Siyasetin anlamı, topluma en iyi hizmet etme yarışının hazırlık ebadıdır ve reklam safhasıdır. Kendisini iyi pazarlayan ve reklamını iyi yapan pastanın büyük payında hak sahibi olur. Ben böyle yorumluyorum ve bence anlamı budur.
Bu parsa paylaşım yarısının ilk ebadı olarak değerlendirilebilir. Roma ve Yunan tarihinde, milletin vekili veya temsilcisi olacak kimselerin geçmişi temiz ve doğruluğu, güvenirliliği halk tarafından kabul gören kimseler olurmuş. Çıkar peşinde koşan, ahbap çavuş ilişkileri içerisine giren veya teşebbüs edenler, zamanın yasaları gereği en ağır şekilde cezalandırılırdı diyor tarihler.
Bölücülük yapan, yalan söyleyerek halkı yanlış bilgilendiren kimselere pek rastlanmazmış. Dünyanın değişik ülkelerinde demokrasi adı altında, temsil ettiği toplumun haklarını koruma yerine, kendi çıkarları doğrultusunda çalışan, bin bir tür yolsuzluklara karışan, silah ticareti ve uyuşturucu pazarlaması, tefeci rantçı ve tefe işlerine karışan kimselerin kesinlikle halkı temsil etme yetkisi olamaz ve olmamalıdır. Maalesef yine işini beceren ve köşeleri kapanlar, halkın anasını ağlatarak işini yürütüyor ve resmi törenlerde bürokratın en önünde saf tutabiliyor.
Acaba Türkiye’de ve diğer geri kalmış ülkelerde durum böyle midir? Değişik iktidarlar döneminde, iktidar uğrunu seçim propagandalarında ters takla atan ve siyasi çıkarları doğrultusunda din istismarcılarını bu millet çok gördü. wHer yeni seçim zamanında halkın önünde boynu önünde olan siyasiler, seçildikten sonra, burunları Everest Tepesi’nin zirvesini geçiyor, burnundan kıl aldırmayan ve hatta kendisini o mertebeye taşıyanları aşağılayıcı tavırlar takınıp ve bazen de halkı tehdit edip azarlayanlarda gördük.
Cumhuriyetin siyasi tarihi, Atatürk’ün Cumhuriyeti kurma hareketi olarak 19 Mayıs 1919’la başladığı görülüyor. Zaman zaman düşe kalka ellili yıllara gelindiğinde çok partili devrin açılmasıyla beraber cambaz oyunları da başladı.
17 milyondan 70 milyona gelindiğinde pasta biraz daha büyürken, paylaşımcılarda da değişik kılıklara girerek köşe başlarına postu atma yarışı başladı. Rakibi alt etmek için her türlü iftira, şantaj, çamur atma ve hatta sokakta infaz timleri oluşturmaya başlayan politikacılarla tanıştık.
75 ve 80’li yılları yaşayanlardan hafızalarını zorlarlarsa, şimdiki yapılaşmaya ne kadar benzediğini görürler. Birinci M.C Hükümeti, İkinci M.C. Hükümeti zamanında resmi dairelerin makam koltuklarının kaça satıldığını gördük.
Günlük kapılarının pazarında, şimdiki Fetö borsasına benzer çok olaylara şahit olduk. Yurt dışında çalışan gurbetçilerin pek çoğu rüşvet olaylarıyla karşılaştıklarını hatıralarında anlatırlar.
Şimdiki zamana gelince, toplum çok gergin, işsizlik her zamanki gibi ilk sırada, insanlar işsiz olunca geçim sıkıntısı baş gösteriyor. Toplumun hukuk ve yargı sistemine olan güveni zaafa uğramış, gelir dağılımındaki adaletsizlik, sağlık sektöründeki ticarete bağlı uygulamalarla sosyal kurumların zarara uğratılmasıyla, acil ihtiyaç duyulan ilaçların temininde yaşanan sıkıntı.
Her şeyden çok önemli olan toplumun kutuplaştırılması ve ötelenmesi ki maalesef bu hat safhaya varmış görülüyor.
Kırşehir’de de bu kutuplaştırma artık iyiden iyiye gün yüzünü çıktı. İşte geçen hafta vefatının 7’nci yılında andığımız Neşet Ertaş törenlerinde bunu gördük ve yaşadık. Yıllarca Kırşehir’i idare eden bugünkü iktidar partisinin milletvekili, belediye başkanları, il ve ilçe başkanlarının hiçbirisi bu etkinlikte yoktu.
Sebep Kırşehir Belediyesi’ni kaybetmek ki, yoksa CHP’li Selahattin Ekicioğlu’nun kazanması mı?
Yoksa başka sebepler mi bilmiyoruz. Ama bildiğimiz Büyük Usta Neşet Ertaş’a yapılan büyük vefasızlık.
Sen Kırşehir’de bulunacaksın, Neşet Ertaş’ı anma törenlerinde bulunmayacaksın, ama Ankara’da Külliye’de yapılan etkinliğe koşa koşa gideceksin bunu hiçbir Kırşehirli kabul etmez. Yanlış yapıyorlar, Kırşehirlilerin tepkilerini alıyorlar. Bundan vazgeçmelerini, Kırşehir için birlik ve beraberlik içinde olmalarını dilerim.
İktidar partisinin kaybettiği şehirlerdeki belediye görevlilerinin anında işlere yerleştirilmesi adaletsizliğin bariz örneği. Atama yapılan yerlere eleman lazımdı da neden şimdiye kadar atanmadı diye soruyor halk.
Bu aziz milleti Kürt, Türk, Laz, Çerkez gibi ayrım yapanlarla beraber hepimiz çekeriz. Farkına varılınca çok geçmiş olur.