Geçen sayılarımızda ahiliğin yetiştirmek istediği ideal insanın uyması gereken edeplerinden bahsederken, önce yemek sırasında gereken edep kurallarını anlatmıştık. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.
2. Su içmekle ilgili edepler: Fütüvvet-nâmelerde bardağı (tası) iki eli ile tutmak, dinlene dinlene içmek ve bitirmek, dökmemek olarak belirtilmişse de, Kırşehir’de buna ilave olarak “Su içene ellenmez.” “Su içene yılan bile dokunmaz.” denilir ve su içenin rahatsız edilmemesi tembih edilir. Birisi su istediğinde su bardağı ağzına kadar doldurulmaz, dudak payı bırakılır. Su tası kulplu ise kulpu isteyene gelecek şekilde, cam bardak ise altından tutularak ikram edilir. Su veren kimse, misafir suyunu içip bitirinceye kadar iki eli önünde bağlı olarak bekler. Suyu içen kişi, bardağı verirken, “Su gibi aziz ol”, “Allah ne muradın varsa versin” gibi dualarla teşekkür eder. Günümüzde gençler pek uymuyorlarsa da eskiden su içerken kıbleye dönüp çömelerek hatta sol elini başının üzerine koyarak, suyu üç yudumda içen yaşlıları gözlediğimiz olurdu.
3. Söz söylemekteki edepler: Fütüvvet-nâmelerde ağızdan bir şey sıçramaması için sert konuşmamak, konuşurken sağa sola bakmamak, “sen, ben” değil de “siz, biz” olarak hitap etmek, el kol hareketleri ile bir şeyi ifade etmemek öğütlenir.
Kırşehir yöresinde bunlar aynen uygulanmakta olup, bunlara ilave olarak, Büyüklerin önünden geçilmez, sözü kesilmez; yanlarında edepli oturulur, büyüklerden önce söze başlanmaz, iki kişi konuşurken kendisine bir şey söylenmedikçe söze karışmamak tembih edilir. Söze karışan çocuk “İki kişiye bir börek, senin nene gerek.” “İki kişi konuşurken üçüncüye b.. yemek düşer.” gibi sözlerle azarlanır.
Konuşurken eh kolu fazla oynayanın sözüne güvenilmeyeceği öğütlenir. Tabii olarak gıybet, koğuculuk, dedikodu, yalan hoş karşılanmaz. Yapılan iyilikler uluorta söylenmez. Sokakta bağırarak konuşulmaz.
“Başkalarının taklidini çıkarma, eğer birinin ağzını yağsalarsan (alay yollu taklit etmek) kendi çocuğun da öyle olur. Birisi topalsa, kör veya sakatsa, onun taklidini çıkarırsan senin çocuğun da öyle olur. Kendinden büyüğe vurursan elin kırılır, söversen ağzın eğrilir.” derler.
4. Elbise giymekte dört edep vardır: Fütüvvet-nâmelerde sağdan başlamak, sarığı oturarak sarmak, yürüyerek bir şey giymemek, dururken giymek.
Günümüzde sarık dışında diğer kurallar Kırşehir’de de aynen geçerli olup, bunların dışında bazı edepler de vardır:
Ayakta pantalon giydirilmez; ayakkabı veya çorap giyerken önce sağ sonra sol teki giyilir. Yeni bir elbise giyilirken besmeleyle önce sağ kol veya sağ ayak giyilerek başlanır. Ayakkabı üzerine oturulmaz, “İşin ayağına dolaşır” derler. Kapıda ayakkabıların ağzı aşağı gelecek şekilde ters durması o evde birinin hastalanacağına işaret sayılır. Ayakkabıların kapıda çıkarılırken üst üste durması misafir geleceğine yorulur.
Bir geline gelinliği giydirilirken ya da damada elbiseleri giydirilirken yakasını ısırtırlar veya tuh diye tükürtürler. Elbisenin üstüne bastırırlar. Bunlar yapılırken güzel giysilerin dünya malı olduğu, değersizliği vurgulanır. Allah’tan mutluluk dilemesi, bunun daha değerli olduğu hatırlatılır. Gelin veya damada da elbise giydirirken, yine sağdan başlanır elbisenin önce sağ kolunu giyerler, bunu uğur sayarlar.
Elbisenin yamalı olması değil, yırtık ve kirli olması ayıp karşılanır.
Bir kadının elbisesinin eteği ile süprüntü atması hoş karşılanmaz, “Evinin bereketi kaçar.” derler.
5. Evden çıkmaktaki edepler: Fütüvvet-nâmelerde evden çıkarken sol ayakla çıkmak, neşeli çıkmak, endişeli çıkmamak, çıkarken yukarıya bakmamak tembihlenir. Çocuğun pencereden sokağa atlaması hoş karşılanmaz, ileride husız olacağından endişelenilir, “Hırsıza yol mu gösteriyorsun?” veya “Eve hırsız getirirsin.” diyerek çocuklar azarlanır. Kırşehir’de evden sağ ayakla çıkmak, yine sağ ayakla girmek uğurlu sayılır.
(Devam edecek)