Osmanlı İmparatorluğu döneminde devlet, tüketicilerin korunması alanında, esnaf ve sanatkârların uymaya zorunlu olduğu çalışma ilkelerini, “nizamlar” şeklinde yayınlamıştır. Bu sayede imalat, pazarlama, tartı ve ölçülerde, fiyatlarda uyulacak kurallar ve uyulmadığı takdirde verilecek cezalar da belirlenmiştir Görüldüğü gibi tüketici hakları ve tüketicinin korunması ile ilgili düzenlemeler sadece modern toplumlara ait bir özellik değildir. Osmanlı Devleti’nde de tüketiciyi korumaya yönelik olarak muhtelif mekanizmalar işletilmiş, kurum ve kuruluşlar oluşturulmuş ve pek çok tedbir alınmıştır.
Tüketicinin korunması kavramının geniş tanımından hareket ile tüketiciyi korumanın amaçları, şu şekilde sıralanmaktadır;
1-Tüketiciyi eğitmek
-Tüketiciyi mallar hakkında mümkün olduğunca fazla bilgi sahibi yapmak
-Tüketicileri malları ne zaman ve nereden satın alacakları konusunda bilgi sahibi yapmak ve onları bu konuda uyarmak
-Malların kalitelerini nasıl saptayacakları ve fiyatları nasıl kıyaslayacaklarına ait bilgileri vermek
-Mallar ile ilgili tahlil ve deney sonuçlarını tüketicilere iletmek
2-Tüketicilerin kendi hak, görev ve sorumlulukları konusunda uyararak onların kendi kendilerini korumalarını sağlamaktır
3-işletmeler de tüketicilerin korunmasından sorumlu olduklarını kabul etmektedirler.
Bunları amaçlayan tüketicilerin korunması çalışmalarının kapsamı ise şöyle özetlenebilir;
-Tüketicinin bir malı satın alırken seçimi rasyonel bir şekilde yapabilmesi için kendisine gerekli bir şekilde bilgileri sağlamak
-Tüketicileri birbirlerine karşı korumak
Tüketicileri korumanın kapsamı şu şekilde özetlenebilir;
-Tüketicileri hileli, güvenilir olmayan, sağlığa zararlı maddeler, mallar satın almaktan korumak,
-Tüketicinin sadece hakları değil aynı zamanda sorumlulukları olduğu bilincini yerleştirmek.
Tüketici hakları ve tüketicinin korunması ile ilgili düzenlemeler sadece modern toplumlara ait özellikler değildir. Osmanlı Devleti’nde de tüketiciyi korumaya yönelik olarak muhtelif mekanizmalar işletilmiş, kurum ve kuruluşlar oluşturulmuş ve pek çok tedbir alınmıştır. Tüketicinin korunmasında geleneksel müesseselerden biri olan İhtisap Müessesesi Osmanlı Devleti’nde aynen yürürlüğe konulmuştur. Bu müessesenin başındaki muhtesibin (sorgulayan, hesaba çeken) en önemli görevlerinden birisi tüketiciyi korumaktır. 19. Yüzyıla kadar oldukça etkin bir şekilde işleyen tüketicinin korunması sistemi Osmanlı Devleti’nde başlayan çöküş ve devletin giderek zayıflaması sonucunda etkisini yitirmiştir. Böylece kurulmuş olan sistem aksamaya başlamış ve tüketiciler önemli ölçüde korumasız kalmıştır. Cumhuriyet’in ilanı ve yeni Türk Devleti’nin kurulması ile birlikte Türkiye için yepyeni bir dönem başlamıştır. Ancak savaşın etkilerini silmeye ve endüstriye ağırlık vermeye çalışan hükümet uzun bir süre tüketicinin korunması konusunu gündeme getirememiştir. Yaşanan tüm bu olumsuz koşullara rağmen 1930’lu yıllara doğru tüketicileri dolaylı yoldan da olsa ilgilendiren ve koruyan bazı kanunlar yürürlüğe girerek günümüz tüketici mevzuatının temelleri atılmıştır.
Ahilik teşkilatı Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devleti döneminde Türk esnafı sanatkârı zanaatkârı ve sanayicisi gibi çeşitli meslek erbaplarını kurması gibi onların haklarını da korumuştur. Ahiler devlet düzeni içinde bu gibi teşekküller arasında tüketiciyi koruyan önlemler de almışlardı. Öyle ki ahiliğin en önemli kuralı olan; kaliteli, ucuz, maliyetli olan mal üretmeye dayalı sistemi bozmaya teşebbüs etmek ahi birliğinin en önemli kaidesini çiğnemekti. Bunun anlamı kendisine sanatın sırlarını öğreten üstadını daha çıraklık döneminden gelen yol kaidesini o tarihe kadar bilinen bütün sanat pirlerini inkâr etmektir.
Ahiler müşteriye hizmet konusunda ve onlarla ilişki kurmada son derece adil ve nazik davranmışlardır. Bu bağlamda en birinci ilkeleri “Müşteri Velinimetimizdir” olmuştur. Halen özellikle taşra kent ve kasabalarda babadan kalma dükkânlarda kapıdan girerken karşınızdaki duvarda “Müşteri Velinimetimizdir” yazar. Bu tabelaya yeni işyerlerinde ve büyük alışveriş merkezlerinde pek rastlayamazsınız. Hatta böyle bir tabelayı duvarlarına asmak büyük işletmeler için hiç de estetik sayılmazdı. Onun yerine işyerinin misyonunun ve vizyonunun anlatıldığı tümceleri içeren tabelalar astırılırdı. Ama çalışanlar, müşteriler ve konuklar için ne kadar etkileyicidir orası bilinmez. Oysaki “Müşteri Velinimetimizdir” tabelası aslında çok derin manalar içermektedir. Geçmişimize sahip çıkmayı başarabilseydik keşke. Tabii geçmişe sahip çıkmanın yolu da geçmişini biliyor olmaktan geçer. Her şeyden evvel tarihimizi bilmek ve ona sahip çıkmayı biliyor olmalıyız. Çünkü tarihimiz bizlerin övünç kaynağıdır.
(Devam edecek)