Fütüvvet-nâmeler ve Ahiliğin Ahlâk Prensipleri

Ahiliğin ahlâkı, edep ve erkânı denilince ilk olarak akla Fütüvvet-nâmeler ge­lir. Fütüvvet-nâmeler, Ahilerin töre ve törenleri ile edeb ve kurallarını anlatır. Bu eserler, ahi esnaf pirlerinden, şed kuşatmasından, çırak ve kalfa alınması ile kurallardan, bunların nasıl yetiştirileceğinden söz eder. Gençlerin bilmeleri gereken edep, nezâket ve İslamî bilgilerle büyüklerin bu konudaki öğütlerini sıralar. Şed ku­şatma (ustalığa geçiş) merasimlerini, sorulacak soru ve cevaplarını anlatarak tasvir eder. (ÇALIŞKAN, 1993:57)

Hicrî IV. Asırdan itibaren Arapça birçok Fütüvvet-nâmeler yazılmıştır. Bun­ların en ünlüsü Abu abd-al-Rahman Sulemî’nin Kitâb-al-Futuvva’sıdır. Bundan sonra Hâce Abd-Allâh-ı Ansarî’nin Fütüvvet-nâme’si gelir. Bunlardan başka, fütüvvet ehlinin adap ve erkânından bahseden daha birçok kitap ve risale de mevcuttur. Ancak bunların bazıları edebî değere haiz değildir. Hepsinin ortak tarafı fütüvvet adap ve erkânını tarif ve belli başlı sûfîlerin fütüvvet ve mürüvvet ile ilgili sözleriyle dolu olmalarıdır. Bunlar sayıca bir hayli çok olmakla birlikte, birçoğunun yazarı belli değildir. Bunun temel sebebi, bazı yazarların tevazu göstererek adlarını bilhassa yazmamalarıdır.

Fütüvvet-nâmeler, yazıldıkları bölge, devirler ve yazarlarına göre birtakım farklılıklar gösterse de temelde ahiliğin edep ve erkânını ana hatlarıyla bir araya toplayan ahiliğin el kitabı mahiyetindeki eserlerdir. Fütüvvet-nâmeler önceleri Arapça ve Farsça yazılmaktaydı. XIII. yüzyılda Anadolu’da ahiliğin gelişmeye başlamasıyla, Anadolu ahiliğinin nizamnamesi mahiyetinde Türkçe Fütüvvet-nâmeler de yazılmaya başlanmıştır.

Türkçe yazılan Fütüvvet-nâmeler arasında en eski ve en ünlüsü XIII. yüzyıl­da Burgazlı Yahya ibn-i Halil ibn-i Çûbân Fetâ-1- Burgaazî’nin yazmış olduğu Fütüvvet-nâme’dir. Yahya’nın Anadolu’da yaşayan herkesin okuyup anlayabil-sin diye Türkçe yazdığını beyan ettiği risalesinde fütüvvet ananesi, fütüvvete kabul edilmeyecek kişiler, fütüvvet erkânı ve edepleri, yemek, sema’, sofra, alış veriş, konukluk, hasta hatırını sormak... usulleri, fütüvvet şeceresi vesaire hak­kında izahat vardır. Bu eserin çeşidi kütüphanelerde birçok nüshası bulunmak­tadır. (GÖLPINARLI,1950:23)

Eskilik bakımından bundan sonra Fatih Sultan Mehmet devrinde yazılan Seyyid Gaybî oğlu Şeyh Hüseyin’e ait Fütüvvet-nâme gelir. Bu eserde de fütüv­vet ananeleri, fütüvvet nisbeti, erkân ve âdabı, helva yapmak ve göndermek vesaire mufassal bir surette anlatılmaktadır. (GÖLPINARLI,1950:24)

Fütüvvet adabından bahseden Türkçe yazılmış daha birçok risale mevcut olmakla birlikte biz bu iki eserden örnekler vermekle yetineceğiz ve bunlarla Kırşehir gelenek ve görenekleri arasındaki uygunluğu göstermeye çalışacağız.

Bireyi, fetâlıktan şeyhliğe ve yamaklıktan ustalığa giden yolda iş başında eği­terek olgunlaştırmaya çalışan Ahi kurumunun meslekî ahlâk ve görgü kuralları­nın temel prensipleri şunlarchr:

• İyi huylu ve güzel ahlâklı olmak,

• İşinde ve hayatında doğru, güvenilir olmak,

• Yalan söylememek, kin, hasetlik ve gıybetten kaçınmak,

• Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak,

• Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak,

• Şefkatli, merhamedi, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak,

• Cömertlik, ikram ve kerem sahibi olmak,

• Küçüklere sevgi, büyüklere karşı edepli ve saygılı olmak,

• Alçakgönüllü olarak, büyüklük ve gururdan kaçınmak,

• Ayıp ve kusurlarını örtmek, gizlemek ve affetmek,

• Hataları yüze vurmamak,

• Dost ve arkadaşlara tatlı sözlü, samimi, güler yüzle ve güvenilir olmak,

• Gelmeyene gitmek, dost ve akrabayı ziyaret etmek,

• Herkese iyilik yapmak, iyiliklerini istemek,

• Yapılan iyilik ve yardımı başa kakmamak,

• Hakka, hukuka, hakkaniyetle riayet etmek,

• İnsanların işlerini içten, gönülden ve güler yüzle yapmak,

• Daima iyi komşulukla, komşunun eza ve cahilliğine sabretmek,

• Yaradan’dan dolayı yaratıkları hoş görmek,

• Hata ve kusurları daima kendi nefsinde aramak,

• İyilerle dost olup, kötülerden uzak durmak,

• Fakirlerle dostluktan, oturup kalkmaktan şeref duymak,

• Zenginlere, zenginliğinden dolayı itibardan kaçınmak,

• Allah için sevmek, Allah için nefret etmek,

• Hak için hakkı söylemek ve hakkı söylemekten korkmamak,

• Maiyetinde ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek,

• Açıkta ve gizlide Allah’ın emir ve yasaklarına uymak,

• Kötü söz ve harekederden sakınmak,

• İçi, dışı, özü, sözü bir olmak,

• Hakkı korumak, hakka riayetle haksızlığı önlemek,

• Kötülük ve kendini bilmezliğe iyilikle karşılık vermek,

• Belâ ve musibetlere sabır ve tahammüllü olmak,

• Müslümanlara lütufkâr ve hoş sözlü olmak,

• Düşmana düşmanın silahıyla mukabelede bulunmak,

• İnanç ve ibadetlerinde ihlaslı olmak,

• Fani dünyaya ait şeylerle öğünmemek, böbürlenmemek,

• Yapılan iyilik ve hayırda hakkın hoşnutluğundan başka bir şey gözetme­mek,

• Alimlerle dost olup dostlara danışmak,

• Her zaman her yerde yalnız Allah’a güvenmek

• Örf, adet ve törelere uymak,

• Sır tutmak, sırları açığa vurmamak,

• Aza kanaat, çoğa şükrederek dağıtmak,

• Feragat ve fedâkârlığı daima kendi nefsinden yapmak. (Çalışkan, 1993: 21)

(Devam edecek)