Bizler, Milli ve de dini kavramlarını içinde doğduğumuz toplumda hazır bulduğumuzdan bu kavramları bildiğinizi sanırız. Ancak, söz konusu kavramların doğrusunu biliyor muyuz, ya da bildiklerimiz doğru mu?
Kaç yaşında olursak olalım, bizlere resmi kaynaklardan ulaştırılan ve yaşadığımız toplumun kendinden öğrendiğimiz bu kavramların bilincinde miyiz?
Bildiklerimizin ne kadarını bildiğimizi sorgulamaya, niyet ettiğiniz oldu mu?
Örneğin; Cumhuriyet Bayramımızın kutlanışının yıl dönümünü, tıpkı kendi doğum günlerimizde yaptığımız yaş hesabını yeniden hesaplayıp, kendinizi sorguladığınız gibi sorgulayabiliyor muyuz?
Peki her daim genç, diri, sağlıklı olmak için yaşam biçimimize özen göstermemiz gerektiği gibi cumhuriyet değerlerimizin de sağlıklı korunmasının aslında bizlere yararı olduğunu düşünüyor muyuz?
Yine yaşamda biricik olduğunuzun farkında mısınız? Laik, demokratik bir cumhuriyette yaşamanın, bizleri sağlıklı bireyler yaptığının farkında mısınız/ farkında mıyız?
Cumhuriyet’in Kurtuluş Savaşı verilerek kurulduğunu biliriz. Peki Kurtuluş Savaşı’nın tarihini, sonunda bir sınava gireceğiniz için, ya da okumak için değil de, sırf gerçekte ne olmuştu mantığıyla okudunuz mu?
Öyle yanlı, taraflı kalemlerden değil. Bu savaşı verenin baş aktöründen öğrenmeyi deneyen bilinçli kişilerden misiniz? Cumhuriyet kuruluncaya kadar, olanı-biteni kaleme alan Mustafa Kemal Atatürk ‘ün ’Nutuk’ adlı eserini okudunuz mu?
Siz, ben, neredeyse hepimiz her konuda olduğumuz gibi, bu konuda da sanırım biraz riyakarız. Bizi bu riyakârlığa iten de, kuşkusuz yaşadığımız ama farkında olmadığımız; iyi niyetlide olsa resmi ve gayri resmi baskılardır.
Bize dayatılan eğitim sisteminde, aslında her şeyi bizim yararımıza olduğu halde; ulaşılmaz, çok büyük gösterildiği için aklımızın alamayacağından, bilginin gerçek kendisine bireysel olarak erişme cesareti göstermekten bile korkup ürktük. Dinimizi öğreten kişileri bile kutsal bildik. Tıpkı hac vazifesini yapıp gelen bir Müslümanı ‘hacı’ oldu diye, bir faniyi dahi kutsallaştırma eylemine girdiğimiz gibi. Sonuçta o kişi, kişisel olarak dini görevini yerine getirmişti. Sevabı kendisine aitken, bizim neredeyse onu kutsallaştırdığımız gibi.
Oysa Atatürk’ün milletine; Samsun’a çıkışından başlayarak Kurtuluş Savaşı’nın mücadelesini Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin oluşum sürecini ve Cumhuriyeti nasıl kurduklarını neden Cumhuriyet ve ulusalcılığı benimsediklerini anlatmaktadır. Ve Cumhuriyeti korumak ve yaşatma görevini öncelikle gençlere vererek bitirmiştir.
Atatürk’ün, Nutuk Eser’inden hafızamızda kalan ise; otuz altı buçuk saat aralıksız olarak, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ikinci kongresinde Atatürk tarafından okunduğudur.
Gelin, hep birlikte sadece sırf kendimizi bilgilendirmek için; Atatürk’ün ‘Nutuk’ adlı eserini okuyalım. Üstelik kolay anlaşılması için günümüz Türkçesiyle kaleme alan baskıları da var.
Atatürk ‘ün bizi hiçbir kişinin, sınıfın ve topluluğun eline vermeden, vatandaşlık bağı ile bağlı olduğumuz, çalıştığımızda, başaramayacağımız hiçbir şeyin olmadığı bilinciyle kendimize güvenimizi ve de saygımızı arttırdığı üslubuyla kaleme aldığı, Atatürk’ü yakından tanıyıp hedeflerini anladığımız bu eseri ve Cumhuriyet yönetim biçimine nasıl gelindiğini, kadınına- erkeğine bütün halkına seçme-seçilme hakkıyla birlikte seçimle iktidara getirebildiğimiz hükümetleri, değiştirme hakkımızın da birlikte verildiği, Cumhuriyetimizi yeniden öğrenip, yine yeniden kurulmuş gibi kutlayalım.
Bugün egemenliğin kayıtsız, şartsız millete, halka verildiği gündür, bayram tamda budur. Cumhuriyetimizin 95. Yıldönümü kutlu olsun.
Bayramımız kutlu olsun.