Şehirde o gün lanetlenmiş bir hava vardı. Rüzgâr şiddetli şiddetli saçakları, vitrinleri, ağaç dallarını dövüyordu. Kütüphanenin önündeki asırlık çınar ağacını devirdiğinde çoğu kişi görmedi bile. Çünkü göz açtırmayan bir yağmur sağanağı başlamıştı dışarıda. Yollar, ara sokaklar, bodrumlar, zemin katlar su doluydu.
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmuru evinin penceresinden keyifle izleyen Hacı Namzet Ağa'nın dudaklarında her zaman ki gibi tüttürdüğü sigarasının dumanı havada helezonik tablolar çizerek odanın tavanlarına doğru sükse yaparak ilerliyordu. Arkasında, duvara iliştirilmiş kanepede sırt üstü uzanmış haliyle tavanı seyrederek şıkır şıkır doksan dokuzluk tespihini çeken Zemzem kadın.
Yağmur giderek hızlanıyordu. Tıkanan logarlardan dolayı azgın bir boğa gibi sokak aralarına dalmış suyun hışmından kaçan kaçana. Ana baba günüydü adeta. Karşıdaki topraklı evin kadını Gürcü Ana, elleri belinde yağmurun altında var gücüyle bağırıyor, bir yerlere sesini duyurmaya çalışıyordu. Evini tamamen su basmış, girilemez hale gelmişti. Halılar, kilimler, odalar, mutfak, salon, her taraf. Ve her tarafta su giderek yükseliyordu.
Hacı Namzet Ağa’nın yüzünde her zamanki alayvari gülümseme ve vurdumduymaz ifade. "Oh olsun kadın! Kaç kere dedim şurayı ver de apartman dikeyim ama sen ne yaptın her defasında:
"Efendi'nin hatırası var, ben ölmeden buraya apartman diktirmem!" diye tutturdun. Şimdi gelsin de kurtarsın Efendin seni"
Uzandığı yerden, virdine devam eden Zemzem Kadın: "Takma kafana o zilliyi Efendi. Ne hali varsa görsün. İyilik, iyilik bilene yapılır. Sen yapacağını yaptın zaten. Gerisini o düşünsün!"
Sakalını sıvazlayarak karısına doğru dönen Hacı Namzet Ağa: "Doğru dersin de Hatun sen buranın ne kadar kıymetli olduğunu bilmez misin? Bunca yıldır müteahhitlik yapar, apartman dikerim ama burası gibi düşmedi daha. Bire on değil, bire yüzdür kârı be hatun."
Hacı Namzet Ağa daha son sözlerini söylememişti ki acı acı bir telefon çaldı. Kendinden emin bir halde ahizeyi kaldırır kaldırmaz yüzü buruştu, kelimeler boğazında düğümlendi, emaneten tuttuğu ahize elinden yere düştü" Haberler peş peşe geliyordu:
“- Oğlunuz şarampolden aşağıya sevgilisiyle birlikte uçmuş. Sizlere ömür.”
“- Irmak boyunun ordaki apartman inşaatını tamamen sel basmış. Allah'tan ki can kaybı yok. Merkez Mahalledeki marketin zemin katı hakeza! Depodaki tüm mallar kullanılamaz hale gelmiş.”
....
Devamını dinlemeye güç yetiremeyen Hacı Namzet Ağa olduğu yere çöktü ve bir daha hiç kalkamadı.
Peki, Gürcü Ana ne yaptı biliyor musunuz? O sene hacca gitti. Beytullaha yüz sürdü. Kabenin tam karşısında diz çöküp secdeye kapandı ve orada sırlandı. Vasiyeti gereği topraklı evi Kuran Kursu yapıldı. Orası bugün beş katlı bir kız Kuran kursudur. Adı HACI GÜRCÜ ANA KIZ KUR'AN KURSU. O, artık gönüllerde yaşayan bir kadındır.
Abdulbari Karabeyeser