Kırşehir’de kış artık kendini iyiden iyiyi göstermeye başladı. Geçen hafta Kırşehir yağmur ve karı gördü.

Kırşehir’de kış artık kendini iyiden iyiyi göstermeye başladı. Geçen hafta Kırşehir yağmur ve karı gördü. Kar keşke bizim çocukluğumuzdaki gibi şöyle bir yarım metre yağsaydı ya. Şöyle bir tozuttu o kadar.
Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihini hiçbir zaman unutmayacak/unutturulmamalıdır da.
Kırşehir 15 Temmuz darbe girişimine yurt genelinde olduğu gibi büyük tepki gösterdi. Aradan aylar geçti, hala ülkemiz bu FETÖ denen terör örgütüyle mücadele ediyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin koyu bir karanlığa sürüklenmesinin, Humeyni rejimine benzer bir ABD kuklası rejimin yerleşmesinin, ülkenin bölünmesinin, bir iç savaşa, kaosa sürüklenmesinin önlendiği tarihtir 15 Temmuz 2016.
15 Temmuz darbe kalkışması falan değil bir iç savaş çıkarma tetiklemesi idi. İyi planlanmıştı. MİT FETÖ’cü yapının şifrelerini kırıp; bunların haberleşme sistemi olan By Lock’u çözmüştü. Askeri kanattaki FETÖ cuların deşifre edilerek tasfiyeleri için düğmeye basılmıştı. Kara kuvvetleri hava birliğinden bir binbaşının 15 Temmuz günü saat 14.30 da MİT’e giderek darbe girişimini ihbar etmesi, genel kurmayın harekete geçmesinin anlaşılması ile darbe saatinin öne çekilmesi, Sayın Cumhurbaşkanının onbeş dakika farkla bu kalkışmadan kurtularak halkı direnişe çağırması ve halkın o inanılmaz direnişi o karanlık odakların, herkesin bildiği o üst aklın hesaplarını alt üst etti.
Görüşü ne olursa olsun o tankların üzerine korkusuzca çıkanlara hepimizin saygı duyması gerek.
Gelişmeleri günlük takip ediyor,bu konudaki kitapların tamamını okumaya gayret ediyor ve haberleri izledikçe irkiliyor ve bir büyük uçurumun eşiğinden döndüğümüz için kahraman Türk halkına biraz daha minnet duyuyorum. Sanırım sizler de aynı duygular içindesinizdir.
Son aylarda FETÖ üzerine yazılan kitapları okudukça bu duygularım daha bir pekişiyor. Bakar mısınız örgütlenme şekline:
En üstte üst akıl denilenler, muhtemelen CIA, FBI, Pentagon, AB istihbarat örgütleri diğer bir deyişle bu ülkelerin derin devletleri. Bunlar sütre gerisindekiler. Türkiye’nin bir ulus devlet olarak var olmasını istemeyenler. Sonra üstten alta doğru sırayla geliyor: Hocaefendi denen Fethullah Gülen bu örgütlenmenin en üstünde yer alıyor alta doğru sırayla kıta imamları, ülke imamları, danışmanlar, bölge imamları, Emniyet, Genel Kurmay, Milli Eğitim vs. imamları, il imamları, esnaf, semt vs imamları alta doğru ağabeyler başlıyor. Bu ağabeyler esasında harp okullarındaki örgütlenmelerde önemli rol alıyorlar. Ortaokul ve lise ağabeyleri bunların altında serrehberler var, en altta da bir şeyden haberi olmayan belki de saf inancı için bu örgüte katılan ve de gene belki de bunların arasından üste doğru çıkacak olan şakirtler var.
Bir zamanlar, cemaatte 25 yıl çalışan bu örgütün en üst kademesine kadar çıkan ve sonra bunların gerçek amaçlarının ne olduğunu anladığı an bu örgütten ayrılan Prof. Dr. Ahmet Keleş’te bu yapılanmayı şöyle özetler: Cemaatin 1., 2., 3. katmanının halk tabakası olduğunu, 4. katın ara kat olduğunu,5.6.7. katmanların “örgüt ve teşkilat katmanları” olduğunu 6. katmanda Fethullah Gülen’in bildiği ve takip ettiği hayati hizmetlerin yürütüldüğü (Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu gibi) saptamasını yapar. Kendisi 25 senede sadece 5. Katmana kadar yükselebilmiştir.
Bu yazıyı hazırlarken evdeki arşivime şöyle bir göz attım. Bir arkadaşımın 2014 yılında bana yolladığı bir e-mail mesajını tekrar okudum. Prof. Dr. Ahmet Keleş o zamanki Star Gazetesi’ne bir demeç vermiş ve önemli saptamalar yapmış. Orada açıkca belirtiyor: “Net ve açık söylüyorum” diyor. “Bu hareket sadece ve sadece devleti ele geçirmek için var oldu ve çalıştı” tespitini yapıyor.
Tarihe dikkatinizi çekerim. Hükümetle FETÖ’nün makaslarının açılmaya başladığı zamanlar.
Bu örgüt hakkında ilk önemli rapor eski emniyet müdürü Cevdet Saral’a ait. Daha sonra bu raporu ve tehlikeyi yazan Saral’ın başına gelmedik kalmıyor. Ancak bu rapor 15 Mart 1999’ da emniyet istihbarat daire başkanlığına ve teftiş kuruluna yollandıktan sonra panik de oluşuyor ve 18 Martta Gülen ABD’ye gidiyor.
Aslında örgütlenme 1970 li yıllarda başlıyor. 2000 li yıllarda meyvelerini veriyor, polis teşkilatı adeta Cemaatin legal silahlı birimi haline geliyordu (Ahmet Şık. Parelel Yürüdük Biz Bu yollarda, Postacı yayınevi 2014)
Ecevit’in, Demirel’in, Özal’ın desteği oldu bu örgütlenmede.
Bu örgüt 2002 seçimlerinde AKP’yi destekledi. 28 Şubat 1997 darbesi yanında saf tuttu. 12 Eylül 1980’de en az zayiatla çıktı. 2007 seçimlerinden sonra başlatılan Ergenekon sürecinde Cemaat kumpaslarla ordunun belirli bir kanadının tafsiyesinde önemli bir rol aldı.
Kısaca her döneme uyum gösterdi. Her dönemin kendi çelişkilerini değerlendirerek kendine kazanç sağladı ve devlet içinde örgütlenmesinde önemli mesafeler aldı.
2011 cemaatin altın vuruşu yaparak AKP’yi ele geçirmeye çalıştığı bir yıl. Bu sırada Recep Tayyip Erdoğan’ın teşkilatları uyararak bunların listelerde seçilecek yerlere gelmesini önlemesiyle mücadele başlıyor.(Fehmi Koru, Cemaatin Siyasetle İmtihanı)
Fehmi Koru’ya göre Recep Tayyip Erdoğan’ın gözünü açan olay MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın yargılanmaya kalkışılması olayıdır. Daha sonra “dershanelerin kapatılması” süreci ve şiddetini arttıran mücadele Cemaatin 17-25 Aralık hamlesi ve Recep Tayyip Erdoğan’ın polis teşkilatında tasfiyeleri başlatması, HSYK nun yapısını değiştirmesi ile tırmandı. 15 Temmuz 2016 kalkışması ile de tavana vurmuş oldu.
Aslında okudukça FG hareketi/ FETÖ hareketi arkasındaki derin güçler hakkında ipuçları bulmak mümkün. Çetin Acar’ın “Dün Cemaat Bugün Parelel Devlet” adlı kitabında belgeler dayanarak açıkladığı üzere: FG’in “Komünizmle Mücadele Derneği” yıllarında yanında üsteğmen Esad Keşafoğlu olduğunu görüyoruz. Kim bu Esad Keşafoğlu? Türkeş’le birlikte ABD’ye gönderilen ve CIA tarafından kontrgerilla eğitimi verilen bir grup subaydan biri. Kim bu subaylar? Tanıdık isim çok: Turgut Sunalp, Ahmet Yıldız, Mucip Ataklı,
Suphi Karaman vs. Yani CIA her görüşten kendine yakın adamları eğitiyor. Mesela aynı kitaba göre: FG’in 1992 ABD ziyaretinde onu havaalanında karşılayan Abdullah Çatlı.
Çok şaşırtıcı.
Bunları neden verdim. FETÖ örgütünün arkasındaki derin gücün yumurtaları nasıl kefelere böldüğünün görülmesi için verdim.
ABD, FETÖ örgütünün başı olan Fethullah Gülen’i Türkiye’ye iade etmiyor. Etmeye niyeti de yok. Çünkü kendi büyütüp beslediği ve günü geldiğinde kullanacağı biri/biriydi.
15 Temmuz’da bir koz kullandılar. İade etmediklerine göre işleri daha bitmemiş demektir. Yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin daha tetikte olması gerekir. Mücadeleyi bırakmaması gerekir.
Bir uçurumun eşiğinden dönülen bir yerde FETÖ bence yeni taktiklerle arkasındaki güçlerin istediği istikamette yürümeye devam edecektir.
Türkiye’yi zor bir süreç bekliyor.
Darbe kalkışmasının püskürtülmesi ertesinde saldırı ekonomi alanında oluyor.
Hep birlikte bu zorlukların üstesinden gelmeyi bilmeli bunun için çaba göstermeliyiz.
Bu süreçte ayrışmaları kuvvetlendirmenin yararlı olmadığı bilinmelidir. Elbette ki eleştirileri dozunda, ayrıştırıcı olmadan yapmanın yararı da vardır/olmalıdır da.
Yazımızın başlığına dönersek: FETÖ terör örgütü arkasındaki güçlerin kendisinden artık faydalanamayacağını anladığı ana kadar faaliyetlerine devam edecektir.