Geçtiğimiz günlerde gündeme iki Atatürk düşmanlığı haberi düştü. Birisi Atatürk filmini Ermeni lobilerin baskısı sonucu yayından kaldıran ‘Disney Plus+’ şirketi, diğeri de ülkemizden yine bir Diyanet mensubu! Sanal platform Disney’e karşı yoğun tepkiler geldi, abonelikler iptal edilmeye başlandı. Pek çok ünlü isim çok sert tepkiler verdi. Hadi Ermenileri anladıkta bu bazı imamlara ne oluyor? Maalesef gün geçmiyor ki ülkemizde Diyanet mensubu birilerinin veya kimi cemaat/tarikat mensuplarının Atatürk düşmanlığı tartışılmasın. Diyanet ve tarikatların içinden çıkan birilerinin süreklilik arz eden bu Atatürk düşmanlıkları baştan aşağı tartışılmaya açılmalı, incelenmelidir. Geçenlerde de yine Diyanet mensubu bir hoca, İstanbul'un Pendik ilçesindeki Uluçınar Camisi İmamı Halil Konakçı çıktı ve sosyal medya paylaşımında, "Hatay’ın çoğunluğu Arap’tır. Kürt ve Arap kardeşlerimiz var orada. Hala da öyle. O zaman da öyleydi. 1938’e kadar Fransız işgalindeydi. 'Sınırın içinde mi kalsın dışında mı kalsın' tartışmaları vardı. Ezan yasağı 1932’de geldi. Fransızlar, ezanı Hatay’daki Müslüman köylerinde, camilerinde yasaklamadılar. Yine Fransız işgalindeki Hatay merkezinde, köylerinde ezan 'Allahu ekber' diye okundu 1938’e kadar. 1938'de Hatay Türkiye topraklarına katıldığında ilk yapılan iş ezanın yasaklanması oldu. Yani Fransız'ın yapmadığı zulmü bu topraklarda yaptılar" dedi. Bu imam koskoca vatan meselesini, Misak-ı Milli meselesini dönemin ezanın Türkçeleştirilmesi çalışmalarına sıkıştırarak çarpıttı, içindeki Atatürk ve Türk düşmanlığını dışa vurdu. Şu sözlerine bakın, vatan düşmanlarından ne fark var?

Yahu Fransızların Güneydoğu’da yaptığı zulümleri, tecavüzleri, kadınların peçelerini yırtmalarını bu cahil imama hiç kimse anlatmamış mı? Ya da bu cahil imama kimse Sütçü İmamı, onun Maraş’ta Fransızlara karşı kadınlarımızın namusu için ayaklandığı anlatmamış mı? Bu mu bu cahil imamın övdüğü Fransızlar? Bu ülkenin namusunun Atatürk sayesinde Fransız zulmünden kurtulduğunu bilmeyen imamın o kürsüden inmesi gerekir, Diyanet İşleri Başkanlığı harekete geçmelidir. Cumhuriyete ve Atatürk’e bu kadar düşmanca bir yaklaşımın izahı olamaz! Ezanın Türkçeleştirilmesi ayrı bir tartışma ve araştırma konusudur. Konu kendi içinde tutarlı gerekçe ve unsurları olan bir denemeydi, Kuran bozulmuyor, İslam dini değiştirilmiyordu. Müslüman halkı kendi dilleri ile namaza çağırmak denenmişti. İslam’ın ilk yıllarında düşünülmüş Hıristiyanların çanı, Yahudilerin şofar adlı borazanı gibi olmayan bir çağrı metodu olarak ezana karar kılınmış. Bunun Türkçe olup olmayacağı elbette tartışılabilir, denenebilir, buna İslami bir engel yoktur, ezan geleneksel hale gelmiş ve İslam ile zihinlerde bu yüzden bütünleşmiştir. Şimdi buna zulüm deyip, Hatay keşke Fransızlarda kalsaydı demek nasıl bir kansızlıktır? Fesli hoca denen meczup Kadir Mısıroğlu’nun Kurtuluş Savaşı için “keşke Yunan kazansaydı” sözlerini de hatırlatan bu ihanet dolu beyanın sahibine karşı hukuki her türlü işlemler yapılmalı, Atatürk’e, milletimize ve vatanımıza karşı ihanet kokan bu sözlerin sahibi derhal görevinden dahi ihraç edilmelidir.

Tarihte her zaman emsalsiz destanlar yazmış yüce Türk Milletinin evlatlarına uzun uzadıya son büyük başbuğları gerçek dünya lideri Atatürk’ü anlatmaya ciltler dolusu kitaplar dahi yetmez. Onun genç yaşlardan itibaren kendisini milletine adayışı, ömrünü cepheden cepheye kelle koltukta harcaması, kurşunlar ve şarapnel parçaları arasında geçen vatan mücadelesini, Anadolu’nun topraklarının işgaline karşı direniş ve mücadele için yoksul ve çıplak milletimizi savaşmaları için ayağa kaldırmasını, Türk Milletinin namus ve şerefini düşmanların ayakları altında ezilmekten kurtarmasını, Türk’ün şanlı bayrağını onurla, gururla, şerefle göndere çekip dalgalandırmasını ve daha nice destansı örnekleri Atatürk’ü minnet ve rahmetle anan, kıymetini bilen, namusuna düşkün haysiyetli halkımıza anlatmaya elbette gerek yok! Ancak arada bir baş gösteren haysiyetsizce, şerefsizce Atatürk’e hakaret etmeyi maharet sayan sözde Müslüman olduğunu iddia eden, Atatürk’e hakaret edince iyi Müslüman olacağını zanneden, nedense kimilerinin de bunu hükümete yaranma ve yalakalık vasıtası olduğunu zannettiği içimizdeki o düşman artığı güruhu sosyo-psikolojik açıdan bir incelemek gerekir. Ancak haddini sürekli aşan bu kansız güruha karşı bu yazıyı yazarken öfkemi dizginlemeyeceğimi, bilhassa belli edeceğimi önceden belirteyim.

Atatürk’e hakaret etmeyi marifet sananların genel durumuna baktığınızda, güya kendilerince pek Müslüman ve sütten çıkmış ak kaşıktırlar. Hatta kendiler, sanki Peygamber efendimizin Ashabı Kiramı mertebesindedirler ancak Atatürk de güya bir İslam düşmanıdır. Atatürk’e hakaret eden güruh sanki İslam’ı kullanarak milleti soyan, devleti ele geçirip darbelere dahi kalkışan, Kuran kurslarında sübyanlara bile tasallut eden, bir karış sakal ve sarıklarına rağmen her türlü edebisizlikle defalarca suçüstü yakalanan bir kısım kendileri gibi kansız güruhu İslam’a ve temiz, namuslu ve vatan millet sevgisi ile dolu gerçek Müslümanlara verdikleri zararları görmezden gelerek o güruhu gerçek Müslüman sayarlar. Ancak İslam’ı düşmanların ayakları altından kurtaran, Kuran’ı yücelten, Diyanet İşleri Başkanlığını kurarak halkın İslam eğitimini cahil mollaların tahakkümünde kurtaran, camileri kilise olmaktan kurtaran kurucu Cumhurbaşkanımız Ulu Önder Atatürk’ü ise Müslüman saymazlar!

Arada bir Atatürk heykeline, büstlerine zarar verenleri haberlerde görüyoruz. Hani bazıları utanmadan bir de pozlar verip sosyal medyadan paylaşırlar. Onları yapanların bir kısmı hakkında araştırma yapanlar olur bazen, özellikle onları takip ederim, adamların çoğunun İslam’la alakası yok, içki içenleri, pornocuları, çeşitli günahlarla dolu hayatları olduğu sonradan ortaya çıkanlar vardır. Ama adam kendince Atatürk’e hakaret edince, büstüne zarar verince, sosyal medyada Atatürk’e hakaret tartışmalarına girince kendisini mükemmel Müslüman zanneder. Atatürk’e hakaret maalesef bir kısım cemaat ve tarikatlarda adeta İslam’a olan yakınlığınızın ölçütü olarak görülmekte, kendilerini dinleyen insanlara bu anlayış aşılanmakta, bilhassa gençler ile okuma yazma araştırma ile işi olmayan cahil insanlar bu akıma hemen kapılmaktadırlar. Karşınıza oturduklarında 1. Dünya savaşı, dünyanın emperyalistlerce paylaşımı, Müslüman ülkelerin sömürgecilerce işgal edilip halklarının katledilerek ellerindeki tüm zenginliklerin gasp edilmesi, İstanbul Hükümetinin en son çok İngiliz oyuncağı haline gelmesi, Anadolu’da yakılan direniş ateşi ile verilen ölümüne var olma savaşı hakkında iki kelam edemeyenler ‘Atatürk dinsiz’ demekle kendilerini bir anda entelektüel ve örnek Müslüman ilan ederler. Başlarlar sonra asılsız, dayanaksız, delilsiz iddialarla kafalarına sokulmuş yalanları anlatmaya. Sizin gerçekleri delil ve belgelerle anlatmanız artık beyhudedir. Çünkü onların derdi gerçeği öğrenmek değil, kuruldukları gibi konuşmaktır. Tarih bilinci, hürriyet bilinci ve namus bilinci Atatürk’e hakaret etmemek için herkeste olması gereken bir haslettir.

Neticede, sizlere sesleniyorum, Ey Atatürk’e hakareti maharet ve İslam dininde yücelme sanıp ve hatta güya bu şekilde iktidara yalakalık yapıp ( iyi ki iktidar bunlara yüz vermiyor, onlar gibi düşünmüyor(!)) yükselme hayali kurduğunu zannedenler; Ey bu milletin namusunu, şerefini, geçmişini ve geleceğini, hürriyetini, dinini ve ezanını, bayrağını ve onurunu esaretten ve düşman elinden kurtaran Atatürk’e hakaret ederek iyi Müslüman olup cennetlik olacağını zannedenler… Eğer iyi birer Müslüman olmak istiyorsanız önce İslam’a hizmet iddiası ile İslam’a en büyük zararları veren nice sözde kimi cemaat ve tarikatlarla mücadele ediniz. Sözde Kuran kurslarında kız çocukları yanında erkek çocuklarına dahi cinsel taciz ve tasallutta bulunan bazı dini vakıf veya cemaat oldukları iddiasında olanlarla uğraşınız, İslam gözüküp devleti hile ve rüşvetle ele geçirenlerle mücadele ediniz, sarık ve bir karış sakalla gelenekçi Müslüman gibi gözüküp kadınlara üfürükçülükler yapıp milletin namusuna zarar veren sahtekârlarla uğraşınız, dini lider olduğunu iddia edip altın varaklı koltuklarda lüks ve sefahat içinde yaşayan sahtekârlarla, İslam’a zarar vererek Kuran ile alakasız fitne ve yalana dayalı vaazlar veren sözde hacı hocalarla uğraşınız. Bir zamanlar birilerinin sırf şeklen bakıp “Ne güzel Kuran’lar okuyor, Arapça biliyor, bu ermiş büyük bir Müslüman’dır” dediği, ayaklarını öpüp ağzını sildiği peçeteleri dahi yediği (dayanak duruşma tutanakları) o hain ve kansız Fetö’yü görmediniz mi? Yıllarca birilerinin şeklen bakıp adeta taptığı büyük Müslüman dediği, Atatürk’ hakaretlerini dinleyerek alkışladıkları o hain Fetö şimdi Atatürk’ün tırnağının ucu dahi olabilir mi?  O meczup haine inananlar, Atatürk’e kafir diyenlerin ne aşağılık hainler olduklarını hep beraber görmedik mi? Aklınızı başınıza devşirin! Atatürk vaktiyle hacı hocaları astı diyorsunuz ya, işte o da astıysa kendi döneminin Fetö’larını astı, hani başındaki sarıktan ve bir karış sakalından utanmayıp İngiliz altını yiyen ve her türlü rezilliği ve ihaneti yapmaktan çekinmeyen vatan hainleri varya, onları astı. Sorarım sizlere şimdi; Fetö başı hain asılsın mı diye bir anket yapsak milletin tamamına yakını asılsın demez mi?

Büyük tarihçimiz Sayın İlber Ortaylı’nın bir programda Atatürk’e hakaret eden sözde bir tarihçi hakkında söylediği sözler aslında bu haftanın yazısına da en uygun hatime bu olacaktır; “Bunlar cahil adamlar, ne bilirler tarihi. Bir b*k bildikleri yok. Ne okuyacak ne bilecek. Allah’ın hödüğü suratına baksan halde turp sattırmazsın”