Ülkemiz ne kadar güzel dağları, ovaları, yaylaları, tarlaları, göller ormanlarıyla, keçileri, koyunları, tekeleri, koçları, kuzularıyla, sığırları, danaları, öküzleri, atları, eşekleri, katırlarıyla, karıncaları, böcekleriyle yılanları, kurbağalarıyla, tavukları, horozlarıyla, hindileri, kazlarıyla; fabrikaları, yolları, hava meydanları, terminalleriyle; fabrikaları, imalathaneleriyle, okulları, Üniversiteleriyle, insanlarıyla, yüksek tarih şuuruyla tarihi, etnografyasıyla, ordusu, milletiyle.. Ya Rabbi ne kadar güzel!

Ama, yönetim kadrosuyla, siyasi iktidarıyla, siyasal irticasıyla ne kadar kötü, ne kadar, cılız, ne kadar yetersiz, zayıf.. Buna bir çare yok mudur Ya Rabbülalemin? AKP, öz ve özek olarak ne kadar zayıf, bu kadar zayıf, liyakatsiz ve kifayetsiz bir iktidar görülmüş deği! Çünkü hep zul-metmek istiyor. Baskı ve yıldırma, ezme polotikası tatbik ediyor.

Güçlü iktidar, güçlü muhalefetten korkmaz. Onu sindirme yollarını aramaz. Güçlü muhalefeti geçmeye çalışır. Zayıflık, güçlüden korkma tepkisini doğurur. Onu ezmeye, sindirmeye çalışır. Güçlü iktidar ise, güçlü muhalefete saygılıdır. Onu, siyasi kültürüyle, siyasi metoduyla, siyasal üretimiyle geçmeye çalışır. Yüzlerce genci, lise-üniversite talebesini içeri atmaz. Tutuklu belediye başkanları var, görevliler var. Yerlerine kayyum atanmış! Talebeler, izinsiz gösteri yapmışlar! Toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa aykırı davranmışlar. Bu durum, güçlüyü ezme siyasetidir. Yani zayıflık siyaseti...Güçlü belediyeleri ezme, sindirme, itibardan düşürme yoludur, yöntemidir. Yanı zayıflıktır!

Hayat, yaşamak için güzeldir. Kaybetmek, ezilmek için değil! Kaybetmek için değil! Siyasi yönetim kendi egemenliği için; aydın, anlayışlı kavrama ve ifade etme kültürüne sahip, boyun bükmeyen... Vatandaşın hayatını karartmak için her türlü yola, yönteme başvuruyor! Onun için bir tek gerçek var? Tek adam rejimini yaşatmak, demokrasiyi tahribetmek! Bu tutuklamaların, tutuklatmaların sebebi budur, İmamoğlunu içeri tıkmanın besebi budur! Makyavelizm kuralını uygulamak: "Gayeye ulaşmak için her vasıta meşrudur! "İmamoğlu, tutuklanmış, strese girmiş, hastalanmış, Ümit Özdağ yok yere tutuklanmış, yüzlerce aydın, gazeteci, belediye başkanı, uzmanı tutuklanmış umrunda değil siyasi yönetimin, iktidarın! Analar, babalar, eşler sevdalılar, kardeşler ağlamış, sınavlar kalmış.. umurlarında değil! Yeter ki siyasi muarızlar kaybolsunlar!

Siyasi otorite ise, kim Atatürkçü, kim lâik demokratik hukuk devleti den yana onları ötekileştirmek, hırpalamakla meşgul! Onları itibardan düşürmeye çalışıyor. Halbuki, hayatımızın en büyük erdemi, mutluluğumuz ve ümidimizin gücü, kaynağı Atatürk metodu, kültürüdür. Bu da, asırların birikimi Türk kültürüdür!

Kapsayıcı, koruyucu, hür ve demokratik, üretici Atatürkçü düşüncedir. Bunu doğrulamak için Atatürk için binlerce kitap yazılmıştır. Milli devlet milli haysiyet, milli üretim, milli tüketim, milli namus...

Yozgatlı köylü yurttaş "turpunan, şalgamınan siyaset yapılmaz, devlet yönetilmez derken siyasi gücü ağır bir dille eleştirmiştir. Yalan ile, iftira ile muhalefet kötülenmemeli.. Tutuklanan gençler için milli eğitim bakanı "ellerinde balta vardı! "iftirasını atmaktadır. Halbuki, biz balta, nacak, keser, keser sapı, bıçkı filan görmedik! Buna då ana muhalefet partisi lideri çok güzel bir ifade ile cevap verdi: "Öğrencilerin elinde balta yok ama ME Bakanlığının başında bir kazma var! (19.4.2025)

En büyük zalim, zulmunü çaktırmadan dolaylı yollardan uygulayandı. Demokrasiye, temel hak ve hürriyetlere bağlıyım. Bunlar, vatandaşın ana yasal hakkıdır. Kimse bunlara dokunamaz. Buna göre yemin eden, ant içen ama tatbikatta buna asla riayet etmeyen en büyük zalimdir!

İnanç hürriyetini siyasi çıkar-partizanlık yoluyla politikaya sokan, bulaştıran adam en büyük zalimdir. Çünkü din, politikaya karışır, karıştırılırsa din olmaktan çıkar. Politika da politika olmak özgünlüğünden çıkar. Bu durumda sulum ve zalimliğin sonu gelmez. Din, yerde sürüklenir, pilitika din'i kemirir. Politik bilim, tarikatla, cemaatle, bu kültürlerin birleşimiyle kirlenir. Güzelim din duyguları harabolur. Laiklik devrimi, dini korur. Yüceltir. Geliştirir. Yüzde sekseni yalan-dolan olan pilitika, dini apsorve eder. Politikanın girdabında kalan din, tanınmaz olur. İslâm dini, laik Cumhuriyet döneminde en olumlu şekilde uygulanmıştır. Din, gerçek tahtında özgür-bağımsız bir sekilde inanç ve ibadet sistemi olarak yaşamıştır. Bunun mucidi filosof devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk'tür. Düşünce ve debiyat alanında; Mevlâna, Hacı Bektaş Veli, Ahi Evran Veli, Şeyh Bedrettin, İbni Haldun, Tevfik Fikret, Namık Kemal... gibi ilk akla gelen düşünür şairlerdir. Yazarlardır Osmanlı'da din, teokratik yönetimin bir siyasal aracıydı. Cumhuriyet devrimiyle din, gerçek şahsiyetine, gerçek hürriyetine kavuşmuştur. En çok cami Cumhuriyet döneminde yapılmıştır. Din eğitimine

politik sömürge aracı olmadan en çok Cumhuriyet döneminde önem verilmiştir. İmam-Hatipler, İslam Enstitüleri, İlahiyat Fakülteleri...Bu eğitim kurumları en çok Lâik Cumhuriyet döneminde geliştirilmiştir. Daha sonraları, özellikle son 24 yılda "politik din" kalıbını kullanan. lar, laik ve demokratik Cumhuriyet ilkelerini yıkmaya çalışmışlardır. Dolayısıyla "din hürriyeti"nin; en iyi, en güzel uygulandığı eğitim sistemini de, yörüngesinden çıkarmışlardır! Terörün en yoğun olduğu ülkeler, ne yazık ki, İslâm ülkeleridir! Öz itibariyle İslâm, terörle yanyana gelmez, gelemez. Bunu terörle bağdaştıranlar, dinin kabuğuyla uğraşanlardır! Kabukta dinin özü bulunmaz!..

Taliban'ın, Hizbullah'ın, Deaş (IŞİD)'ın, El-Nusra'nın, El Kaide türevlerinden hiçbir hayır gelmez. Bunlar, İslam'ı geliştirmek değil, harabederler. Daha önce de yazdığımız gibi 58 İslâm ülkesinde İslam'ın en iyi en güzel, en olumlu bir şekilde uygulandığı ülke laik-demokratik Türkiye Cumhuriyeti'dir. Ama, bunu yarı -cahillere anlatmak çok zordur. Hakiki devrim, zor'u başaran devrimdir. Atatürk'ün yaptığı gibi. Diğerleri, Atatür'ün Rönesansı'nı örnek almadıkları, alamadıkları için harap vaziyettedirler. İslâm dinine, hiç kuşku yok ki, en büyük hizmeti yapan kurucusu, önderi Haz. Muhammet'tir. İslâm'a ikinci olarak en büyük hizmeti yapan da, laik-demokratik devrimle Atatürk'tür! Bu muazzam devrimle Islâm'ı yüceltmiş ve yükseltmiştir. İslam inancı ile din ve devlet yapısallığını birbirinden ayırarak inanc, ibadet sisteminin en iyi uygulanmasına neden olmuştur! Buna karşı görüşler, asılsız-astar-815, uydurma ve iftiradan ibarettir. Laik Cumhuriyet'i yok etmek iste-yenler, iftiraya, tenzile, ötekileştirme yollarına başvururlar. Hukuk, ahak, teamül dışı yollara yalana-dolana başvururlar. İktidar politikacıları da bunların oylarını almak için her türlü alavere-dalavere-ye saparlar. Din-mezhep-Allah kavramları arasında gider-gelirler. Yaptıkları ibadeți de politika ile özdeşleytirirler. Halbu ki, Allah, politakayı sevmez. Dini inana, kişinin temel hak ve hürrişetlerinden olmak üzre vicdanlara bırakmıştır. Hz.Peygamber'in "ilmimi artırmayan güne lânet olsun, iki günü eşit geçen aldanmıştır" hadisleri de bunun ifadesidir. Din, vicdanlara bırakılmıştır. Vicdansız din ile, vicdansız politika arasında fark yoktur. Politika ve dinin karışımı, çamurlu akan derelere benzer. "Politik din"milli duyguları, milli haysiyeti, milli şeref ve namusu harabeye çevirir! Bunun içindir ki, laik devrim, Atatürk'ün en büyük özek devrimidir. İrticaya gidiş yollarını kapatmıştır. Çünkü politik irtica, bir vahşettir. İrticadan medet umanlar, "İslâm"ın baş düşmanıdır! Dinden uzak siyaset ve siyasetten uzak dini inanç en idealidir!

Ya Rabbi! ülkemiz ne kadar güzel, buna karşı sipsi Yönetim ne kadar zayıf birbirinin Zıddı! Buna bir çare yok mudur Ya Rabbi?