Âşık Paşa’nın en tanımış eseri Garib-nâme’dir. Bu eseri okurken, ruhu saran kasvetlerimizden bir bir sıyrılıyor, rahatlıyorsunuz.

“Garib-nâme”, insanların aklını, kalbini, ruhunu, hissiyatını ve fikri bütün latifelerini tatmin edecek seviyede yazılmış şaheserdir.

            Âşık Paşa, ilim, ibadet, tefekkür ve murakabenin zevkine eren muttaki biriydi. Kalbe doğan ilhamları, feyizleri, kâğıda döktükçe huzuru vücudunun zerrelerinde hisseden “Arifi Billah”idi.

Garib-nâme,  ilahi aşk, marifetullah, muhabbetullah, ilim, irfan, edep, hikmet ve güzel nasihatlerle dolu kıymetli bir hazinedir. Eser, insanlığı gerçek benliğine kavuşturma adına bir şaheserdir. Okudukça maneviyata ve sevgiye gönülden kapılar açılıyor. İçlere inşirah salan lahuti bilgilerle bir anda umutlar yeşeriyor.

Garib-nâme XIV. yüzyılda yazılmış en büyük eserdir.Eserin tercüme olmayıp telif olması değerini daha da arttırmaktadır.Tasavvuf ve tekke edebiyatının en seçkin eserlerinden biri olanGarib-nâme “Tasavvuf Ansiklopedisi” olarak da adlandırılmaktadır.(Şentürk-Ahmet Atilla- Ahmet Kartal, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul, 2004)

Âşık Paşa, tıpkı Ahmet Yesevi’nin Orta Asya’da ilk olarak tasavvuf adabını öğreten Divan-ı Hikmet’igibi Anadolu’da ilk tasavvuf adabını öğreten, aynı zamanda Türk Dili ve Edebiyatı açısından da en önemli ve ünlü eseri olan Garib-nâme’si ile bir bakıma Mevlana’nın  Mesnevisi’snde Farsça olarak yaptığını Türkçe olarak başarmış bir şairdir.(Şener,H. İbrahim, Alim Yılmaz, Türk İslam Edebiyatı, İstanbul, 2003)

Garib-nâme’ninher bölümü için ciddi araştırma yapılması; hatta tez çalışması biçiminde ele alınması uygun olacağı görüşündeyim.

1. Garibnâme;  730 (1330) yılında kaleme alınan 12.000 beyitlik bu eser, on bölümden meydana gelmiştir. Dini, tasavvufi ve öğretici bir eser olan ve halkı eğitmek maksadıyla Türkçe olarak yazılan Garib-nâme, Anadolu’da Türk tasavvuf edebiyatının en eski ve tesir dairesi çok geniş olmuş eserlerden biridir.

2. Fakrname: Âşık Paşa’ya ait olduğu ancak son zamanlarda tespit edilebilen tasavvuf muhtevalı 161 beyitlik bir mesnevidir.

3.Vasf-ı Hal: 31 beyitten ibaret olan küçük mesnevidir.

4. Hikâye: Elli dokuz beyitlik küçük bir mesnevidir.

5. Kimya Risalesi: Âşık Paşa’ya ait olduğu şüpheli görülen bu risalenin bir nüshası Çorum İl Halk Kütüphanesi’nde (nr.2889) bulunmaktadır.

6. Risale fi beyâni’s-sema: Eserin adına Osmanlı müellifleri dışında başka kaynaklarda rastlanmamaktadır. (Kut, Günay, DİA, IV, İstanbul, 1991)

7. Tasavvuf Risalesi: Tasavvuf Risalesi adıyla Süleymaniye KütüphanesiUşşakî kitapları arasında Nr. 350’de  kayıtlı mensur bir risaledir. Yaklaşık 108 varaktır.(Okuyucu, Cihan, Âşık Paşa’nın Tasavvuf Risalesi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Kayseri 1988, sayı:2)

8. Sema Risalesi (Risalâle fî Beyâni’s-Sema) : Süleymaniye Kütüphanesi’ndeFatih Kitaplığı bölümünde  5335 numara ile kayıtlı olan bir mecmuanın içinde beşinci kitap olan  Risale-i Âşık Paşa v. 103b-107b arasında yer almaktadır…Semanın tasavvufi tahlili yapılır. Yaratılışın sırrı ve hikmeti semaya bağlanır.Sema’nın her insan için uygun olmadığı, ancak dört türlü insan için helal olduğu savunulur. Bunların ayrıntılarına girilir.(Ağâh Sırrı Levend, “Âşık Paşa’ya Atfedilen İki Risale”, Belleten-Türk Dili ve Araştırmaları Yıllığı-, Ankara 1955, s.153-159)

Kâtip Çelebi, Âşık Paşa’nın Maârifnâme(Bilgi Kitabı) adında bir eserinin daha bulunduğundan söz eder. Ona göre bu eser, “Şiir şeklindedir, Türkçedir, tarikata giriş durumları hakkındadır, yazan arif şeyh Ali b. Muhlis Baba’dır, Âşık Paşa el-Kırşehirî diye tanınmıştır.  Bu zat bu kitabı 730 yılında yazdı.” (Keşü’z-Zunûn, Kâtip Çelebi, (Çeviren, Rüştü Balcı)c. IV,1377, İstanbul, 2007)

KâtipÇelebi’nin Maârifnâme diye adlandırdığı eser Garb-nâme’den başkası değildir. Çünkü Garib-nâme’ye değişik kaynaklarda Maârifnâme, Gencnâme, Divan-ı Âşık ve Divan-ı Âşık Paşa adlarıyla da zikredilmektedir. (Erkoç, Ethem, Âşık Paşa ve Oğlu Elvan Çelebi, Çorum, 2005)

Âşık Paşa’nın iyi bir eğitim aldığı bilinmektedir. Arapça, Farsça, İbranice ve Ermenice bilen çok yönlü bir İslam âlimidir.

Âşık Paşa, Kur’an ve Hadisi-i şerifler çizgisinde yaşayan,Allah aşkıyla yanan,ehl-i sünnete sıkı sıkya bağlı olan arif bir kişidir.Halk, dinini daha iyi öğrenmesi için eserlerini Türkçe olarak yazmıştır; amacı geniş kitlerin bilgilenmesidir.

Yazılarımı okuma nezaketinde bulunan değerli okuyucu, âcizane görüşüm: Âşık Paşa’nın gerçek değerinin bilinip tanındığına inanmıyorum. Çünkü Mevla’na deyince çoğu insan bilir ve Mesnevisin olduğunda da haberdardır. Âşık Paşa denince ne kadar insan onun Mesnevisinin olduğunu bilir? Kaç kişi Âşık Paşa’nın eserini okumuştur?

Âşık Paşa’nın Mevlana’dan ne eksiği vardır? Mevlana eserini Farsça, Âşık Paşa Türkçe yazmıştır. O yıllarda Türkçeye hor bakıldığından Türkçe yazmıştır. Geniş halk kitlesi cahil kalmasın, aydınlansın diye Türkçe yazmıştır.

Mevla’nın Mesnevisini, Âşık Paşa’nın Mesnevisini okuyan biri olarak diyorum: Âşık Paşa’nın Garib-nâmesi Mevlana’nın mesnevinden aşağı kalır değildir. Kuşkunuz varsa her iki eseri okuyun, kıyasını yapın derim. Kırşehir sokağına çıksak Âşık Paşa kimdir, gerçek adı nedir, nasıl bir eseri vardır diye röportaj yapsak, acaba nasıl cevap alırız merak ediyorum.  Asırlardır bağrımızda yatan büyük değeri bilmek için zaman ayırılalım. Büyük veli ve bilim insanının tanıtmak için ne yapılması hususunda kafa yoralım.

Bugün Kırşehir’de “Âşık Paşa” ismini taşıyan bir mahalle, semt pazarı, mesken isimleri, ticari kuruluşlara verilen isimler,  mezarlık, üniversite kampüsü, ilköğretim okulu, spor salonu vardır. Kırşehir insanın bu Hak dostu, gönül insanına bağlılığı, isminin kıyamete kadar yaşayacağının göstergesidir.