“Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi ve ana-babaya iyilik yapmanızı kesin olarak emretti.

Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlılık çağına erişirlerse sakın onlara “Öf!” bile deme,

onları azarlama, onlara gönül alıcı tatlı ve güzel söz söyle!”

(İsrâ,17/23)

 

                İnanan sinelere rahmet ve şifa, akıllara istikamet, ruhlara diriliş bahşeden Kur’an-ı Kerim’in apaçık ve kesin emirlerinden biri de ana babaya itaattir. Aklı sağlam, kalbi bozulmayan, ruhu hasta olmayan her Müslüman anne ve babasına itaat ve hürmet etmekten geri kalmaz. Yaratıklar içerisinde en muazzez varlık anne ve babadır.

            Anne, meşakkatlerin çoğunu çeken cefakârdır. Yüce Yaratıcı annenin sinesine merhamet ve şefkati yerleştirmiştir. Gerek insanların gerekse de hayvanların anneleri, hatta vahşi ve yırtıcı hayvanlar bile kendi yemeyip yavrularının karnını doyurmak için her tehlikeyi göze alırlar.

            Bir adam Peygamber Efendimize, “Ey Allah’ın Resulü, ben annemi sıcak bir günde omzuma alıp iki fersah yol yürüdüm. Hava o kadar sıcaktı ki, eğer bir et parçası yere atılsa hemen pişerdi. Acaba annemin hakkını ödemiş oldum mu?” diye sordu. Peygamber Efendimiz, “Senin bu hizmetin, onun bir doğum sancısını belki karşılar.” cevabını verdiler.

            Korkak tavuk bile anne olunca yavrularını koruma adına en korktuğu ite karşı aslan kesilir. Çocukken tavuklar beni görünce hemen kaçarlardı. Sonra yavrusu olan tavuğun yanına yaklaşırken öyle bir saldırdı ki kendi kendime,  “Bu tavuk benim tanıdığım tavuk değil mi? Bu aşırı cesaret nereden geliyor?” diye hayret ettim.

            Bir başka zaman ve mekânda bir kişi Hz. Resulullah’a gelerek “Ya Resulullah, halk içinde iyi muamele yapmama en fazla layık olan kimdir?” diye sordu. Resulü Ekrem (sallalluhu aleyhi vesellem); “Anandır.” buyurdu. O kimse, “sonra kimdir?” diye tekrar sorunca Resulü Ekrem; “anandır” buyurdu. O kimse yine “sonra kimdir?” dediğinde Resulü Ekrem; “anandır” buyurdu. Yine o kimse, sonra kimdir? Diye peş peşe gelen sorunun bu defaki cevabına Resulü Ekrem, “babandır.” Cevabını verdiler.

            Yavrularını hamilelik döneminde karnında taşıyan, sancılarla ve hayati tehlikelerle onların dünyaya gelmesine vesile olan, en tatlı uykularını bölerek emziren, en ufak ağlamalarda ciğeri cız eden, yaşadığı müddetçe yavrularını düşünen ve onların rahatını arzulayan annedir. “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.” sözü ne kadar hakikatli ve yerinde söylenmiş.

            Bir ayeti kerimede, Cenab-ı Hak şöyle buyurmakta, “Biz insana, anne-babasına mümkün olan en iyi şekilde davranmasını emrettik. Annesi onu nice zahmetlere katlanarak karnında taşımış; sütten kesilmesi de iki yılı bulmuştur. Onun için, ey insan, bana şükret, ana-babana da teşekkür et. Unutma ki, sonunda bana dönecek ve yaptıklarının hesabını vereceksin.” (Lokman/14)

            Şefkat, ilahi ahlakın farklı bir tecellisi, göktekilerin sesi soluğu, bütün annelerin de en başta gelen fıtri ve güzel meziyetidir.

 Allah’ın annelere bahşettiği en güzel ilahi armağan şefkattir.

            Evladının en güzel şekilde yetişmesi, iyi ve itibarlı işlerle uğraşması için canını dişine takıp evlatları için yaz-kış, soğuk-sıcak, demeden çalışan babalara ne demeli. Babalar için neler yapmalı?

            Adamın biri sırtında zembille Kâbe’yi tavaf ediyordu. Hasan-ı Basri, “Sırtındaki yükü bırakıp ta tavaf etsen daha iyi olmaz mı?” dedi. Adam, “Zembilin içindeki babamdır” dedi. “Şam’dan yedi defa buraya getirip tavaf yaptırdım. Dinimi imanımı babam öğretti. Beni İslam ahlakı ile yetiştirdi.”

            Hz. Peygamber (s.av.), “Allah’ın bir kimseden razı olması babasının rızasına bağlıdır. Allah’ın gazabı da babanın gazabına bağlıdır” buyurmuşlardır.

            Yavruları için bu kadar fedakârlıkta bulunan anne ve babaya itaat etmeyen yahut onları rencide eden insanlara ne demeli? Nankör mü, Canavar mı, şeytanlaşmış insan bozması mı?... Ne demeli?

            Hak aşığı, büyük mutasavvıf şair; “Âşık Paşa” asırlar önce bakın anne ve babayı nasıl anlatmış. Sanki günümüzü anlatıyor gibi ter-ü taze. Samimiyet dolu hisli yaklaşımı ne kadar ibretli ve hakikatlidir. Yüce şairin “Garib-nâme”- Kemal Yavuz’un titiz çalışmalarıyla-  isimli eserinin günümüz Türkçesine çevriliş şekliyle ana-baba hakkına neler dediğine bir bakalım:

           

            “Bu dünyaya geldiğimizde ne getirdik; ölünce ne alıp gideceğiz? Buraya muhtaç ve habersiz geldik; fakat kısmeti, gücü ve eseri de burada bulduk.

             Onun var ve bir olduğunu bildik; bize verdiği hayatı ve nimetleri bulduk. Önce iki kurnalı süt çeşmesini verdi ve bizim için devamlı süt akıttı.

            Onu kimseye sorup danışmadan, gece gündüz devamlı içtik. Bir köle ve hizmetçi olan paha biçilmez anne ile babayı verdi; onlar yaptıkları hizmetle, Hakk’a lâyık işlerde bulundular.

            Görünüşte onlara anne ve baba denir ve kıymetleri bilinmez, bu yüzden de insanlar onlara minnet etmezler. Bu cihanı görmek için gözler; alıp vermek için de eller verdi.

            İbadete kalkmak için ve doğru yola gitmek için ayak verdi. Sözünü söylemen için dil; şükredip yere yüz sürmen için de yüz verdi.

             Sözü işitmek için kulak verdiği gibi, Hak daha bunlara benzer pek çok paha biçilmez şeyleri sana kısmet etti. Bu nimetlerin şükrünü yapmak nasıl olur; eğer şükredersen bir tanesi bin olur.

             İşte Allah’ın nimetleri çoktur; uçsuz bucaksız olup hesaba gelmez. Allah’ın nimetini sayacak olsanız; sayıp bitiremezsiniz. İbrahim,34

            Ey gönlü temiz arkadaş! Onlar; senin baban ve annendir; sen de o sevgililere vefa göster. Şüphesiz bunlar seni çok severler; onların senin için sayısız güçlüklere katlandıklarına bir bakmalısın.

             Onlar senin yüzünden rahat yüzü görmemişler; kendilerini sana hizmet için kul köle yapmışlardır. Uykularını senin için terk etmişler; seni uyusun diye gece boyu uyumamışlardır.

             Senin yüzünden bunlar sıcak ve soğuk görmüşler; güzel bir hayat sürsün diye hep seni düşünmüşlerdir. Haram olsun helal olsun topladıkları bütün serveti sana bırakmışlardır.

             Gece gündüz hep sana yardım etmişlerdir; senin de bu yardımları ve nimetleri bilmen gerekir. Sen mal, mülk, nimet ve iş olarak, onların sayesinde neye elini sunsan kolayca elde edersin.         Bunlar senin açlıktan ölmeni veya başkalarına muhtaç olmanı hiçbir zaman istemezler. Onlar senin beyliğini ve insanlar arsında herkesten üstün olmanı isterler.

             Baba ve annenin bizim için yardımları çoktur; ayrıca oğul olsun kız olsun hiçbirisi için kötülük düşünmezler. Onların istediği; oğullarının ve kızlarının büyüyüp, varlık sahibi olmaları ve gün görmeleridir.

             Senin çoğaldığını isteyen kimseleri düşman değil, dost bilmelisin. Bir kimsenin sana yardımı varsa; senin de onu sevgili bilmen gerekir.

            O her zaman, senin mektepte okuman için, çalışıp kazanır. Orada Allah’ın emirlerini öğrenip dünyayı ve ahreti ele geçirmelisin.” 

            Bu satırları ilk kez okurken çok duygulandım.  Bu  güzel tespitlerin herkesin bilmesini can u gönülden arzu ettiğim için hislerimi sizlerle paylaşmak istedim.

            Dinimizde anne ve babaya isyan büyük günahlar arasında sayılmıştır. Allah Resulü bir gün yanında bulunanlara; “En büyük günahlardan size haber vereyim mi? Buyurdu ve bu cümleyi üç defa tekrar etti. ‘Evet, Ya Resulullah!’ dedik. Resulü Ekrem; Allah’a şirk koşmak, ana babaya asi olmak, buyurdular.”

            İki Cihan Güneşi Peygamber Efendimiz, “Burnu yerde sürtünsün, burnu yerde sürtünsün, burnu yerde sürtünsün!” “Kimin Ya Resulullah!” diye sorulunca, “Anne ve babasından birinin veya her ikisinin ihtiyarlık halini idrak eder de onlara iyi muamele etmeyip bu yüzden Cennete giremeyen kimsenin” buyurdular.(Müslim, Tirmizi, Taç c.5, s.4)

Bir başka hadis-i şerifte ise, “Rızkın çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen, anne babasına iyilik ve ikramda bulunsun ve akrabalarını ziyaret etsin.” buyurmuşlardır.

            Cenab-ı Hakk’ın muazzez yarattığı anne ve babayı razı eden evlatlar olmayı Allah tüm müminlere nasip etsin.