Dün Kırşehir’de, Çarşı Camii’nden Uzun Çarşı’ya doğru yürüyorum.
Anılarım beni çocukluk yıllarıma götürdü.
Bugünkü Öztürk İş Merkezi’nin bulunduğu binada Veteriner Dairesi vardı. Alt tarafında yumurta, çorap eskisi, çekirdek alıp satan Hamal İbrahim Ağa ve deri alıp satan Kasap Tahsin ve başkaları…
Bu binanın alt katında CHP Yönetim Kurulu üyesi tüccar Mehmet Ali Ökse’nin büro malzemeleri satan işyeri, hemen yanında Asri Hela, bugünkü adıyla wc.
Helanın asrisi mi olur demeyin, olmuş işte!
1960’lı yıllar benim anlattığım.
Hemen yanında İhsan Yeğen’in işyerinde baharatçı keçe, çocuk beşiği, gelin sandığı, urgan gibi mamulleri satılırdı.
Üst katında ise Dursun Yastıman ağabeyimizin Yeni Matbaası ve Kırşehir Gazetesi vardı. Ben de burada çalışıyordum.
Şimdi trafiğe kapatılan Uzun Çarşı’ya doğru gidiyorum ya eskisi gibi at arabaları; faytoncular yoktu. Hepsi unutuldu, anılarda kaldı.
Tarihin içinde seyahat ediyorum sanki…
Tam karşısında Tabar Kardeşlerin şeker ve altın sattıkları işyeri, bitişiğinde halıcı Şükrü Tanca’nın dükkanı, yanında kolonyacı Ahmet Artuk’un dükkan vardı. Karşısında Turgut Iğdır’ın ıtriyat mağazası bulunuyordu. Ne güzel vitrin dizerdi.
Simoğulları’nın tarihi baharatçı işyeri karşısında Çırağın Etem’im oğlu İbrahim Işıklı’nın nalburiye işyeri, yanında Akçağıllılar Ticaretin sahibi Asım İbrahim Koca’nın işyeri her gün dolar taşardı. Şehrin ileri gelenlerinden Rıfat Boynueğri Hoca gibi şehrin renkli simaları oturur, doyumsuz sohbetler ederlerdi. Sonra Asım İbrahim Koca’nın oğulları Hacı Hasan Koca ve Ömer Koca bu işyerinde uzun yıllar esnaflık yaptı. Şimdi Hacı Hasan Hoca’nın oğlu Kırşehir Devlet Hastanesi Başhekimlerinden Dr. İbrahim Koca İstanbul’da yaşarken, bir ayağı hâla Kırşehir’de. Ömer Koca’nın oğlu Asım Koca dede ve baba mesleğini sürdürüyor.
Şimdi Uzun Çarşı’nın eski halinden eser kalmadı. Yıktılar, bozdular ve bugünkü hale getirdiler.
Bütün Kırşehirlilerin en az günde bir defa gelip geçtikleri Uzun çarşı, tarihin tüm olumsuzluklarına direniyor adeta…
Kalaycıların, bakırcıların, semercilerin, terzilerin, hazır elbise satanların, demircilerin, çoban köpeği tortu satanların, fare ve köslü fakları satanların, yastıkçıların silinmez izleri hâla nefes alıp veriyor.
Koyun, kuzu zilleri, çanları ve satanlar hani nerede?
Hatırladığım çocukluğumdan kalma Uzun Çarşı’daki Canımın Lokantası’nda kuru fasulye, pilav lezzeti unutulur mu?
Şimdi Uzun Çarşı’nın simge isimlerinden hemen girişindeki Simoğulları ve İhsan Yeğen’in torununun işlettiği kuruyemiş işyeri yine devam ederken, sol tarafta halen yaşayan ve mesleğini icra eden Saraç İbrahim Ağa ve oğlu Mehmet Eroğlu bize geçmişi hatırlatarak çalışıyorlar, Ahiliğin izini sürerek…
Yine Uzun Çarşı’nın unutulmaz simge isimlerinden çok yakından tanıdığım rahmetli Kasap Arap…
Ve bugün o meşhur Kırşehirlilerin ve özellikle seçkinlerin kasabı olarak bilinen Kasap Arap’tan devralan oğlu Hüseyin Güzel ve onun oğlu Ömer Güzel…
Az ileride taş mağaza. Adı var, kendi yok şimdi. Tabi ki Uzun Çarşı ne benim çocukluğumdaki Uzun Çarşı, ne sizin hatırladığınız mis kokan Kırşehir’in Mısır Çarşısı var.
Hepsi tarihin acımasızlığına direndiler, ancak zamanla kaybolup gittiler.
Kırşehir’in başta Uzun Çarşı, Yeni Çarşı, her köşe başısı anılarımızda kaldı. Kırşehir Kalesi’nin eteğinde kimler geldi, kimler geçti.
Her Kırşehirli çocuk mutlaka bir kere okumak için de olsa Kale’ye iner çıkardı. Hani derlerdi eskiler “Kale’de evi, Kındam’da bağı olmayana kız verilmez.”
Kırşehirlilerin dillerinden düşürmedi ki, Kırşehir’e mâl olmuş güzel tarihi sözler hepsi unutuldu, bunları günümüz gençlerine kim anlatacak?
Bütün o yıllardaki her Kırşehirlinin okuduğu Kale’deki okuldaki ne okul kaldı, ne de adı. Yıktılar, yok ettiler, sildiler gitti! Oysa bu Kale Ortaokulu’nda kimler okumadı ki? Aklımdan kalan bazılarını sayayım: Osman Bölükbaşı, Hukukçu Celal Tekiner, Prof. Dr. Erol Güngör, Prof. Dr. İlhan Kılıçözlü, Prof. Dr. İlhan Şahin, Lütfi İkiz, daha kimler, kimler…
Sonra Kırşehir’in çok iyi hatırlıyorum inşaat malzemeleri satan Saim Selçuk, saatçi Mehmet Yastıman, Camcı Hüseyin Boynueri, Ayakkabıcı Faik İnaler, Terzi Arif Ekiz, İki Kardeşlerin Ahmet ve İbrahim Ülgen’in beyaz eşya satan işyerleri, Sadettin Doğangün’ün nalburiye işyerini, terzi Asaf Berk’in dükkanı, Camcı Yastıman’ın babaları Bekir Usta’yı ve oğulları Tuncer, Faruk, Hakkı Yastıman’ı unutmak mümkün mü?
Bugünkü Akbank’ın bulunduğu yerde Kırşehirli Emniyet Müdürü Musa Kazım Kardeş’in kayınbabası İsmail Analı’nın kepenek, urgan, ip, düven dişi, kara sakız, kına ve toptan gıda maddeleri satan işyeri vardı ve herkes aradığını burada bulurdu.
Kırşehir’in Ali Baytok’u ve Erhan Baytok’u, Sülükçülerin babaları Mehmet Efendi’yi günde bilmem kaç bardak çay içerek küçük dar bürosunda damga pulu sattığını gülümseyerek izlerdik.
60 yıl önceden tanıdım Kale Eteği’ndeki marangoz Alaattin Karabulut çarşı içindeki marangoz esnafının eski sanayi çarşısına taşınması ile o da mesleğini değiştirdi. Şimdiki Belediye Sarayı’nın karşısındaki Alaattin Kırtasiye’yi kuran ve geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz Alaatttin Karabulut’un oğlu Ramazan Karabulut tarafından işletilen Alaattin Kırtasiye Kırşehir’in en kaliteli kırtasiye ürünlerini en uygun fiyata satması ile herkesin sevgi ve takdirini kazanıyor.
Türkçe konuşan, Türkçe yazan Aşık Paşa’nın, Ahi Evran’ın meftun bulunduğu Kırşehir’de Yeni Çarşımızın dürüst ve güvenilir esnaflarından Hacı Topak ve oğlu Turan Topak ve onların evlatları aynı işlerini devam ettiriyorlar.
Yine çarşımızın eski tanınmış dürüstlükleriyle simge isim olmuş İhsan Beydoğan ve onun evlatları aynı isimle faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Eski Uzun Çarşımız ve Yeni Çarşımızda bolca manifatura ve terzi esnafları vardı. Bugünkü gibi her köşe başı sarraf değildi. Esnaf lokantalarından Hacı Perçinel’i, Kebapçı Ethem Ağa’yı, lokantacı Cesur’u ve özellikle Hacı Dölek’in Sır Saray’ı Ahmet Gevrek’in Zevk Lokantası’nı unutmak mümkün mü?
Bugün Kırşehir her alanda olduğu gibi yukarıda anlatmaya çalıştığım değerlerini, güzelliklerini kaybetti.
Ama yine de her sokağı, her köşebaşı, unutulmaz ve silinmez izleri benim anılarımı süsler. Mesele Ahi Baba Mustafa Karagüllü’nün Şehir Çarşısı nerede?
Çocukluğumu yaşadığım, birebir gördüğüm, tanıdığım Şemsi Yastıman’ın babası Şekerci Ahmet Ağa’nın Kapıcı Cami’nin yan tarafındaki işyeri nerede? Nerede çemen almak için beklediğimiz günler? Nerede Faik Paşa ve onun hanını işleten Gidi Mehmet?
Nerede Kayserili Arif Ağa? Şekerci Salih?
Nerede Göçmenlerden Recep Denizci ve Hasan Dörtok?
O tarihlerde Kırşehir’in çarşılarında mis kokulu egzotik ürünler satanlar vardı. Şimdi var mı bilmiyorum.
Ben arıyorum çocukluğumun mis kokan Kırşehir’in çarşılarını…
Arıyorum tarih ve kültür şehri Kırşehir’i…