İnsanoğlunun iyi ve kötü tarafının gelişimi sonsuzdur. Bunu kendine konu edinen felsefe dalına da etik diyoruz. Etik değerlerin hatırlatılması, bir bilinç oluşturulması için de 25 Mayıs tarihi ve bunu takip eden hafta, bütün dünyada Etik Günü olarak kabul edilmiştir. Bu hafta süresince bu konu üzerinde durmaya çalışacağız.

Etik sözcüğünün Türkçede en yakın karşılığı ahlâktır. Ahlâk, toplumdan topluma değişiklik göstermekle birlikte çoğunluk tarafından doğru kabul edilen değerlerin ve düşüncelerin toplamıdır. Doğru olduğu hissedilenler ahlâka uygun olarak kabul edilir. Ancak etik bir bakıma ahlâkın felsefesidir. Etik, kuralları mantıklı olarak yorumlamaya, ahlâkın üzerinde yeniden düşünmeye çalışır.

Etik, genel anlamıyla töre bilimi, ahlâk bilimi demektir. Etik, insanın bütün davranış ve eylemlerinin temelini araştırır. Etik, ahlâk felsefesidir. Ahlâkî olanın özünü ve temellerini araştıran, insan davranışları ile ilgili problemleri inceleyen felsefenin bir dalıdır.

Kelime anlamıyla etik, Yunanca ethos yani töre sözcüğünden türemiştir. Yunanca kullanımı etika’dır; tıpkı politika (siyaset bilimi), poetika (şiir kuramı) gibi. Felsefenin dört ana dalından biridir. Yanlışı doğrudan ayırt edebilmek amacıyla ahlâk kavramının doğasını anlamaya çalışmaktadır. Bu yönüyle, kendine ait kuralları olsa da halen de tartışılarak gelişen bir daldır. Değişik kültürlerde etik kavramı elbette mevcuttur. Bizim kültürümüzde ise daha çok ahlâk merkezli bir etik kavramı vardır.

Ancak tarihsel süreçte sistematik etik uygulamalarının Selçuklu medeniyetinin unsurlarından olan Ahilik kurumunda görüldüğünü belirtmek gerekir. Bilindiği gibi Ahilik, 13. yüzyılda Anadolu'da yaşayan Türklerin, esnaf ve sanatkârlarının birliğini, çalışma ilkeleri ve usullerini oluşturan, çok yönlü bir sosyo-ekonomik Türk kurumudur. Ahilik teşkilatına üye olan esnaf ve sanatkarların uymaları gereken bir dizi ahlâk ve iş kuralları vardı. Uyulmaması durumunda ağır cezalar da öngörülmüştü.

Her zaman ve her şartta doğru olanı yapmaya çalışmak, emeğe saygı, birbirimize ve diğer bireylere karşı açık ve dürüst davranmak, görüş ve düşüncelerine saygılı olmak, kendine ve tüm insanlara güvenmek, dayanışma ve yardımlaşmanın toplumun tüm bireylerine yarar getireceği gibi düşünceler Ahilikte ve genel olarak Türk toplumunda önemsenen ahlâkî değerlerin başında gelir.

Günümüzde etik kavramı, daha çok iş hayatındaki davranış biçimlerini irdeleyen, düzenleyen bir disiplin olarak görülmektedir. Ahlâk kavramı ise, kişilerin sosyal yaşam içerisindeki ilişkilerini düzenleyen bir disiplin olarak görülmektedir. Etik ile ahlâk kelimeleri, bazı felsefeciler tarafından farklı anlamlar içeren kavramlar olarak görülmekte, bazı felsefeciler ise buna karşı çıkmaktadırlar. Aristoteles, etiği kuramsal felsefeden ayırarak kendi başına bir felsefe alanı olarak ele alan ilk filozoftur.

Kısaca belirtecek olursak etik, doğru ve yanlış davranış teorisidir. Ahlâk ise onun pratiğidir. İlkeler söz konusu olduğunda etik kavramı kullanılırken, davranış söz konusu olduğunda ahlâk kavramı kullanılır. Etik bir kişinin belli bir durumda ifade etmek istediği değerler iken ahlâk ise bunu hayata geçirme tarzıdır.

İnsanoğlu, varoluşuyla birlikte, ahlâkîlik kaygısını içinde taşımıştır. Kendisini iyi ve kötü olana dair sorgulamalara tabi tutarak, bunların ne olduğu sorusuna cevap aramıştır. Doğru ve iyinin ne olması gerektiğine dair ilk bilgiler insanlığın en eski çağlarına kadar götürülebilir. İyi ve doğru olanı savunarak insanlara öncülük eden en önemli kişiler hiç kuşkusuz filozoflar ve peygamberlerdir. Filozoflar, felsefenin tabiatı gereği iyinin ne olduğunu tartışmakla beraber somut davranış biçimleri vermekten kaçınmışlardır. Peygamberler ise, iyinin ne olduğu üzerinde durarak, insanlara model davranış biçimleri sunmuşlardır. Son peygamber Hz.

Muhammed “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” diyerek hayatın bütün alanlarını kuşatan bir değerler sistemi sunmuştur.

Bir ülkede etik değerlerin oluşup kök salmasında birinci derecede etkili unsur bireyleri kültürlü uygar insanlar yapmayı amaçlayan eğitim sistemidir. Bizler cumhuriyetin kuruluşu ile başlayan Atatürk inkılâplarının yaşamımıza soktuğu değer yargılarına güveniyor ve geçerliliğini koruduğuna inanıyoruz. Evrensel düzeyde geçerli olan değer yargılarına dayanan bu ilke ve inkılâplar, teknolojik gelişmeler günümüzde bizi toplumsal bir dönüşüme kavuşturarak çağdaş uygarlığa ulaşma yolunda önemli bir aşama oluşturmaktadır.

Devam edecek…