Her şey Allah’tan…
Ancak 2020 yılına hiçte iyi başlamadık.
Her sabah ayrı bir faciayla gözümüzü açıp her gece ayrı bir faciayla yatar duruma geldik.
2020’nin kâbus gibi geçen 50 gününü geride bırakırken, yılın kalan kısmını ve hatta ömrümüzün kalan kışını nasıl geçireceğimizi korkuyla bekler olduk.
Elazığ-Malatya deprem kayıplarımızdan sonra, Van- Bahçesaray’da yaşanan çığ felaketi bizi yerle bir etti. Onlarca vatandaşımız hayatını kaybetti.
Yine hemen ardından Van da çığ altında kalanları kurtarmaya giden ekinin arabası devrildi.
Maalesef içlerinde asker ve köy korucularının da aralarında olduğu 41 canımızı daha kaybettik.
İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndaki uçak kazası yüreğimizi ağzımıza getirdi.
Ancak üç parçaya ayrılan uçakta 3 kişi hayatını kaybetmişti.
İdlib’te ateşkes kararına uymayan Rusya destekli Suriye Rejim ordusu kalleşçe askerimize saldırıda bulundu ve onlarca askerimiz şehit edildi.
Ardından Manisa’nın Aksihar ilçesinde meydana gelen 5.4 büyüklüğündeki ilk depremle sarsıldık.
Ülkemizde bütün bunlar yaşanırken dünya da ise belki de Uygur Türklerini acımasızca katleden
Çin’in Wuhan kentinde corona virüsü çıktı ve binlerce insanın ölümüne neden oldu.
Son dönemin en büyük yangınlarından birisi Avustralya’da meydana geldi. Hepimiz su tasarrufu için develeri katletme kararı veren bu ülkeye kızdık ama yanan orman olunca ona da üzüldük. Çünkü yanan sadece ormanlar değildi yaklaşık 1,25 milyar hayvanın direkt yangınlarda ya da yangınlardan ötürü hayatını kaybetti.
Yine aynı ülkede yangınların ardından bölge sel felaketi, kum fırtınası ve ceviz büyüklüğünde doluyla karşılaştı.
Arabistan ve Arap ülkelerinde kar ve sel felaketleri yaşandı.
En son ne yazık ki bu corona virüsü tüm dünyayı sarıp sarmalarken geçtiğimiz günlerde ülkemizde de vakalar görülmeye başladı.
Neyse ki hükumetimiz ve özellikle Sağlık bakanlığımızın yaptığı doru ve yerinde çalışmalar ile virüsün ülkemize girişi geç oldu.
Ancak alınan önlemlere tüm ülke insanı olarak uymamız şart hükumetimizin ve özellikle Sağlık bakanlığımızın yaptığı çağrılara harfiyen uymamız gerekir aksi takdirde Allah korusun ölüm oranları artacaktır.
Yukarı da zikrettiğim gibi Uygur Türklerine işkence yaptığı için içimizden Çinliler ölsün diyenlerimiz oldu tıpkı Avusturalya da develerin katledilmesinden sonra buranın tamamı yansın diyenlerin olduğu gibi.
Bütün bunlar; Bodrum’da kıyıya vuran aylan bebek, Suriye de “gidince sizi Allah’a şikâyet edeceğim” diyen masum çocuk, tecavüz edip bununla da kalmayıp masum kadınların kızların, canice ağızları dilleri olmayan duvarlara vurularak katledilen minicik hayvanların, Cinde zulüm gören Uygur Türklerinin, Arakan’lı savunmasız Müslümanların, işkence gören Filistinli çocukların ve buna benzer onlarca bizim bilmediğimiz ve suskun kaldığımız olayların bir neticesi olabilir mi acaba?
Ya da bugünler de ekmek kalmadı marketlerde yaygarası koparttığımız ancak her gün 5 milyon ekmeğin çöpe gittiğinden mi? Başımıza gelmiş olabilir mi?
Ya da yapılan yanlışları görüp “aman canım bana ne “dediğimiz için mi?
Belki de sana bu dünya hayatında her istediğini veren ancak karşılığında bir tek kerecik bile şükretmediğin rabbine olan kulluğunu yerine getiremediğinden olabilir mi?
Bitmez sandığımız bu hayatın bir gün bitecek olacağını unuttuğumuz için olabilir mi?
***
Yazılacak çok şey var ancak insan bu ve buna benzer olay ve zamanlarda iç muhasebesini daha derinden yapmalı.
Kendini bir kez daha çek etmeli. 2020 yılı içerisinde ve daha öncesinde kaybettiğimiz başta Kahraman askerlerimiz olmak üzere depremde kaybedilen canlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Bu corona virüs hastalığının da başta ülkemiz olmak üzere bütün dünya da kısa sürede can kayıplarının olmadan def edilmesini yüce yaratandan temenni ediyorum.