15 Temmuz Cuma akşamı ülkemizde darbe yapmaya kalkışan Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin içine sızmış bölücü vatan haini FETÖ örgütünün çapulcularına demokrasi aşığı büyük Türk Milleti müsaade etmedi. Büyük Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir asırlık süre içinde nice hainlerin darbe emellerini boşa çıkardı.

15 Temmuz Cuma akşamı ülkemizde darbe yapmaya kalkışan Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin içine sızmış bölücü vatan haini FETÖ örgütünün çapulcularına demokrasi aşığı büyük Türk Milleti müsaade etmedi.
Büyük Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir asırlık süre içinde nice hainlerin darbe emellerini boşa çıkardı.
Darbe yapmaya kalkışan hain FETÖ’cü subaylar kaosa sürüklemeye çalıştıkları Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Ama bu millet o satılmış, beyni yıkanmış FETÖ’cülere karşı anında tek yumruk olarak demokrasimize sahip çıktılar.
Bu satılmış, hain, namussuz FETÖ’cüler ellerindeki silâhlarla Türk Milleti’nin üzerine saldırdılar. Atatürk’ün açtığı, inadına demokrasi dediği, ya da “Egemenlik kayıtsız şartsız Milleti’nin” dediği Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bombalarla saldırdılar. Böylesine bir şerefsizliği bu millet görmedi, yaşamadı.
Çok partili siyasi hayata geçtikten sonra ülkemizde 6 darbe ve darbe teşebbüsü yaşandı.
27 Mayıs 1960 darbesi.
22 Şubat 1962 Albay Talat Aydemir ayaklanması.
20 Mayıs 1963 ikinci Talat Aydemir ayaklanması.
12 Mart 1971 muhtırası.
12 Eylül 1980 Kenan Evran darbesi.
28 Şubat 1997 Post Modern darbe girişimi.
Bütün bu darbe ve darbeye girişimleri az çok yaşadı. Bu millet neler gördü, neler yaşadı.
Darbelerin hiçbir zaman iyisi olmaz. Darbe her zaman halkına baskı uygular, zulüm yapar.
O nedenle 15 Temmuz günü demokrasimizi askıya almaya kalkışan, Silâhlı Kuvvetlerin içine nasıl sızdırılmışsa, nasıl bu rütbelere kadar yükseltilmişse, en sonunda senin-benim paramla alınan silâhlarını bu milletin üzerine çevirdiler.
Şu an ülkemizde seçimle işbaşına gelmiş halkın oylarıyla seçilmiş bir hükümet var. Ülkenin her tarafına, her bölgesine, her iline, ilçesine hizmet götüren bir iktidar var.
Darbeyle yıkacaklarını zanneden vatan haini, Pensilvanya’da yaşayan adı FETÖ; hatırlayınız hükümeti yıkmak için neler çevirdiğini hepimiz gördük ve öğrendik.
Eğer güçlü bir hükümet olmasaydı, eğer halkın yüzde 52 oyunu almış, seçimle göreve gelmiş bir Cumhurbaşkanı olmasaydı demek ki bu FETÖ’cü bozuntuları ellerinden geleni yapacaklardı. Ama hükümetinin, ordusunun, Cumhurbaşkanı’nın arkasında dimdik duran ve destekleyen Türk Milleti darbeye geçit vermedi.
Demokrasiye sahip çıktılar, ülkemizde bir demokrasi şöleni yaşandı.
Millî iradeye ve Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılan başkaldırı, darbe teşebbüsü ve hain saldırıları meydanlara toplanan millet elinin tersiyle kenara itti.
Demokrasi hepimiz için, ülkemiz için tek çaredir. Olmazsa olmazımızdır.
Ülkemiz darbelerden geçmişte çok büyük zararlar gördü. 15 Temmuz’da darbe yapmaya kalkışan FETÖ’cüler milletimizin feraseti, basireti, birlik ve beraberliği ile büyük bir şamar yedi. Allah belalarını verdi. Bu FÖTÜ’cüler şimdi adalet önünde hesap verecekler. Burada bir şeye dikkat etmek gerekir, Kurunun yanında yaş ta yanmaz inşallah.
Türk Milleti 15 Temmuz günü büyük ve acı bir demokrasi sınavını başarıyla geçti. Bölücü vatan haini, satılmış beyinsiz FETÖ’cüler, efemine yürüyüşlüler, ordunun, emniyetin, yüksek yargının, daha pek çok kamu kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının içine nasıl sızdırılmışlarsa şimdi bunlar oralardan temizlenmelidir.
Bu FETÖ’cüler beyni yıkanmış olmasalardı askerimizin polisimize, polisimizin askerimize silâh sıktığı hainler demokrasimizin ve milletimizin kalesi olan, Büyük Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözlerinin genel kurul salonunda yazılı olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bombalamazlardı. Vatandaşların üzerine mermi yağdırmazlar, tankları sürmezlerdi.
Yüzlerce can kaybının yaşandığı bu haince girişim Türk demokrasisine kara bir leke olarak geçecektir.
Ben şahsen 12 Eylül Kenan Evren darbesini görmüş ve yaşamış biri olarak çok iyi hatırlıyorum ki 12 Eylül sabahı günlerden Cumartesi idi. Saat 9.30’da gazeteci ağabeyimiz Dursun Yastıman’la Kırşehir’in Terme Caddesi’nde yeni yapılmış olan ve genelde doktor ve avukatların oturduğu Hukukçular Apartmanı önünde buluştuk. Yürüyerek şimdi yıkılmış olan Valilik binasına gidiyoruz. Kapıcı Camii önünde kalabalık askerler vardı.
Bize sordular “Nereye gidiyorsunuz? Sokağa çıkmak yasak!” dediler.
Biz de “Evet biliyoruz, ama biz gazeteceyiz, komutanla görüşeceğiz” dedik ve Belediye önüne geldik. Yine askerlerin kalabalığı…
Yine sordular, biz de yine aynı şekilde “komutanla görüşeceğiz” dedik. Valiliğin üçüncü katındaki tam merdivenin sol tarafındaki komutan yazan kapıya geldik. Kapıda görevli askerlere, gazeteci olduğumuzu, komutanla görüşmek istediğimizi, onlar da bizi komutanın odasına aldılar. İçeri girdik. Kırşehir İl Jandarma Komutanı olan, daha önceden tanıdığımız Suat Sönmez albay vardı.
Suat Albay motosiklet meraklısıydı. Her gün motosiklete biner hız yapardı. Suat Albay elinde sigara ile odanın ortasında dolaşıyordu. Bizi görünce sesini yükselterek “Oturun şöyle, neredeydiniz lan şimdiye kadar?” dedi sinirli bir şekilde. O arada gazeteci ağabeyim Dursun Yastıman kulağıma “Oğlum adam anamızı belleyecek!” dedi.
Suat Albay, “Söylediklerimi yazın!” dedi.
Bize üç sayfalık açıklama yaptı. “Partileri kapattık, levhalarını indirdik ve boşalttık. TÖB-DER’i, POL-BİR’i kapattık. Buradaki evrakları taşıdık” diyen Suat Albay, operasyonlara başlayacakları, halkın elindeki silâhlarını askere teslim etmelerini istedi.
Daha sonra Suat Albay Kırşehir’den ayrıldı. Kısa dönemler halinde komutanlar gelip gitti. En sonunda Kırşehir Uzunköprü’lü bir binbaşı olan Turgut Debreli ile İsmail Şavlı’ya teslim edildi. Valiliğe de MHP’li bir Vali olan Mekin Sarıoğlu bakıyordu. Vali’nin etrafında polisler, şehir içinde askerlerin varlığını hissettirmeye çalışıyordu. Sonra görevden aldılar. O Vali Mekin Sarıoğlu daha sonra memleketi Manisa’da Anavatan Partisi’nden milletvekili oldu ve sonra vefat etti.
Mekin Sarıoğlu’ndan sonra da göreve koyu bir CHP’li olan Nevzat Şensoy adında bir vali atadılar.
12 Eylül’ün ilk aylarında neler yaşandı, neler…
Kırşehir’de herkes birbirini şikâyet ederek asılsız iftiralar atarak askerlerin yanında olduklarını göstermeye çalışıyorlardı. Jandarma Gazinosu sivillere açılmış, herkes yiyor, içiyor, çift köfte partileri düzenleniyordu. Sabahlara kadar eğlenceler yapılıyordu. Yol geçen hanına çevrilmişti Askeri Gazino. Buraya girip çıkanların isimlerini hâlâ hatırlarım.
İşte böyle bir ortamda binbaşı Turgut Debreli’nin korumasını birisi bıçakladı ve şehit etti.
Bugün Eğitim Fakültesi olan binanın altı askeri cezaevine dönüştürüldü. Üs katında da askeri personel bulunuyordu. Askerler baskınlar düzenliyordu. Topladıkları insanları bu binanın altına getiriyorlardı. Suçu sabit olanları da Konya’daki İkinci Ordu Komutanlığı’na götürüyorlardı.
Yeni gelmişken belirtmek istiyorum ki 12 Eylül 1980 tarihinde kapatılan Adalet Partisi’nin il ikinci başkanlığını da yürüten o günkü Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İhsan Yeşilli’yi de şikâyet etmişler. İhsan Yeşilli’yi de Eğitim Enstitüsü’nün askeri cezaevine koymuşlar. Yeşilli’nin suçu da Adalet Partisi ve ülkücülere yardımda bulunmakmış.
İşte o günlerden bugünlere…
15 Temmuz’da görüldü ki Türk ordusunun şerefli üniforması içine gizlenen hainler, efemine yürüyüşlüler, bölücüler, FETÖ’cüler ordudan, emniyetten, yargıdan ve tüm kamu kuruluşlarından temizlenmelidir, temizlenecektir de…
Bu FETÖ hainlerinin Kırşehir’de de ellerinin altında kullandıkları tüccar, esnaf bozuntuları vardı. Bunlara yardım ve destek sağlayan bozuntuları vardı. Bunlar da onların çizgisinden giden, zengin olan, makam ve mevkii sahibi olanlar da temizlenmelidir.
Bu millet oylarıyla seçtiği, iktidar yaptığı AK Parti’ye, onun kurucu lideri Recep Tayyip Erdoğan’a sahip çıktı, meydanları doldurdu, FETÖ’cülerin darbe oyununu bozdu.
Bu hain FETÖ’culardan Türk subayı olmaz.
Atatürk’ün ordusundan böyle hain ve şerefsizlerin yeri olamaz.
15 Temmuz Türk Milleti’nin demokrasi aşkı onların sayesinde bütün Türkiye’nin meydanlarında olduğu gibi Kırşehir’in Cacabey Meydanı’nda şölene dönüşüp AK Parti iktidarına ve onun kurucu lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bağlılığa dönüştü.
FETÖ’cü darbeciler bir de kendilerine “Yurtta Sulh Komitesi” adını vermişler. Bütün bu yaşananlar FETÖ’cülerin sonu oldu. Allah belalarını verdi, kazdıkları kuyuya düştüler. Çünkü bunlar daha önce diğer komutanlara iftara atıp kumpaslar hazırlayıp cezaevine attırmadılar mı? Şimdi sıra kendilerine geldi.
Demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yolundan döndüremediler, döndüremezlerdi de zaten.
Şimdi inadına demokrasi, inadına millî irade diyoruz.
Türkiyemizin kıymetini bilelim, demokrasimizin kıymetini bilelim.
Bölücü PKK’ya da, FETÖ’ye de hayır diyoruz.
Bu örgütlerin Atatürk’ün Türkiye’sinde bu topraklarda yok edilmesini, silinmesini bekliyor bu millet…
Demokrasiye, özgürlüğe düşkün ve bağlı Kırşehirliler de günlerdir ellerinde bayraklarla Cacabey Meydanı’nı boş bırakmıyorlar ve “Demokrasi” diye, “Millî irade” diye haykırıyorlar.
Bölücü hainlerin bu milli tabloyu görüp artık anlamaları dileğiyle…