Sevgili okurlarım, bugün genç nesillerin bilmediği, çok partili siyasi hayatın başladığı yılı ve 27 Mayıs 1960’da darbeyle sonuçlanan çalkantılı yılları…
Türk demokrasi tarihinde14 Mayıs önemli bir gündür. Siz sanmayın ki o tarihi günü unuttuk! Dün 27 Mayıs 1960 darbesinin 59. Yıldönümüydü.
Bundan 69 yıl önce 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimlerle ülkemizde iktidar el değiştirmişti. Çok partili siyasi hayata geçtiğimizde ben iki yaşındaydım.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte tek parti iktidarı olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı İsmet Paşa, çok partili siyasi hayatımızın önünü açıyor, kurulan ilk parti olan yönetimlerinde Celâl Bayar ve Adnan Menderes gibi pek çok insan CHP’den ayrılıp Demokrat Parti’yi kuruyorlar, tarih 1946.
1950’de Demokrat Parti “Yeter söz milletindir” sloganıyla tek başına iktidar olmuştu. Sonra uyguladıkları yanlış ve akıl almaz politikalarla maalesef yaşananlar, siyasi hayatlarının hüsranla sonuçlanmasına sebep oldu. Sonuç, 27 Mayıs 1960 darbesiyle biten Demokrat Parti iktidarı.
O günlerden bugünlere… Yani 1946’dan başlayan çok partili siyasi serüven…
Çok geçmiyor, 1950 seçimlerinde Demokrat Parti, tek başına iktidara geliyor. Hatta Demokrat Parti’nin içinde müfettiş olarak görev alan Kırşehirli Osman Bölükbaşı da bulunuyor. Sonra çok geçmiyor Bölükbaşı Demokrat Parti’nin kurulmasını ve yönetime gelen insanlardan rahatsız olmuş olacak ki “Muvaza Partisi” olarak nitelendiriyor ve ayrılıp kendi partisi “Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi”ni kuruyor. Yani tek parti döneminden çok partili hayata resmen geçiliyor.
Demokrasimizin temel taşı olan çok partili siyasi yaşamımıza geçmemizi sağlayan İsmet İnönü’ye, demokrasi ve halk iradesi diyenlerin yatıp kalkıp dua etmesi gerekmez mi?
Bir ülke düşünün, Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış, yorgun ve bitap düşmüş. Topyekûn ülkenin kurtarılması için Atatürk ve silah arkadaşlarının yanında yer almış, gazi olmuş, şehit olmuş bu vatan evlatlarının tek parti yönetiminden çok partili siyasi yaşama geçmeyebilirlerdi.
İsmet Paşa isteseydi uzun yıllar daha tek partiyle siyasi hayatını sürdürebilirdi. Ama öyle yapmamış. Ülkesini seven adam “Demokrasi” demiş.
Yeri gelmişken bu kutsal toprakları bize vatan kılan Büyük Önder, eşsiz insan Atatürk ve silah arkadaşlarına her gün şükran borcumuzu ifade etmeliyiz.
Cumhuriyetin ilânından 27 yıl sonra bütün bu demokrasi yolunun açılmasını sağlayan Atatürk ve silah arkadaşları Milli Şef İsmet İnönü, çok partili hayata geçmemizi sağlayan büyük bir devlet adamıydılar! Yani Türk milleti tek partili düzeni istemiyordu.
Çok partili ve özgürlükçü bir Türkiye istiyorlardı. Onun için 1950 seçimlerinde İsmet İnönü, çok partili düzene geçmemizi sağlamış kurulan yeni partilerle…
Bugün iktidarıyla, muhalefetiyle hepimiz hür ve bağımsızlığımızı onlara borçlu değil miyiz? Biraz gerilere gidip düşünün. Demokrasimizin kıymetini bilelim.
Bu vatanın kıymetini bilmeyenler, Atatürk ve silah arkadaşlarına bugün ağzının dolusu konuşup gerçekleri görmezden gelenlere, bölücülere ne denir bilmiyoruz. Atatürk olmasaydı, adımız soyadımız mı olurdu?
Tek parti devrinin egemen lideri İsmet Paşa, çok partili hayatın önünün açılmasına rıza göstermekle yetinmemiş, hatta öncülük ettiğini görüyoruz. Ruhu şad olsun.
Ve ne yazık ki tek partili düzenden çok partililiğe geçişin gerçekleştiği 14 Mayıs 1950 yılı Türkiye’nin demokrasiye geçiş bayramı olabilirdi.
Yine hatırlıyorum 12 Eylül 1980 darbesine kadar her 14 Mayıs, Demokrat Parti’nin iktidara gelişi ya da çok partili siyasi hayata geçişimizin göstermelikte olsa bayram olarak kutlandığını biliyorum. Genellikle Demokrat Partililer kutlardı o günü, diğer partilere nispet olsun diye.
Tek partililikten kurtulup çok partililiğe geçişin tarihi olan 14 Mayıs 1950 yılını Türkiye’nin demokrasiye geçiş bayramı yapabilirlerdi, ama yapmadılar.
Uyguladıkları yanlış politikalarla 27 Mayıs 1960 darbesiyle yıkıldılar.
Türk Milleti, demokrasiye aşık bir millet olarak gördükleri “Demokrasiye ve ülkeye sahip çıkılır” demişlerdi. Demokrasimizin yolunu açanlara selâm olsun, rahmetler olsun hepsine…
Türkiye çok partililikten insan hak ve özgürlüklerini temeli olan çoğulcu rejime sarsıntısız geçişi beceremediğinden 14 Mayıs’ı demokrasi bayramına çeviremediğini görüyoruz.
14 Mayıs 1950’de tek başına iktidar olan Demokrat Parti ve onun karizmatik lideri Adnan Menderes bu fırsatı değerlendirememiş, kendine göre birçok yanlışa imza atmıştır.
Bu yanlışlarından en önemlisi de Kırşehir’i ilçe yapması olmuştur.
Kendisine oy vermeyen, hemşehrileri Osman Bölükbaşı’ya oy verdikleri için Kırşehir’i cezalandırarak ilçe yapan Adnan Menderes, bu nedenle Türk siyasi tarihine böyle geçmiştir.
Bu bile demokrasiyi o yıllarda içimize sindiremediğimizin en güzel göstergesi olsa gerek. Muhalefetsiz iktidar özleyenlerin yaptıkları böyle oluyor ne acı ki…
Siyasi partiler sandıktan halkın ve hür iradesiyle gelmelidir. Yaptıklarıyla, yapamadıklarıyla Türk siyasi tarihinde böyle anılmalıdır. Şimdi Demokrat Parti böyle hatırlanıyor.
Demokrasi ve uzlaşma kültürü olmayanların siyasette yaptığı tahribatları geçmişte yaşayan Türkiye geçmişi unutmamalı, ders çıkarmalıdır.
Yine hatırlıyorum 1957 yılında Demokrat Parti’nin lideri Başbakan Adnan Menderes bir grup toplantısında milletvekillerini teskin etmek için "Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz" sözleri bugün aradan 60 yıl geçmesine rağmen hâlâ dillerde…
İşte tarih tekerrürden ibaret derler. İşte bugün de “En çok oyu ben aldım. Ben istersem istediğimi yaparım. Ben milli iradeyim. Ben her şeye kadirim” derseniz bu ülkenin geleceğine yanlış yapmış olursunuz.
Bugünkü CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu geçen yıl demokrasi tarihine örnek olacak bir siyasi manevra ile 11 CHP’li milletvekilini yeni kurulan, seçimlere girmesi engellenen Meral Akşener ve arkadaşlarının İyi Parti’sine grup kurdurarak meclise taşıması unutulur cinsten değildi.
Bugün İyi Parti ile dirsek teması yaparak, İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin, Adana, Muğla, Eskişehir ve Kırşehir dâhil pek çok il ve ilçenin Belediye Başkanları’nın CHP’den seçilmesini başardılar. Bu birliktelik unutulur mu?
Bugün ki genç nesiller Ak Parti İktidarından başkasını bilmezler, geçmişte yaşananlardan haberdar değiller. Gözlerini açtılar Ak Partiyle tanıştılar. Başka iktidarları görmediler.
Ülkemizin kıymetini bilelim, çevremizdeki ülkelere bir bakın!
İşte bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki partileri görüyorsunuz. Parti içinde yaşananları izliyorsunuz. İktidar partisi de aynı, muhalefet partileri de aynı değil mi?
Demokrasiden söz ediyorsak, parti içi demokrasilerden bahsediyorsak bütün bunları uygulamamız gerekmez mi?
69 yıl önce tek parti iktidarı CHP gitmiş, yerine Demokrat Parti iktidar olmuştu. Demokrat Parti iktidarının ömrü de dünkü tarih olan 27 Mayıs 1960 yılında yaşanan ülkemizdeki ilk darbeyle sonuçlanmıştı. O darbenin üzerinden de 59 yıl geçmiş.
Dileğimiz ülkemizde hiçbir zaman darbe olmasın demokrasiyle yönetilelim, demokrasimizin kıymetini bilelim.
İşte 14 Mayıs 1950’den 27 Mayıs 1960’a uzanan çalkantılı yıllar…