Acısıyla, tatlısıyla, iyisiyle, kötüsüyle geride bıraktığımız 2018 yılı gerçekten hepimiz için zor bir yıl oldu.
Özellikle ekonomi hepimizi derinden sarstı. Döviz kurundaki artışlar iğneden ipliğe her şeyin fiyatını arttırdı, insanların alım gücü düştü. Hükümet bu krizi atlatmak için bir çok kararlar aldı, hatta zam üstüne zam yaptı. Bu de her kesimi olumsuz yönde etkiledi.
Tabii ekonomide tablo pek iç açıcı olmayınca da, özellikle küçük esnaf, bankalara borçlu olan vatandaşlar ve yatırım yapma düşüncesinde olanlar hep tedirginlik yaşadı. Hal böyle olunca da belirsizlikler hiç kimseye yaramadı, sadece umutsuzlukları artırdı.
Döviz fiyatlarındaki anormal artışlar, tüm ürünlerde yaşanan anormal fiyat yükselişleri hep dar gelirlinin alım gücünü zayıflattı. Piyasalar olumsuz yönde etkilendi. Deyim yerinde ise 2018 yılı zor bir yıl oldu.
İşte 2019 yılına girerken yeni asgari ücret açıklandı, 2020 lira oldu. Çalışanların bu rakamdan memnun olduklarını görüyor ve duyuyoruz.
Ya bu ücreti ödemek zorunda olan küçük esnaf ve sanatkârların durumu?
Yanında çalıştırdığı bir kişinin maliyetinin 3 bin lira olduğu günümüzde Kırşehir gibi küçük bir ildeki esnaf ve sanatkârın kaç kişi çalıştırabileceğini bilen ya da düşünen var mı ki?
Doğru dürüst iş yapamayan, gelir ve gideri bile karşılayamayan, hatta yanında çalışan bir asgari ücretlinin aldığı parayı bile kazanamayan esnafın durumunu bilen var mı ki?
Şöyle Kırşehir’de birkaç esnafa gidin, sorun yeni asgari ücretle kaç kişi çalıştırabilir bir öğrenin. Yani iş yapamayan, satış yapıp para kazanamayan esnaf, tüccar ve sanayici bu rakamlarla kaç asgari ücretli insan çalıştırabilir ki?
İş yok, satış yok, işsiz çok!
Çalışan da, çalıştıran da kendine göre haklı.
Hükümet 2018 yılında enflasyondaki hedefini tutturamadı, döviz kurlarındaki artış, vergi ve zamlar halkın alım gücünü hepten düşürdü.
Yani anlaşılan o ki 2019 yılında toplum olarak hepimiz biraz daha kemer sıkacağız. Başka çıkış yok!
Peki kemer sıkan ya da sıkmak zorunda olduğunu anlayıp yerine getiren olur mu?
Ben sanmam!
İnsanlar ekonomik kriz altında gelecek endişesi içinde ayakta durabilme mücadelesi verirken, diğer yandan asgari ücretle çalışıp, sanki hiç ekonomik sıkıntı yokmuş gibi hayatlarına devam eden öyleleri var ki.
Ben Kırşehir’de bunlara bazen hayıflanmıyor da değilim tabi.
Kredi kartı yaşam biçimi olmuş. Kartsız yaşayamıyor. Bir bankadan aldığı kredi kartını diğer bankadan aldığı kredi kartıyla ödüyor. Böyle olunca da borç katlanarak artıyor.
Giyimi, kuşamı, makyajı, son model telefonu o biçim, ama borç batağından çırpındığının farkında bile değil!
Hani atalarımızın bir sözü vardır:
“Ayranı yok içmeye, taht-ı revanla gider …çmaya!..”
Aynen böyle!
Şöyle bakıyorum asgari ücretle çalışmasına rağmen, senden-benden daha şık giyinen, bol döküm yiyip içen, ama gırtlağına kadar borçlu olmasına rağmen, borcunu ödemeden, çalışmadan yan gelip yatan, çarşıda pazarda mahcup mahcup gezen nice zavallılar var bu memlekette…
Ya oturduğu evin kirasını ödeyemiyor, ya çocuklarına kılık-kıyafet, yiyecek alamıyor, ama her gün kafa çekmenin, lüks otomobile binmenin derdinde!
Yok böyle bir şey!
Hayat böyle devam etmez tabii…
Şöyle Kırşehir’e bir bakıyorum, asgari ücretin altında maaş alıp, kendi yağıyla kavrulan da var, ana babasının desteğiyle gül gibi geçinip ev-bark sahibi olan da…
Diğer taraftan devlet memuru olup, neredeyse iki asgari ücrete denk maaş alıp ta geçinemeyen, onu bunu dolandıranların da olduğunu yakından biliyoruz.
Yeni yıla girmemiz nedeniyle sağ olsun eş-dost ve arkadaşlarımız ziyaretimize geliyor, sohbet ediyoruz ve sohbet dönüp dolaşıyor ekonomide kilitleniyor.
Herkes ekonominin iyi olmadığını, geçim şartlarının günden güne güçleştiğini, para kazanamadığını, hatta işyerlerini kapatmaya kadar gideceklerine vurgu yapan o kadar çok kişi var ki...
Önümüzdeki Mart ayında bir yerel seçim var. Ülkeyi idare edenler ve siyasiler seçimle yatıp seçimle kalkıyor. Seçmeni düşünen yok gibi.
Artan hayat pahalılığı altında ezilen, ancak şeref ve onuruyla ayakta kalma mücadelesi veren, azla yetinip, açlığını dışarı vuramayan insanların günden güne azaldığı, insanlığın, iyiliğin, ahde vefanın bittiği bir dönemden geçerken, “Benim derdim seçim değil, geçim” diyenlerin sesi öyle gür çıkıyor ki!
Seçim elbette önemli. Kazanacak kişi, partisi önemli. Ama asıl önemli olan ülkemiz, Kırşehirimiz.
Ama siyasiler, seçmenin gündemi seçimin olmadığını, geçim olduğunu idrak etmeli diye düşünüyorum.
Seçim deyince birkaç söz de siyasi partilere ve adaylara söylemek isterim. Kırşehir küçük bir. Bütün adaylar Kırşehir’in birer evladı. Kazanan da, kaybeden de yine Kırşehir’de bizimle birlikte yaşamaya devam edecek. Bu adaylarımızdan istediğimiz lütfen birbirinizi üzecek, birbirinizi kıracak söz ve söylemlerden kaçının. Adayların etrafında gözüken, onlara katkı sağlayacağını zanneden bazı zavallılar, adayları karşı karşıya getirmek için harekete geçtiler bile.
Olmamış şeyleri olmuş gibi gösterip, sosyal medyada paylaşıyor. Bunlar son derece hoş olmayan girişimlerdir. Adayların bu tür kişileri yanından uzaklaştırmaları ya da bunlara izin vermemeleri gerekiyor.
Bütün partiler, adaylar çıkın seçmene kendinizi ve projelerinizi anlatın. Bel altından kimseyi karalamayın. Bunu yaparsanız kaybedersiniz. Benden hatırlatması.
Elbette arpa eken, buğday biçmez. Her şeyin bir sebebi vardır. İnsan da yaptığının karşılığını bulur. Bu nedenle kendimiz ne bulmak istiyorsak başkalarına da onu sunmalıyız. Kötülük yaptıktan sonra iyilik beklemeye hakkımız yoktur.
Bir belâ veya kötülükle karşılaştığımız zaman hemen kendi iş, niyet ve davranışımızı gözden geçirmeliyiz. O işin başımıza gelme sebebini düşünmeliyiz. Çünkü yaşadıklarımız, bizim önceden yaptıklarımızdır. Yaptığımız iyiliğin bir gün mutlaka bize ve topluma faydası olur. Kötülük yaptıktan sonra iyilik beklemek hayal olsa gerek.
Bu duygu düşüncelerle 2019 yılının ülkemize, milletimize ve Kırşehirimize hayırlar getirmesini, sorunlarımızın çözümlenmesini, sağlık ve mutluluk içinde geçmesini umut ediyor ve diliyorum.

***

Biraz da gülelim

Sarhoş adam

Adam birisi geç saatte zil zurna sarhoş eve gelmiş. Karısı uyuyormuş. Tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra karısının yanına gelmiş ve kadını uyandırmış.
– Karıcığım
– Ne var?
– Sen ne mükemmel bir kadınsın be, bir tanesin.
– Ne oldu gene?
– Ne olacak tuvaletimize o otomatik lambayı ne zaman taktırdın?
Harika olmuş.
– Ne diyorsun sen ne lambası?
– Valla ne bileyim hayatım, tuvaletin kapısını açınca ışık yanıyor kapatınca sönüyor.
Bunu duyan kadın öfkeyle yerinden fırlamış:
– Allah belanı versin, pis sarhoş yine mi buzdolabına işedin!

***

Sevdiğim bir söz

“Çok fazla güven, insanı vurdumduymaz, çok fazla güvensizlik ise çekilmez, hoşgörüsüz hale getirir.” Niccolo Machiavelli

Günün karikatürü