Kırşehir denince aklıma sanayisi olmayan, turizmden yoksun, kederine terk edilmiş bir kent geliyor ne acı ki!..
    Yıllardır bu konuda nice yazılar kaleme aldım, kimleri hizmete kanalize etmek için eleştirdim, yol gösterdim, hatta bazılarını yerden yere vurdum burada saymakla bitiremem.
    Peki neden bu konularda bir arpa boyu yol alamadık, neden bu sorunlarımızı bir türlü çözemedik sizce?
    Acaba ben mi anlatamadım bu sorunlarımızın çözüm yolunu, yoksa seçtiklerimiz işine gelmediği için mi, güçleri yetmediği için mi, yapmadılar, yapamadılar. 
    Siz bunu nasıl yorumlarsanız yorumlayın, demek ki siyasilerin güçleri yetmediği için ve işlerine gelmediği için bu yüzden Kırşehirimiz sürekli küçüldü, gelişip kalkınamadı. 
    Yüksek katlı lüks beton konutlarla, bir-iki güzel parkla Kırşehir’e büyük hizmetler yapıp, makûs talihimizi yendiklerini ifade eden seçilmişinden atanmışına kadar herkese selâm olsun! Yaptıklarınız Kırşehir’e hiçbir faydası olmayacak işlerdi. 
    Kırşehir’in her şeyi olan daha Petlas’ın arsa talebini karşılayıp çözememişken, Organize Sanayi’de birkaç irili-ufaklı fabrika görünümündeki atölyelerde çalışan bin-iki bin kişiyle mi Kırşehir kabuğunu kırıp sanayileşecek?
    Ah Kırşehir ah!..
Senin makûs talihini kim nasıl yenecek ki?    
İşte bir süredir Kırşehir gündemini sen-ben tartışmaları meşgul ediyor. 
Kırşehir’in seçilmiş milletvekili, yine kendisi gibi seçilmiş Belediye Başkanı’nı eleştiriyor, hatta deyim yerinde ise onu görmezden geliyor.
Bu oda yetmiyor, altı sivil toplum kurumluyu bir araya geliyor, Kırşehir’ir sorunlarını çözmek için çalıştay düzenliyor, Sayın Milletvekili Kendirli katılacağını söylüyor, yine katılmıyor, onlara rest çekiyor, hatta bir partinin arka bahçesi olmakla suçluyor. 
Meslek hayatımda nice toplantılara katıldım, nice bakanları, milletvekillerini, valilerini bu toplantılarda gördüm. Kırşehir’de hiçbir zaman hiçbir milletvekili kendi memleketine bu kadar zarar vermemişti. Üstelik 6 sivil toplum kuruluşu başkanı da binlerce üyenin oylarıyla o görevlere getirilmişti.
Elbette herkesin siyasi görüşü ayrı olabilir, herkes birbirini sevmek zorunda değildir. Ama konu Kırşehir olunca herkes aynı çatı altında toplanmalı, birbirine saygı göstermeli, bir Kayseri ve Nevşehir gibi her zaman biraraya gelebilmeliyiz.
Bugün işbaşında olanlar, Kırşehirlilerin oylarıyla o görevlerde bulunanların da görev süreleri bitecek ve yarın herkes Kırşehir’de yaşayacaksa, birbirinin yüzüne bakacaksa gelin artık eteğinizdeki taşı dökün, daha fazla kendinize ve Kırşehir’e zarar vermeyin, Kırşehir çatısı altında birleşin. 
Evet, bugün böylesine ciddi konulardan uzak, eski Kırşehir’i anlatarak, sizleri eskilere götürmek istiyorum.
Kırşehir’e salt bireysel değil, toplumsal olarak sayısız gözle bakan, öyle yaşayan, her daim esinlenen ve kaleminin ucunu kentin harcını betona boğan aymazlara eleştirel doğrultuda sivrilten bir yazar olarak hep üzülürüm, elem duyarım çocukluk ve gençlik şehrim Kırşehir’i ölümüne terk edilmiş olarak görmek beni çok rahatsız eder.
Yok olan, ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim Kırşehir’i bu hale getirenlerin sonunu görür müyüz acaba? 
Gelin, bugün sizlerle birlikte Kırşehir’i şöyle bir dolaşalım. Size o eski güzel günleri anlatayım. 
Kırşehir bundan altmış yıl önce Belediye’nin yanına kadar kavaklıklar, kocaman kocaman kerpiç duvarlarla çevrilmiş bahçeler içinde aile ve hemşehrilik ilişkilerinin en üst seviyede olduğu bir Kırşehir vardı. Şimdi onun anılarıyla yaşamak, kabullenemeyeceği bir durum. 
Kırşehir’in belli başlı caddelerinden Ankara Caddesi, Terme Caddesi, Prof. Dr. Mehmet Ali Altın Caddesi ve Lise Caddelerini gelin beraber şöyle bir dolaşalım.
Belediye’den Ankara Caddesi’ne; yani Valiliğe, Adliye’ye doğru yürüyorsunuz. Stüdyo Aile’nin bulunduğu Dr. Sami beyin yaptırdığı apartmandan itibaren eski Adliye’ye kadar yüksek yüksek kerpiç duvarlar içerisinde elmalıkların ve kavaklıkların olduğu bahçeli evler vardı hepsi tek katlı…
Kırşehirli hukukçu hemşehrimiz Sahir Kurutluoğlu’nu dönemin CHP Genel Başkanı İsmet Paşa dışarıdan Adalet Bakanlığı’na getirince bugün Defterdarlık binası olarak kullanılan eski Adliye Binası’nı yaptırarak Kırşehir’e kazandırıyor. Yanındaki Emniyet müdürlüğü binasını 1984 yılında ANAP iktidarı Kırşehir’e kazandırmıştı.
Aynı caddenin karşı tarafındaki apartman ve iş merkezleri 1970’li yıllarda yapılmaya başlandı.
Ankara Caddesi’nin Kırşehir İş Hanı’nın yanındaki Hacı Hasan Özdemir İş Merkezi’nin bulunduğu binanın eski yerinde Yeni Sinema adında yazlık sinema vardı. Çocukluk arkadaşlarımızla birlikte az mı gittik bu sinemaya? Simit, gazoz yiyip içmek zevk ve keyif aldığımız bir yaşam biçimimizdi. 
Yanındaki Yüksel-Baykal İş Merkezi’nin bulunduğu binanın altında arzuhalde Galip Kaya Dayı’nın bürosu, yanında Kırşehir’in son senatörü olan Av. Akıp Aksaç’ın yazıhanesi vardı. Avukat Yaşar Yükselen burada 1971’li yıllarda staj yapıyordu. Hemen yanında Sıdıklılı Adalet Partisi’nin İl başkanı Kâtip Abdullah Yılmaz’ın bürosu vardı. Sonra Valilik Binası. Bu binayı da yine aynı şekilde İsmet Paşa’nın dışarıdan getirip İçişleri bakanı yaptığı Sahir Kurutluoğlu yaptırmıştı. Şimdi bu tarihi Hükümet Konağı’nı yeniden yapmak için yıktılar, yapımına başladılar. Sonra ne oldu, nasıl oldu kimse anlamadan hokus-pokus misali başka bir kuruma devredildi!  Bu kararla Kırşehir bir kere daha sırtından bıçaklandı, öldürüldü. Yazık ettiler Kırşehir’e…
Terme Caddesi’ne geçelim. 
Kapıcı Camii’nden eski sanayi Camii’ne kadar sağlı sollu kavaklıklar, elmalıklar içinde tek katlı kerpiç evler vardı. Bugünkü eski Sanayi Camisinden İmam Hatip Lisesi’ne kadar Koru Mezarlığı vardı. Bugünkü Migros’tan Prof. Dr. Erol Güngör Ortaokulu’na kadar olan alanda Hayvan Pazarı kuruluyordu. 
Terme’nin bulunduğu arazide bugünkü gibi oteller, düğün salonları yoktu. Her tarafı kavaklıktı. Daha sonraki yıllarda bu caddeye Öğretmen Okulu, Erkek Sanat Okulu gibi okullar yapılmıştı. 
Prof. Dr. Mehmet Ali Altın Bulvarı. Bu caddemiz Kırşehir’in en eski ve tarihi caddesiydi. Bundan altmış yıl önce Hükümet Konağı, Halk Evleri, İl Özel İdaresi buradaydı. Ahi Stadyumu’na doğru ilerlerken bu caddenin sağ tarafı bahsettiğim konumdaydı. Sol tarafındaki işyerlerinde ise sülükçülerin Kahvehanesi, Şoförler derneği, arzuhalciler, fotoğrafçılar, avukat yazıhaneleri vardı… Şimdi bu caddemiz eski güzelliklerini arıyor. Nerede anılarımızı süsleyen bu güzel caddedeki güzellikler?
Lise Caddesi…
Bu caddenin sağlı-sollu her tarafı yüksek kerpiç duvarlarla çevrili, tek katlı evler vardı. Bugünkü Onur İş Hanı’nın girişindeki binanın olduğu yerde “Bıyıklı Galip” lakaplı Galip Şener otururdu. Tevfik Fikret ya da artist Hulusi Kentmen gibi bir adamdı Bıyıklı Galip. 
Şimdi yıkılmış olan Kırşehir Lisesi’ne kadar buralarda tek katlı ahşap evler vardı. Bu caddenin karşı tarafında Ziraat Bankası’ndan Kayseri Asfaltı’na kadar olan kısımda tek katlı evler vardı. En önemlisi bugünkü gibi burada böyle gidişli-gelişli çift tarafında geniş bir cadde yoktu. Kemal Hotomaroğlu Belediye Başkanı seçilince bu caddenin yolu çift taraflı yapıldı. Caddenin adı da Aşıkpaşa Caddesi olarak değiştirilmişti. 
Hatta Prof. Dr. Mehmet Ali Bulvarı’ndaki eski Hükümet Bahçesi’ni yola açınca buradaki çamlar lise Caddesi’ni diktirilmişti. Bugün Belediye’nin önünden Aşıkpaşa Türbesi’ne kadar dikilmiş olan büyük ağaçlar eski Hükümet Binası’nın bahçesinden çıkan çamlardır.
Şimdi Kırşehir’in bu caddelerinden eskilerden hiçbir anı, hiçbir güzelliklerden eser kalmadı. Zamanla yok edildi. Büyük kentler gibi betona boğuldu. Kırşehirliler eskiden olduğu gibi baba evlerinin yazlıklarına, ya da Kervansaray’ın, Dinekbağı’nın tepelerine yazlık yaparak eskiyi yaşamaya çalışıyorlar.
Son yıllarda şehrin gürültüsünden, hava kirliliğinden uzaklaşmak isteyenler şehrin dışına doğru kaçıyorlar. Bugün Karakurt Yolu’na doğru, Akbayır’ın arka taraftarlarına, Mucur’a, Kaman’a, Çiçekdağı’na doğru hobi bahçeleri adı altında basitçe evler yaparak eskiye özlemlerini gidermeye çalışan yüzlerce insanı buralarda görüyoruz. 
Kırşehir’in İkizarası’nı, Kındam’ını, Ökse’sini, Üçgöz’ünü, Dinekbağı’nı, daha başka güzel mesire yerlerini hoyratça yok ettiler, beton yığınına bürüdüler. 
Şimdi Kırşehirliler o güzel yerleri arıyorlar.
Görüyor musunuz çocukluğumu, gençliğimi yaşadığım anılardan çıkmayan, zaman zaman böyle içimde depreşen eskileri siz okurlarımla paylaşırken büyük keyif aldığımı da ifade etmek isterim.
Selâm olsun anılarımızda çıkmayan o eski güzel Kırşehir’e…
Selâm olsun dümdüm kokan, bağlı bahçeli o güzel Kırşehir’e…