15 Mayıs 2015 tarihinde Ahi Evran Üniversitesi’ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atanan Rektör Prof. Dr.

15 Mayıs 2015 tarihinde Ahi Evran Üniversitesi’ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından atanan Rektör Prof. Dr. Vatan Karakaya, görevinde 1,5 yılı geride bıraktı.
Elbette bu süre bir rektör için çok kısa bir süre. Üniversiteyi, tanıması, kendi ekibini kurması, araç, gereç ve bina sorunlarını öğrenebilmesi için Prof. Dr. Vatan Karakaya’nın görev aşkıyla işe başladığını ve çok kısa bir süre içinde üniversitede yıllardır çözüm bekleyen sorunların üstüne ciddiyet ve kararlılıkla gittiğini gördüm.
Vali Necati Şentürk, Milletvekilleri Mikâil Arslan ve Salih Çetinkaya, Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci, sivil toplum kuruluşlarının başkanlarıyla ortak bir çalışma içine girdi. Onlardan aldığı destek ve güçle üniversitenin yıllardır çözümlenemediği için kangrenleşen Tıp Fakültesi’nin altyapısını hazırladı ve sorunu çözümleyerek, bu yıl ilk kez öğrenci alınmasını sağladı. Bu konuda Sayın Valimiz Necati Şentürk ve milletvekillerimizin destek ce katkısı oldu.
Evet, göreve geldiği günden bu yana çalışmalarını yakından takip ettiğimiz Rektör Prof. Dr. Vatan Karakaya Ahi Evran Üniversitesi’nde gerek akademik, gerekse yeni fakülte ve binalar ile ilgili yaptığı çalışmalarla Kırşehir kamuoyunun takdirini kazanıyor.
Bugün gidin bir bakın Ahi Evran Üniversitesi’nin Bağbaşı kampusune, neler göreceksiniz, neler…
Eğitim öğretim faaliyetlerinde kaliteyi yakalamayı amaç edinen Ahi Evran Üniversitemiz, fiziki alt yapısı ile de en iyiler arasına girmeyi hedefliyor. Çağın gereklerine uygun ve dinamik bir eğitim sunmak için çalışmalarını artıran Üniversitemiz, mevcut binalarına yenilerini eklemeye başladı. Binlerce Ahi Evranlı öğrencinin yanı sıra gelecek nesillerinde Ahi Evran Üniversitesi camiasında yer alması için yoğun çaba gösteren Üniversitemiz, yeni birimleri ve binaları ile başarıyı en üst seviyeye çıkarmaya çalışıyor.
Ahi Evran Üniversitesinin gelişmesi için yoğun çaba harcayan Prof. Dr. Vatan Karakaya, inşaatlarla ilgili süreçleri de yakından takip ediyor. İnşaatların hızla tamamlanması ve kısa sürede teslimlerinin sağlanabilmesi için sürekli yerinde incelemeler yapıyor.
Yeni binaların kazandırılması ve eğitimde öncü olmayı hedefleyen Rektör Karakaya, modern binalarda kaliteli eğitim verilebilmesi için yoğun çalışmalar harcıyor.
Mevcut binaların tamamlanmak üzere olmasının yanı sıra yeni binalarının inşaatları da hızla yükseliyor.
İşte Rektörlük binası tamamlandı. Yabancı Diller Yüksekokulu binasının yakın tarihte eğitim öğretime başlayacak duruma geldi.
Eğitim Fakültesi, Ziraat Fakültesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Kongre ve Kültür Merkezi ile Maraton Tribününe ait inşaatların 2017 yılı sonuna kadar tamamlaması hedefleniyor. Bunalar için 70 milyon gibi büyük bir bütçe ayrıldı.
Rektör Karakaya, Kırşehir’e vizyon kazandıran ve köklü bir eğitim geçmişine sahip Eğitim Fakültesi’nin yeni binasında başarılarına devam edeceğini vurguluyor, Ziraat Fakültesinin de Bağbaşı Yerleşkesine taşınacağını söylüyor.
Rektör Karakaya, sağlık alanında da alt yapı çalışmalarını güçlendirmek ve modern tıp teknolojisiyle dünya standartlarında eğitim verilen bir bina olmasını hedefledikleri Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu ile hastane inşaatında da yapıldığını ifade ediyor.
Ahi Evran Üniversitesi Cami de yakın zamanda tamamlanacak. İslami İlimler Fakültesi binasının yapımına da kısa sürede başlanacak.
Rektör Karakaya, bilgi, birikim ve tecrübesiyle Ahi Evran Üniversitesi’ne yeni bir soluk, yeni bir enerji getirdi.
Kırşehir ve Ahi Evran Üniversitesi kültür ve sanatıyla da adından söz ettirecek. Çünkü Kongre ve Kültür Merkezi inşaatın da yakın zamanda tamamlanacak. Kongre ve Kültür Merkezi tamamlandığında üniversitemize ait etkinlikler bu merkezde yapılacak.
Evet, göreve geldiği günden bu yana sık sık düzenlediği basın toplantılarına katıldığım ve çalışmalarını yakından takip ettiğim Rektör Karakaya’nın gerçekten Ahi Evran üniversitesine bir vizyon kazandırmak adına büyük fedakarlıklar yaptığını görüyorum.
Rektör Karakaya, hem üniversiteyi kurumsallaştırmak, hem de bina ve öğrenci sayısını artırmak için her türlü iş birliğine açık bir kişi. En önemlisi Rektör Karakaya Ahi Evran Üniversitesi’ni Kırşehir’e açtı.
Eskiden Ahi Evran üniversitesi yöneticileri mecbur olmadıkça alışverişlerini Kırşehir’den yapmazlardı, bırakın alışverişlerini akademik personeli bile Samsun başta olmak üzere başka illerden getirtirlerdi. Oysa şimdi Rektör Karakaya ile birlikte alışverişlerin büyük kısmı Kırşehir’de yapılıyor, bu da Rektör Karakaya’nın Kırşehir sevgisinin bir göstergesi olsa gerek.
Haa yeri gelmişken şunu da belirtmekte yarar görüyorum. Alım satımlarda bir takım ayak oyunlarının döndüğü duyumlarını da alıyorum. Sayın Rektörümüzün bu konuda bilgisi olduğunu düşünmüyorum. Bir takım insanların kişisel menfaatler için Rektör Beye yalakalık yaparak, tehdit ve şantaj mekanizması kartını ortaya atarak el altından iş yaptığı duyumları Kırşehir’de kulaktan kulağa yayılıyor.
Bu konuda Rektör Beyin bilgisi oluğunu düşünmüyorum. Kaldı ki geçmiş yıllarda Ahi Evran Üniversitesi’nden iş ve ihale alamadıkları için, rektörlere, daire başkanlarına demediğini bırakmadılar, köşeye sıkıştırdılar, tehdit ve şantajla neler yaptılar, neler… tabi bu kişileri Kırşehirliler çok iyi tanıyor ve biliyor.
Şimdi aynı kişiler, aynı taktiklerini ortaya koyarak iş ve ihale alarak köşe dönmenin hesabı içindeler. Bu kişiler, önce Üniversitemize bir vururlar, arkasından pusuya yatarak iş ve ihale beklerler! İyi bir avcıdırlar. Ağına düşürdükleri kişi ve kurumları rant kapısı haline getirirler!
Bu nedenle sayın Rektörümüzü buradan uyarıyor, bu kişilere fırsat vermemesini diliyorum.
Ben inanıyor ve güveniyorum ki Rektör Karakaya göreve geldiği günden bu yana yaptığı çalışmalarıyla Ahi Evran Üniversitesi’nde birkaç dönem rektör olarak görev yapacak.
İşte rektör Karakaya’nın çalışmaları ve değişimleriyle Kırşehir pilot üniversite seçildi. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı gibi Ahi Evran üniversitesi tarım ve termal alanda pilot il ilan seçildi.
Bu kararın Kırşehir için çok önemli olduğuna inanıyorum. Ve böylece Kırşehir tarım ve termalde hem istihdam yaratabilecek, hem de Kırşehir’in ekonomik gelişimine katkı sunacak.
Ahi Evran Üniversitesi’nin pilot il olmasında da Rektör Karakaya’nın emek ve çabası takdire şayandır.
Kırşehir’e bir çivi çakanın, taş üstüne taş koyanın hep yanında olduk. Rektör Karakaya da bu açıdan herkesin desteğini arkasına almış durumda çalışıyor, emek veriyor.
Biz memleketimize hizmet eden Sayın Karakaya’nın sonu kadar yanındayız ve destekçisiyiz. Biz zaten Kırşehir’in gelişmesinin termal turizm ve üniversiteden geçtiğini yıllardır savunduk savunmaya da devam ediyoruz.
Geçte olsa bugün Kırşehir’in pilot il içinde yer alması bizi gelecek adına umutlandırıyor. Umarız Rektör Karakaya bu konuda Kırşehir bir lokomotif olacak ve Kırşehir’in gelişimine önemli katkılar sunacaktır.
Rektör Karakaya Kırşehir ve Ahi Evran üniversitesi için bir şanstır.
Biz “Kırşehir Çiğdem” gazetesi olarak doğru ve güzel çalışmalar yaptığı sürece Vatan hocamızın yanındayız. Onu kurda kuşa yedirtmeyiz.
Kırşehir’de birlik olalım, beraber olalım, Üniversite ve Rektörümüze sahip çıkalım, onu yalnız bırakmayalım.
Baba olmak böyle bir şey işte…

Delikanlı 16 yaşında iken babası ile tartışmış ve evi terk etmişti. Buna çok öfkelenen baba, “evde onun adı bile anılmayacak!” diye yasak koymuştu.
Anne her gece evi terk eden oğlunun yatağına oturup yastığını koklayarak uyuyordu.
“Oğlumu özledim, ne olur gidip arayalım, bulup getirelim” dese de, baba geri adım atmıyordu.
Aradan iki yıl geçmişti.
Oğlunun doğum günü o yıl Babalar Günü ile aynı güne denk gelmişti.
Annenin ağlamaklı halini görünce dayanamadı baba “Şu adrese git, oğlunu gör” dedi.
Ve ekledi, “Adresi benim verdiğimi söyleme ama” Birkaç şey daha söyledi ama anne duymuyordu bile, aklında bir tek adres kalmıştı. Anne sevinçten uçuyordu.
Hemen hazırlandı yola koyuldu.
Büyük bir şehrin karşı yakasındaydı babanın verdiği adres.
Gittiği adres bir tamirhaneydi.
Oğlunu tulum içinde gördü.
Bir süre ıslak gözlerle dükkanın karşısından izledi ve oğluna doğru yaklaşmaya başladı.

İki yıl boyunca kendisini arayıp sormayan ailesini unutan delikanlı aniden annesini karşısında görünce önce şaşırdı, sonra koşup sarıldı annesine.
Babası hariç herkesi soruyordu, “o nasıl, bu nasıl?” diyerek.
Ve sonunda “O adam nasıl, hala aksi ve anlayışsız mı?” diye sordu annesine.
Anne cevapsız bıraktı bu soruyu.
“Hadi oğlum gel eve gidelim” dedi.
“Hayır anne, ben böyle iyiyim. O adamla tekrar aynı evde yaşayamam” dedi ve dükkana doğru yürümeye başladı.
Arkasından bir süre bakakalan anne hazırladığı pastayı oğluna vermek için seslendi.
Delikanlı pastayı alırken annesine “Anne ne olur ısrar etme, gelmeyeceğim. Bir gün bile merak edip arayıp sormayan bir adamla aynı evde yaşayamam ben” dedi.
Anne boynu bükük halde oğlunun yanından ayrılmaya hazırlanırken
“Peki oğlum sen bilirsin. Anlaşılan çok kararlısın, gelmeyeceksin. Ama baban dedi ki; son bir aydır arkadaşlık ettiği çocuktan uzak dursun, o çocuk sana zarar verecektir. Önceki arkadaşıyla barışsın”.
Bu kez çocuk donakalmıştı.
Annesi eve dönmüştü. Babaya sitem etti, “Madem biliyordun nerde olduğunu neden benden sakladın? O yüzden rahattın demek? ”
Hep ters, aksi görünen baba yutkundu ve gözlerinden iki damla yaş akıverdi.
“O benim canımdır ya, canım” dedi.
“Ne zamandan beridir biliyordun? ” diye sordu anne.
“Gittiği günden beridir biliyorum. Bazen öğlen molalarında ne yiyip ne içiyor diye gider uzaktan izlerdim. Bazen akşamları geç gelirdim ya hani, sen beni kahveden sanırdın, işte o zamanlarda da ne yapıyor kimlerle takılıyor diye takip ederdim.”
Karı koca bir birlerine sarılıp ağlarken kapı çalmıştı.
Elleriyle gözlerini silerek kapıyı açmaya gitti anne.
Annesinin kendisine yaptığı pastadan daha büyük bir pasta ve hediye paketi ile içeri girdi delikanlı.
Koşarak babasına sarıldı. “Babalar günün kutlu olsun babaaaa”
Delikanlı anlamıştı. Kendisine hiç bakmadığını düşündüğü babasının, aslında gözünü hiç üzerinden ayırmadığını….!!!
Babalar kızar bağırır ama hep evlatların iyiliği içindir; evlatlar çocukken bunu anlayamaz.
Fakat bir gün onlar da anne ve baba olunca anlarlar babanın kıymetini..!

***

Evet böyledir işte babalar…
Soğuk yüzlü görünürler, sert gözükürler ama yufka gönüllü olduğunu evlatlar nedense hep geç anlarlar…
12 Ekim 2008 tarihinde 85 yaşında kaybettiğim babam Mustafa Güner’in eksikliğini hala içimde hissederiz, eşim ve çocuklarımla.
Evimin girişinde kucağında torunları bulunan resmi karşılar her gün beni. O resim gözümün önünde… Özlemimiz hiç bitmedi ki… Yerini hiçbir zaman dolduramadık ki…
Babamı ölümünün 8. Yılında yazamadım, ama onu hiçbir zaman unutmadım, unutmayacağım ki…
Babam benim bir gölgemdi, evimde başımın tacıydı… Anamın yokluğuyla 25 yıl benimleydi. 8 yıldır boşluğunu dolduramadım ki…
Ne zaman bir arkadaş ve dert ortağı arasam babam aklıma gelir, bulamadığım için yüreğimde bir sızı gelir, gözlerim dolar… Ağlar, ağlarım…
Babam benim için ulu bir çınardı… Adam gibi adamdı…
Onu bir kez daha rahmet, şükran, saygı, sevgi ve özlemle anıyor, ruhu şâd olsun diyorum.