Bu ülkede her yiten oğul bizimdir. Bu ülkede çağlayan ırmak, kalabalık orman, mavi deniz, sıcak toprak.

Bu ülkede her yiten oğul bizimdir. Bu ülkede çağlayan ırmak, kalabalık orman, mavi deniz, sıcak toprak.. Bu coğrafyaya emeğinin terini akıtan bizimdir, yanan anne, sarsılan baba, yıkılan gardaş.
Kimler bizden değildir.
Ayrışmaya giden ve ayrışmanın toplumsal zeminine yataklık eden entelektüel aydın, amerikan sosyalisti, ajan milliyetçisi, barbar iktidar, yalaka ve taklacı bürokrat, şuursuz siyasetçi, kravatlı hırsız, torpilci, yağmacı, ihanetçi, makam arsızı, Amerikan kurgularına uşaklık eden milliyetçi, dinci bizden değildir. Bu ülkede barışı, kardeşliği ve sevgiyi pusuya düşüren yılanlar ve çıyanlar topluluğu, soruyorum, nasıl bizden olabilir? Böylesine zehirli akreplerin doluştuğu bir coğrafyada söyler misiniz Allah aşkına, barış bir başına pusuya düşebilir mi?
At izinin it izine karıştığı bir zamanda, haklıyı bulmak, ardına düşmek ve ortak bir payda da bu ülkenin mücadelesini vermek giderek güçleşiyor desem yeridir.
Ekonomik, sosyolojik, siyasal ve ekolojik tükenişi hızla ilerlediğimiz şu zamanda az mı derdimiz var ki, kendimize yeni yeni dertler çıkarıyor; gah itin ardına düşüyoruz, haini saklıyoruz, vatanı satıyoruz, halkı galeyana getiriyoruz, ısrarla savaşı tetiklemenin yeni yollarını arıyoruz.
Milliyetçinin, sosyalistin, Kemalist’in, kökten dincinin, aydıncının, ulusalcının barış talebi reflekslerinde, bir savaş açma, yıkma, yakma ve öldürme ısrarı giderek derinleşme ve Amerikan Emperyalizminin plan ve bölme gayreti ile bir parazit gibi toplumsal zeminine yayılmakta, yaşayabileceğimiz bir başka ülke olmadığının gerçeğinden giderek uzaklaşıyoruz
Ülke içindeki amerikan uşaklarının amaç ve gayretlerinin o karanlık çukuruna düşmekteyiz. Öldürerek, yakarak kaç ananın yüreğini. Oysa Türk toplumuna yakışan en kutsal karakter barış ve bilinçtir.
Hiçbir gafletin tuzağına düşmeden, oyuna gelmeden, herkesin birbirini sevdiği, kardeşçe bir yaşamı düşlediği ve yaşanabilir bir Türkiye için, ölmeyin, öldürmeyin.