KILIÇ ALİ ANLATIYOR:

https://www.adnanyilmaz.com.tr/wp-content/uploads/2019/11/Kilic_Ali_Bey-1.jpg

Kılıç Ali Mustafa Kemal’le birlikte Kırşehir’e yaptıkları ani ziyaretin anısını şöyle aktarmaktadır:

“Bir gece Ankara’da uykumun arasında telefon çaldı. Başyaver:

- Derhal seyahate çıkılıyor. Hemen köşke gelmenizi emir buyurdular.

Dedi. Saate baktım: Vakit gece yarısını hayli geçmişti. Hazırlandım, köşke gittim.

Meğer o gün Atatürk, Kırşehir İdarei Hususiye muallimlerinden, birkaç aydan beri maaş alamadıklarından dolayı bir şikâyet mektubu almış. Sofrada bulunan alâkalı Vekilden muallimlerin niçin birkaç aydır maaş alamadıklarını sormuş. Vekil Bey de:

- Havalar kış, belki de onun için, postalar işleyememiştir.

Nevinden bir şeyler söylemiş, bir mazeret ileri sürmek istemiş.

Atatürk bu cevap üzerine:

- Ya... Demek şimdi muhasaradayız, öyle mi? O halde şimdi kalkar, gider, hem yolu açarız, hem de Kırşehir’de muallimlerin dertlerini yakından dinleriz.

Demiş ve derhal hareket emrini vermiş...

Mevsim kış hava fena halde yağışlı ve soğuktu. Atatürk, sofrada davetli bulunanlardan da bazılarını beraberlerine alarak gece yarısından sonra yola çıkıldı. Hava o kadar puslu idi ki bir ara yolu kaybettik. Bir köyün kahvesine sığındık. Kahvenin saç sobasını yaktırdık. Isındıktan sonra tekrara yola devam ettik.

Ertesi gün Kırşehir hududuna girmiştik. Protokol talimatnamesi mucibince Vali, başında silindir, arkasında frak olduğu halde hududa gelmiş. Atatürk’ü istikbal ediyordu (karşılıyordu). Bu esnada da Atatürk’ün otomobili bir tarlaya saplanmış, etraftan yetişen köylüler otomobili kurtarmaya çalışıyorlardı. Vali de o resmi kılık kıyafetiyle, çamurlar içinde köylülere, jandarmalara emirleri vererek onları teşcie (yüreklendirme) çalışıyordu. Atatürk valiye, valinin haline baktı, gülerek:

- İşte nazari yapılan talimatnameler, hatta kanunlar, günün birinde böyle gülünç olurlar!

Diyerek valinin haline acıdı ve derhal arkasına kalın bir palto giymesini tavsiye ederek zahmetlerinden dolayı kendisine teşekkür etti.

Birçok zorluklardan, zahmetlerden sonra nihayet Kırşehir’e girildi. Muallimler çağırılarak hepsi ayrı ayrı dinlendi ve büyük bir kavis çevrilerek Konya üzerinden Ankara’ya dönüldü.” (Atatürk’ün Hususiyetleri Kılıç Ali Cumhuriyet Gazetesi Yayınları Mart 1998 İst. s.118-119-120

BU ZİYARETİ; 1326 DOĞUMLU HALİL

OĞLU HASAN YAĞIZ ANLATIYOR…

Atatürk’ün Kırşehir’e Kurtuluştan sonraki bir kış günü bu geliş anısı Bugün hayatta bulunmayan ancak 1973’lerde Kırşehir’in İmaret Mahallesi, İmaret Sokağının 10 nolu evinde oturan 1326 doğumlu Halil oğlu Hasan Yağız 1933 yılının Şubat ayında Atatürk’ün Kırşehir’e bu gelişi ile ilgili olarak anılarını şöyle anlatır:

https://www.adnanyilmaz.com.tr/wp-content/uploads/2019/11/309015087_0-197x300.jpg

“1933 yılı Şubat ayının karlı çamurlu bir günüydü. Şimdiki Cacabey alanında Halk Fırkası binası vardı. Akşama yakın bu binaya geldiler. Biraz dinlendikten sonra İmaret’te bulunan Vali Konağı olarak kullanılan eve gitmek üzere ordan ayrıldılar. İmaret Mahallesinde oturmam dolayısıyla yol göstermek için beni makinanın (otomobilin) çamurluğuna bindirdiler. Ağzıaçık yoluyla Celal Efendiye ait Vali Konağına gitmek üzere yürüdük. Ortalık kış ve çamurlu olduğundan yalnız Atatürk’ün arabası İmaret’e çıkabildi. Öteki arabalar çamurda saplandı kaldı. Akşam olmuştu. O zaman kentimizde elektrik yoktu. Fenerleri yaktık, öteki konukları da çamurlu yollardan vali konağına getirdik. Ben ve benim gibi gençler konuklara hizmet ediyorduk. Gece saat 24’e doğru Atatürk bir ara kendisine ayrılmış yılanlı odadan (o odaya tavandaki tahta işlemelerden dolayı yılanlı oda denir) aşağı kata indi. Kendisiyle birlikte gelmiş olan konukların odasını birbir gezdi. Onlara Atatürk.

“– Rahat mıyız arkadaşlar? Diye sordu. Onlar da:

“– Rahatız paşam, dediler. Gene Atatürk:

“– Askeriz, rahat olmasak ta olabilir! Diye karşılık verdi.

“Bu sözleriyle Türk ulusundan olan herkesin, her zaman askerce bir yaşam içinde olması gerektiğini belirtmek istiyordu.

“Sabahleyin Atatürk kalkmış, konağın balkonundan kenti seyrediyordu. Hizmet ettiğim için konuşulanların tamamını duyamadım. O zaman anlattıklarına göre Vali Nazım Bey’le aralarında şöyle bir konuşma geçer.

“Atatürk Valiye:

“– Oturduğunuz bu ev çok kâşane imiş. (Gerçekten bu ev o zaman Kırşehir’in en iyi evlerinden biriydi.)

“Atatürk gene Valiye sorar:

“– Yolu nereden geliyor bu evin?

“Vali eve gelen yolu Atatürk’e gösterince sorusuna devam eder:

“– Siz kaç yıldır bu ildesiniz, kaç yıldır bu evde oturuyorsunuz?

“Vali:

“– Yedi yıldır bu evde oturuyorum.

“Diye karşılık verince, Atatürk:

“– Her gelip gitmede bir taş koysaydınız burası asvalt gibi olurdu.

“Bu olaydan kısa bir süre sonra Vali Nazım Bey Kırşehir’den alınır, başka ile atanır ve hemen emekliye ayrılır.

“Sabah kahvaltısından sonra Yozgat’a gitmek üzere Kırşehir’den uğurlandılar. Yozgat Valisi Baran, Atatürk’ün geleceğini öğrenmiş, Çiçekdağı’nın Demirli köyüne kadar yollardaki karı ayıklattırmıştır. Bizim Baranlı dağlarının karşısına kadar soğuk bir kış gününde yolları açtıran Yozgat Valisine Atatürk bu olaydaki çabalarından dolayı “Baran” soyadının vermiştir." (1973 Kırşehir İl Yıllığı s.20,) (Devamı var...)