Türk siyasetinde tanıdığım bir müthiş adam; Süleyman Demirel   Türk siyasetinin yetiştirdiği, bir köylü çocuğunun serüvenini kim bilir kaç kere okudum, kim bilir kaç kere yazdım. Türk siyasetinde dürüstlüğü ile vakur ve anlayışlı, hoşgörülü bir siyasetçi görmedim onun gibi.

Türk siyasetinde tanıdığım bir müthiş adam; Süleyman Demirel

 

Türk siyasetinin yetiştirdiği, bir köylü çocuğunun serüvenini kim bilir kaç kere okudum, kim bilir kaç kere yazdım.

Türk siyasetinde dürüstlüğü ile vakur ve anlayışlı, hoşgörülü bir siyasetçi görmedim onun gibi.

Halen ilerlemiş yaşına rağmen ülkemizde herkesin akıl aldığı, danıştığı, fikirlerine başvurduğu bu büyük lider Süleyman Demirel’dir.

Süleyman Demirel için çok şey söylenebilir.

Isparta’nın İslâm köyünden çıkan bir müthiş adamın başarı öyküsü olarak bakabilirsiniz isterseniz, onun hayatı filme çekilse gişe rekorları kırar garanti.

Türk siyasetinin son 50 yıllına damgasını vurmuş muhafazakâr sağ partilerin Menderes’ten sonra ki en büyük, en güçlü, en parıltılı lideri olarak da tarif edebilirsiniz.

Demirel ki aynen de böyledir işin doğrusu.

Süleyman Demirel, Türk siyasetinde gelmiş geçmiş liderlerden en sevdiği bir isim de Kırşehirli hemşehrimiz Osman Bölükbaşı’ydı.

Demirel, Osman Bölükbaşı politikayı bırakıp köşesine çekildikten sonra ona hep danıştı. Onunla hep diyalog içerisindeydi. Bölükbaşı’nın rahatsızlığında ve ölünceye kadar hep ilgilendi, yalnız bırakmadı onu. Bölükbaşı’nın cenazesinde bende Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki törende Demirel ile yan yana yürüdüm. Tabi yanımızda Memduh Erdemir ile Demirel’in de, Bölükbaşı’nın da kadim dostu “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü de vardı.

Kendi tabiriyle “6 defa gidip, 7 defa gelen” bir siyaset ustası, memleket topraklarını karış karış bilen bir bilgisayar hafızası, gördüğünü asla unutmayan muhteşem bir fotoğraf makinesi misali çalışan zekaya sahip bir deha da diyebilirsiniz onun için.

Bundan 38 yıl önce yine böyle bir soğuk kış günü olan Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel iken Kırşehir İl Başkanı Kemal Hotomaroğlu’nin il başkanlığını yaptığı 31 Ocak 1977 tarihinde Kırşehir’e geldi. Cacabey Meydanı’nda yıkılan eski Park Oteli’nin önünde, bir traktör vagonetinin önünde Kırşehirlilere hitap ederek, “Ey Kırşehirliler, bugün sizin tarihi bir gün olacaktır. Petlas Lastik Fabrikamızın temelini atacağız. Hepinize iş ve aş sağlayacak. Hepiniz burada çalışacaksınız. Hayırlı olsun, hayırlı olsun” sözleri hâlâ kulaklarımda.

Bugün özelleşse de 3 bine yakın insanın çalıştığı, ekonomiye trilyonlarca katkı sağlayan Petlas Lastik Fabrikası, başarı ile çalıştırılıyor ve bacası tütüyor.

Meslek hayatımda tanıdığım, çeşitli defalar görüştüğüm bu büyük adam Süleyman Demirel, müthiş esprili, vefalı, yakınlarına karşı hoşgörülü modern bir Türkiye siyasetçisi olarak ta anlatılabilir.

12 Eylül darbesinden sonra yasakların kaldırılmasında yeniden meydanlara çıkan Süleyman Demirel, “bir bilen” olarak 12 Eylül’ün icazetli partisi ANAP’ı ortadan kaldırmış, meydanlarda halkı yeniden peşine takmış, silip süpürmüş, yeniden iktidara gelmiş, Başbakan olmuş, Cumhurbaşkanı seçilmişti.

Şimdi böyle bir lider var mı Türkiye’de siyaseti ve iktidarı ters düz edecek?

Ülkenin bugün Demirel’e o kadar ihtiyacı var ki sanırım bilmeyenimiz yoktur.

Cumhuriyetimizin 75. Yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde dönemin Valisi İrfan Kurucu, “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü ile birkaç kişiyle oturuyoruz. Kırşehir’e bir Atatürk Anıtı yapılması gündeme geldi. Herkes fikirlerini söyledi. Ben de “Biz Kırşehirliler, atın üzerinde bir Atatürk heykeli istiyoruz. Ankara’da Ulus’taki, Kayseri’deki gibi olsun” dedim. Teklifimi kabul ettiler ve heykeltıraş rahmetli Tankut Ökten de bizim istediğimiz gibi olmasa da böyle bir anıt yapmıştı. Açılışına katılan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel geldi ve ona açtırdık.

Süleyman Demirel ile aynı gün yemekte birlikte oldum. Yanı başımda Vali İrfan Kurucu da vardı. Kendisine bazı şeyler sordum. Gülümseyerek, kısa cevaplar verdi. Güler yüzü, tebessümü hala gözlerimin önünde. Bugünkü gibi koruma orduları yoktu.

Süleyman Demirel için bu saydıklarımdan daha fazlası da söylenebilir. Sonuçta herkesin kendi fikridir ve “fikirler söylenmekle aşınmaz!”

Demirel için derler ki “Çok partili hayata geçtikten sonra Türkiye’yi yönetmiş en demokrat insandır” olarak değerlendirilebilir. Ona müthiş demokrasi payesi verilmeli, herkes ondan helallik istemelidir.

Demirel’in ne zekasına, ne siyasetteki ustalığına, ne de bilge adamlığına kimsenin söz söylemeye hakkı olmasa gerek!

Demirel’in Isparta’nın İslâm köydeki “Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesi”ni birkaç kere gezdim, ziyaret ettim. Bir defasında “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü ile Esnaf Odaları Başkanı Bahamettin Öztürk de vardı.

Türk siyasetinin bu müthiş zekalı insanını İslâm köylülerinin ne kadar çok sevdiğini, onun için neler söylediklerini duygulanarak dinlemiştim.

Demirel’in, “Dün dündür, bugün bugündür” sözleri bile insanları ayrıştırmıyor, birleştiriyordu.

“İnsanlar yürüyüş, protesto haklarını kırıp dökmeden yapmalıdır, onların en doğal hakkıdır. Demokrasilerde çare tükenmez. Yollar yürümekle aşınmaz. Benim milletim, benim köylüm” derdi.

Hiçbir zaman polisleri halkının üzerine salmazdı. Bırakın gelsinler, bırakın istediklerini söylesinler derdi.

Bugün yaşı 100’e yaklaşmış olsa da Türkiye’nin yine “baba”sıdır, siyaset ustasıdır. O yine gönüllerimizin değişmez efsane lideridir, ismidir. Onu Cumhurbaşkanı iken Çankaya’ya uğurlamaya gitmiştim. Kırşehir’e geldiğinde beni tanıyan Demirel, Çankaya’da ayrılırken, “Kırşehir’de dostlara, Mustafa’ya selâm söyle” dedi. Mustafa olarak da “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü’yü kastediyordu.

Bu müthiş adam, bu büyük insan Süleyman Demirel’i yaşadığım, tanıdığım, görebildiğim ve bende kalan izleriyle böyle yazdım, böyle yorumladım.

“Fikirler söylenmekle, yazmakla aşınmaz”mış!..