Cumhur İttifakının şaibeli ve tartışmalı en küçük ortağı (tahmini oy oranı yüzde 0.2-0.3) Hüda-Par hakkında bilhassa parti programları ve geçmişleri nedeniyle MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin ne düşündüğü çok merak ediliyordu. Meclis Grup Toplantısında sadece diğer partilileri değil kendi tabanını da şoke eden bir konuşma yaparak Hüda-Par’ı adeta aklayan bir konuşma yaptı. Ancak aklarken dayanılan argüman ve kullanılan donenin sadece Hüda-Par parti yetkililerinin terör örgütü Hizbullah ile bağlantılarını lâfzen inkâr etmeleri olması bu açıklamayı ve aklamayı inandırıcı olmaktan uzaklaştırdı. Sayın Bahçeli konuşmasında şunları dedi:

“Hür Dava Partisi’nin hiçbir terör örgütüyle bağ ve bağlantısı olmadığı açıklanmış ve muhataplarınca da ifade edilmiştir. Sık sık gündeme taşınan Hizbullah terör örgütünün ise nasıl ve ne zaman çökertildiği malumdur. Bu hususta da ara sıra vermiş olduğu beyanlarla 'emperyalist güçlere karşı oyunu bozacak Türk milletidir' görüşünü paylaşan eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın kamuoyuna açıklama yapması boynunun borcudur.”

Bu açıklamadaki birinci kırılma noktası, Hüda Par’ın aklanma gerekçesinin, yetkililerinin Hizbullah ile bağlantılarının olmadıklarına dair açıklamalarının yeterli görülmesi olmuştur. Bu şuna benziyor, mahkemede yargılanıyorsunuz ve savunmada suçsuzum, suçla bir ilgim yok diyorsunuz, hâkim de bu beyanınızı yeterli görüp delillere bakmadan sizi beraat ettiriyor (!) Bir kere Hüda-Par kurucularının geçmişi, bağlantıları, parti programı ortada iken Sayın Bahçeli’nin zoraki bir aklama hamlesi olarak görülen bu çıkışı maalesef toplumda MHP’ye karşı güven sarsıcı bir durum olarak algılanmıştır.

Açıklamadaki ikinci kırılma noktası Hizbullah terör örgütü ile en aktif mücadeleyi yapmış olan dönemin iç işleri bakanı Sadettin Tantan’ın adres gösterilmesidir. Zira bu konuda herkesten çok şey bilen Sayın Tantan’ın Devlet Beyi zora sokacak açıklamaları gecikmedi. Eski iç işleri bakanı Sayın Tantan şunları söyledi:

"Terör örgütleri kurulurken partileri olmaz, partiler sonradan kurulur. Bahçeli HÜDA PAR ile Hizbulah ilişkisini kabul etmiyor ama HÜDA PAR parti programında Türk kimliğini, bayrağını reddediyor, Kürt kimliğini öne çıkarıyor, özerklik istiyor hatta Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni istiyor. Biz ülkemizin geçmiş ve geleceğine sahip çıkmak için mücadele ediyoruz. Sayın Gaffar Okkan'ın, diğer polislerimizin şehit edilmesinde görev almış bu vahşi örgütün eylemlerini izleyen Bahçeli değil miydi? Bu örgütün bazı elemanları birtakım yasal düzenlemelerle affa tabi tutulmuşsa ve HÜDA PAR kuruluşunda görev almışsa bu parti ile örgütün bağlantısı olmadığını mı gösterir?..... PKK ve HÜDA PAR'ın talepleri aynı. Onların Türkiye'den taleplerinin ne olduğu belli. Partileşme süreçleri de bu iktidar dönemine rastlıyor. Bahçeli'nin bunları konuşması lazım. 25 Mart'ta Mora Katliamı'nı, oradaki Türklerin katledilmesini kutlayan bir iktidarla nasıl yan yana gelebiliyor? Buna cevap versin. Bütün bunları bilen Sayın Bahçeli, Balkanlar'daki Türk kimliğini inkâr eden bu ittifakta nasıl bulunabiliyor? Bahçeli beni açıklamaya davet etti, şimdi ben de ona soruyorum, neden?..... Ben devlet disiplini içerisinde, milletimin ve ülkemin varlığını sahiplenmek adına, halkın bilgilenmesi için konuşuyorum. Bunun için mücadele ettim ve edeceğim, kimse de beni engelleyemez. Hizbullah bir terör örgütüdür. HÜDA PAR'ın Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Hizbullah'ın bir terör örgütü olduğunu kabul etmemektedir. O örgüt mensuplarının avukatlığını neden üstlendiler? Kim yaptırdı? Neden HÜDA PAR takipçi kazanmak için hala camileri kullanıyor?"

İçişleri Bakanı olduğu dönemde Hizbullah ile aktif mücadele eden isim olan Sadettin Tantan açıkça Hüda-Par ile Hizbullah arasındaki bağa işaret etmiştir. Ona keza önceki bir yazımda Hüda-Par’ın parti programını analiz etmiş, programdaki Türklük aleyhine, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri aleyhine olan detayları incelemiş, Hüda Par’ın federasyon talebine dikkat çekmiştim. Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun 2018 seçimlerinde “Kürdistan için” yazarak oy istediğine dair kullandığı seçim afişleri de hatırlandı ve görselleri pek çok yerde yayınlandı. Tüm bu gelişmeler karşısında Sayın Bahçeli’nin sırf AKP uğruna Hüda-Par’ı bile AK-lamak için gayret içerisine girmesi ülkücü camiayı derinden yaralamış, MHP’ye toplumda güven kaybettirmiş, partiyi ise seçimlerde bedeli ödenmesi muhtemel bir zora sokmuştur.

MHP Genel Başkanı ülkücü tabanı büyük bir hayal kırıklığına uğratan Hüda-Par savunması ve aklaması Sinan Ateş cinayetini de tekrar hatırlattı. Şehit Sinan Ateş Ülkü Ocakları eski Genel Başkanıydı. Bu makam ülkücüler için MHP genel başkanlığından sonraki en önemli ikinci makamdır. Bir Ülkü Ocakları Genel başkanının Ankara’nın göbeğinde karanlık bir üst el tarafından bir kaç serseriye ‘Organize’(!) şekilde katlettirilmesi öyle üstü kolayca kapatılacak bir mesele değildir. Cinayetin detayları gösteriyor ki bu katliam organizedir, arkasında da bir üst akıl vardır. Şüphelilerin kaçırılması, kiminin bir MHP milletvekilinin evine sığınması, olayın üstüne giden polislerden kiminin emekli edilmesi, kiminin görev yerinin değiştirilmesi, soruşturma savcısının apar topar değiştirilmesi gibi gelişmeler zaten yeterince şaibeli iken geçen hafta da dosyadan bazı evrakların kaybedildiğine dair haberler çıktı.

Sinan Ateş'in öldürüldüğü soruşturmada, MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un evinde gözaltına alınan şüpheli Tolgahan Demirbaş'la ilgili gözaltı tutanağının 'kaybolduğu', bu kayıp tutanak nedeniyle Olcay Kılavuz’un serbest bırakıldığına dair haber çok ciddi bir iddia olup cinayetin arkasında çok yukarıdan birilerinin de olabileceğine dair işaretler vermektedir. Ona keza merhum Sinan Ateş’in eşinin cinayetin çözülmesi ile ilgili olarak CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na yaptığı ziyaretleri ve Kılıçdaroğlu’nun da cinayetin peşini asla bırakmayacağına dair vaatlerde bulunması ülkücü camia için utanılması gereken bir durum olmuştur. Ülkücülerin namus meselesi olması gereken bu cinayete MHP’nin sessiz kalmasının, şüphelerin MHP Genel Merkezinden bazı isimlere kadar uzandığı iddialarının ve MHP tarafından halen bir taziye dahi dilenmemesinin hiçbir izahı yoktur. Sayın Bahçeli bu konuda “suskunluğumuzdan bir mana çıkaranlara” diye başlayıp her Meclis Grup toplantılarında sıkça yaptığı gibi ‘şerefsizler, alçaklar v.s.’ babında bağırarak hakaretler yapmaktan öteye gidemeyerek ülkücü camiayı gerçekten büyük hayal kırıklığına uğratmıştır.

MHP 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere doğru giderken Türk Milleti önünde iyi bir sınav verememektedir. Zira AKP’nin gölgesinde sürekli AKP’yi öven ve yücelten açıklamalar yapmaktan öteye geçememekte, Sinan Ateş cinayetindeki durumu ile aldığı derin yaraları HDP’nin Siyasal İslamcı bir versiyonu olan Hüda Par’ı aklamak isterken daha da büyütmektedir. MHP’nin seçimlerde muhtemel başarısızlığı Genel Merkeze yönelik değişim taleplerine dair ülkücü camiadaki beklentileri daha da kuvvetlendirebilecektir. MHP özünde binlerce yıllık bir Türklük davasının vücut bulmuş partisidir, genel merkezdeki şahısların başarısızlıkları ancak şahıslara zarar verir, davaya bir zarar vermez. Zira şahıslar gelip geçici Türkçülük davası ise bakidir.