Karakter ve kişiliği genellikle aynı şeyler olarak düşünürüz, ancak bunlar tamamen farklıdır. Karakter ve kişilik birbirini etkilerken, karakter değerlerimize atıfta bulunur ve kişilik nasıl davrandığımızı tanımlar.

Her ikisi de bir bireyin bir kişi olarak kim olduğunu yansıtır ve çevresel faktörlerden etkilenir. Bu yapılar bir kişinin kimliğini oluşturur ve düşünce kalıplarında, davranışlarda ve eylemlerde hayati bir rol oynar. “Hem kişilik hem de karakter, kendiniz ve başkalarıyla ilişkinizde kim olduğunuzu anlamada ayrılmaz bir parçadır" diyor bir bilim adamı. Ve şunu da ekleyelim: “Kişilik de karakter de zaman ve çevre şartlarının etkisiyle değişime uğrar. Önemli olan değişmeden kalabilmektir.”

Bu farklılıkların farkına varmak, neden böyle olduğumuzu anlamamıza yardımcı olabilir. Bunu bir hikâye ile daha iyi anlatacağımızı düşünüyorum:

Eski tarihlerde bir medresede eğitim gören çok samimi üç arkadaş medreseden mezun olduktan sonra birbirlerinden ayrılmaları çok zor olmuş. Yedikleri ve içtikleri ayrı gitmeyen bu üç samimi arkadaş birbirlerine söz vermişler:

Nerede, hangi işte ve hangi görevde olurlarsa olsunlar, birbirleri ile irtibatı asla kesmeyeceklerine, doğru yoldan, adalet ve hakkaniyetten ayrılmayacaklarına, dine ve vatana hizmet davasından hiçbir zaman geri kalmayacaklarına dair söz vermişler.

Aradan yıllar geçmiş birbirleri ile irtibat kuramamışlar. Çünkü o dönemde iletişim araçları sınırlı imiş. Bunu bilen arkadaşlar zaman hepimizi yıpratır, yaşlanırız, şeklimiz şemailimiz değişir, ileride karşılaştığımızda birbirlerimizi tanımakta zorluk çekebiliriz onun için aramızda bir şifre belirleyelim oradan birbirimizi tanırız diye şifre belirlemeye karar vermişler. Çok kısa ve hatırda kalıcı bir şifrede anlaşmışlar.

O da: “BEN O' YUM !”... olmuş.

Aradan uzun yıllar geçmiş, bizim üç idealist dava arkadaşının her biri bir köşeye savrulmuş:

- Biri medreselerden birinde müderris (hoca),

- Diğeri sayılır bir tüccar,

- Bir diğeri de bir kente mutasarrıf (vali) olmuş.

Tüccar olan şehir şehir dolaşırken, uğradığı şehirde sözleştiği arkadaşlarından birinin şehrin mutasarrıfı (valisi) olduğunu öğrenir.

Hemen kadim dostu ve dâva arkadaşını ziyaret ve tebrik etmek ister. Kapıya varır görüşmek ister fakat güvenlik ve bürokrasi çarkını aşmak kolay olmaz. Görevlilere kendini tanıtıp, vali beyin medrese arkadaşı olduğunu, yıllar öncesinden tanıştıklarını, anlatmışsa da fayda etmez, sırasını beklemek zorunda kalır. Vakit geçmiş, lâkin kendisine bir türlü sıra gelmemiş…

Nice sonra bizim tüccarın aklına mezuniyet günündeki belirledikleri şifre gelmiş. Derhal küçük bir kâğıt parçasına:

“BEN O’ YUM” diye yazmış ve görevliye uzatarak bunu, vali beye iletmesini istirham etmiş…

Onun bu ricasını isteksizce yerine getiren görevli az sonra geri dönüp aynı kâğıdı tüccara uzatmış…

Bizimki şaşırmış… Ama asıl şaşkınlığı kâğıdın arkasını çevirince yaşamış.

Kağıdın arkasında: “SEN O OLABİLİRSİN; AMMA BEN O DEĞİLİM!” yazmaz mı!

Bu kıssa, günümüz insanlarını ne kadar da güzel anlatıyor değil mi?

Hakikat şu ki, nice arkadaşlar makamla, parayla, şöhretle tanışıp her imkâna sahip olunca, âdeta tanınmaz hâle geliyorlar ve: "Ben O değilim" çizgisine savruluyorlar.

Çünkü bu kişiler, ulvi ideallerle yola çıktıkları halde amaca ulaşmak için yolda bulduklarını, yola çıktıklarına değişen ve amacına ulaşmak için her yolu mubah gören zayıf insanlardır...

Kıssamıza uygun bugün “Ben O’yum!” diyebilen kaç gerçek dost ve arkadaş var? Yola çıktıkları zamandan bugüne kadar doğru kalabilmiş, hak ve hakkaniyetten ayrılmamış kaç politikacı var? Halkın karşısına çıktıkları zamandan bugüne servetlerine neler katmışlar bilen var mı? yarın Hakk’ın divanına çekildiklerinde “Ben kul hakkı yemedim.” “Halka zulmetmedim” “Kimseye ayrıcalıklı davranmadım, yandaş kayırmadım.” diyebilir mi?

Sözün kısası; “BEN O' DEGİLIM! diyenler dünyaya sultan olsa ne yazar?

Mübarek Ramazan ayına girdiğimiz şu mübarek günlerde, sadece midemizi değil, kişilik ve karakterimizi de sorgulayıp terbiye etmemiz gerekmez mi?

Hepimizin sağlam kişilik ve karakter sahibi insanlar olarak yaşamamız dileğiyle…