Bir yerde okumuştum, gerçek bir İstanbul beyefendisi, muhabbet ehli, hoş sohbet, hazır cevap ve bir asra yakındır yaşayan ve bugün 95 yaşında olan Tekel’in kurucularından Aydın Boysan ile rakı konusunda derler ki bu işin gerçek uzmanı. Son yıllarda başta rakı olmak üzere alkollü ürünlere yapılan ağır zamlar ve vergiler doğal olarak akşamcıların bütçelerini etkiliyor.

Bir yerde okumuştum, gerçek bir İstanbul beyefendisi, muhabbet ehli, hoş sohbet, hazır cevap ve bir asra yakındır yaşayan ve bugün 95 yaşında olan Tekel’in kurucularından Aydın Boysan ile rakı konusunda derler ki bu işin gerçek uzmanı.
Son yıllarda başta rakı olmak üzere alkollü ürünlere yapılan ağır zamlar ve vergiler doğal olarak akşamcıların bütçelerini etkiliyor.
Yapılan zamlardan sonra eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Sigara olsun, alkollü içkiler olsun Maliye’ye getireceği gelir önemli değil! Önemli olan insanlarımızın sağlıklı yaşamasıdır” demişti.
En çok tüketilen alkollü içkilerden olan büyük rakının fiyatı 100 liraya yaklaşmış, rakıcılar iktidara veryansın edip, ateş püskürüyorlar. Ama haksızlıkta etmeyelim!
İktidarın alkol politikasından memnun olup, teşekkür eden yurttaşlar da var.
Ünlü Mimar ve Yazar Aydın Boysan, rakı konusunda iktidara teşekkür edenlerin başında geliyormuş, “Sağolsunlar, var olsunlar” lafı üstadın ağzından düşmüyormuş!
Aydın Boysan, halen 95 yaşında olan, birkaç yıl önce rakıya başlayışının 70’inci yıldönümünü İstanbul İstiklal Caddesi’ndeki Nevizade’de dostları arasında mütevazi ve neşeli bir törenle kutlamış.
Ona, “Üstad rakı sektörü sana 70’inci yıl plaketi vermeyi düşünmez mi” diye sormuşlar.
Rakısından bir yudum alan Boysan gülümsemiş, “Bana hiç böyle bir şey teklif etmediler” buyurmuş.
Biraz durup düşündükten sonra rakısından bir yudum almış ve “Ama ben hükümete bir teşekkür plaketi vermeyi düşünüyorum” demiş.
“Neden” diye sormuşlar:
“Rakıya sık sık zam yapıyor, milletin içmesini zorlaştırıyor diye mi?”
“Hayır. Bilemediniz. Bu iktidar geldikten sonra rakılar düzeldi, hızla çeşitlendi. İçkicileri hiçbir iktidar bu kadar mutlu edememişti. Teşekkür şart oldu!” yanıtını vermiş üstad.
Rakısından bir yudum daha aldıktan sonra sözlerini şöyle noktalamış:
“Sağolsunlar, var olsunlar! Seç, seçebildiğini… Hangi cinsten istersen var. Sayelerinde ağız tadıyla rakılarımızı içiyoruz. Oh be!” demiş.
Günün aktüel konusu rakıdan bahsedilince rakı fıkrası anlatılmaz mı?
Hikaye bu ya, Kırşehir’de herkesin yakından tanıdığı büyüklerimizden rakının duayeni, ilerlemiş yaşına rağmen hala susuz rakı içen ağabeyimiz anlatmıştı.
Bir Civelek’in Mehmet’i, bir Ethem’in Hacı Süleyman Mutlu’yu, bir Bıyıklı Galip Şener’i, bir Şemsi Yastıman’ı, bir Reşat Sülükçü’yü, bir Rahmi Erdem’i, bir Mustafa Karagüllü’yü, bir Hacı Mehmet Gülten’i, bir Hacı Baş’ı, bir Saim Selçuk’u, bir Mehmet Türedi’yi, bir topal Cemal’ı, bir Av. Celal Tekiner’i, bir Hacı Muharrem Erdaş’ı, bir öğretmen Naci Akanay’ı, bir Erhan Çetin’i, bir Recep Kabadayı’yı, bir Çete Mehmet’i, bir Amigo Cevat’ı, bir Sarı Kemal’i, bir Cevat Coşkuntuna’yı, bir Ahmet Gevrek’i, bir Hacı Dölek’i, bir Emin Yenice’yi, bir Ertuğrul Ersan’ı, bir Turşu Mithat Türkay’ı, bir Kürt Osman ve kardeşi, bir Dr. Ünal Anıldı’yı, bir Şükrü Banaltekin’i, bir Hayri Çopuroğlu’nu, bir Sait Azmi Gönül’ü, bir Rıfat Kayadelen’i ve daha isimlerini hatırlayamadığım, ancak hepsini birebir tanıdığım ve pek çoğu ile sofralar paylaştığım onlarca muhabbet ehli, çok değerli Kırşehirli hemşehrilerimiz vardı.
Aramızdan ayrılanlara rahmetler olsun. Yaşayanlara sağlıklar dilerim…
İşte size yaşanmış bir sarhoş hikayesi…
İki sarhoş bir mezarlığın duvarına oturmuşlar, ellerinde rakı şişesi kafa çekiyorlar.
Bu sırada bir cenaze alayı gelir.
Sarhoşlardan biri, önlerinden geçen kafileye sorar:
“Rahmetli kaç yaşındaydı?”
“55’ine yeni girmişti. İyi bir adamdı. Üç çocuğu vardı.”
“Peki, çok içer miydi” diye tekrar sormuş sarhoş.
“Hem de nasıl! Gece gündüz içerdi rahmetli. Bu yüzden erken gitti!”
Mezarlık duvarının üstünde oturan sarhoşların canı sıkılır:
“Vay canına!” derler. “İçenler çok erken gidiyor demek ki! Ne yapsak acaba” diye söylenirler.
Az sonra ilerden bir cenaze alayı daha gözükür. Yine gözü yaşlı insanlar önlerinden geçerken sarhoşlar, “Rahmetli kaç yaşındaydı” diye sorarlar.
Cenaze alayındakiler, “Henüz 55 yaşındaydı” derler.
“Peki, çok içer miydi?”
“Ne içmesi? Tövbe deyin. İçkiyi ağzına bile sürmezdi.”
Cenaze alayı geçip giderken sarhoşun birisi duramaz laf atar, arkadaşına dönüp rakı şişesini kaldırır, “İçen ile içmeyen arasında 15 dakika fark var. Boş ver lan! Haydi şerefe” der.
Her gün kafayı çekip, sarhoş olan adamı arkadaşları uyarmış:
“Bu kadar içme… Hem sağlığına dokunur, hem mesleğinde ilerleyemezsin!”
“İçmezsem ne olacak, nasıl ilerleyeceğim?”
“Terfi edemezsin, zamanla müdür sonra da genel müdür olursun!”
Sarhoş rakı kadehini kafasına dikerek, “Boş versene sen. Ben içince her gün genel müdür oluyorum zaten!” demiş.
Günümüzde özellikle Kırşehir’de ne insanlar tanıdım. Şimdi büyük partinin arkasında koşturuyorlar. Dün içkili mekanların müdavimleri olanlar, muhalefet partilerini bekleyenler, bugün saf değiştirip burada gözüküyorlar.
Geçenlerde İstanbul’dan bir profesör doktor hemşehrimiz Kırşehir’de birisini sormuştu, “Ne yapıyor” diye.
Ben de, “Vaziyeti idare ediyor” dedim.
“Yav o benim İstanbul’da kadeh arkadaşımdı. Çok beraber rakı içtik onunla” dedi.
Ben de, “Boş ver. Rakı içen ölüyor da, su içen ölmüyor mu?” dedim, gülüştük.
Kıssadan hisseler işte…
Bugün de böyle yazdım gitti işte…