“Bahçeli’nin AKP’ye Bilinçsel Entegrasyonu!”

Her şey geçtiğimiz günlerde Türkiye Gençlik Vakfı’nın (TÜGVA) düzenlediği Gençlik Buluşması’nda AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı bir konuşmada 31 Mart seçimleriyle ilgili olarak; “Benim için bu bir final, yasanın verdiği yetkiyle bu seçim benim son seçimim; çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak" demesiyle başladı. Akabinde Erdoğan’ın gözüne girmek isteyen “Padişahım çok yaşacılar!” eşyanın tabiatı gereği(!) derhal ortalığa döküldüler.

Bu sözlerin sarf edildiği sıralar Cumhur İttifakı Kırşehir Belediye Başkanlığı seçim ofisini ziyaret etmekte olan AKP Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş, Erdoğan'ın açıklamalarını değerlendirdi ve; "Şu anda bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımızın 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Anayasa gereği üçüncü kere aday olması mümkün değil. Millet isterse, 'Tayyip Erdoğan devam etsin' diye isterse, o konuda siyaset üzerine baskı yaparsa, siyaset kurumu da bu konuyla ilgili bir kanaat oluşturursa biz liderimizle ölüm bizi ayırıncaya kadar devam etmek isteriz." ifadelerini kullandı.

Bu artık demokrasi ve halkın iradesi gibi ilerici kavramlardan tamamen sapmanın ve tek adam rejiminin yalakalık seviyesinde dışa vurum ifadesi olarak bir tür itiraftı. Ölünceye kadar hükmetme(!) padişahlık, sultanlık yönetimlerinde bile görülmüş şey değil zira!

Son seçimim açıklamasına ilk tepki verenlerden bir diğer kişi olan TBMM Başkanvekili Bekir Bozdağ, Meclis'in kararı halinde "Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir” dedi.

Sosyal medya platformu X hesabından açıklama yapan eski Adalet Bakanı Bozdağ, TBMM'nin bu yönde karar vermesi halinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü defa Cumhurbaşkanı Adayı olmasının "anayasal hakkı" olduğunu belirtti. TBMM Başkanvekili ve Ak Parti Urfa Milletvekili Bekir Bozdağ'dan geldi. Bozdağ, sosyal medyadan açıklama yaparak; "Anayasa’ya göre, 'Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.' (Anayasa,116/3) Anayasa’nın bu hükmüne göre TBMM tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü defa Cumhurbaşkanı Adayı olması anayasal hakkıdır. Yarınlar ne getirir, bilinmez. Belki de vakti gelince TBMM seçimlerin yenilenmesi kararı alarak, Cumhurbaşkanımıza yeniden adaylık yolunu açabilir. Yarın ola, hayr ola. Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler…"

Bahsedilen Anayasal hükmü bir inceleyelim. Anayasa’nın 116’ncı maddesinin ilk fıkrası TBMM’nin seçimlerin yenilenmesini düzenliyor. Bunun için, 2017 yılındaki değişikliğe göre, artık nitelikli bir karar yeter sayısı aranıyor. Bu sayı da Anayasa değişikliği için gerekli olan minimum üye tam sayısının beşte üçü yani 360 oy. Eğer Meclis erken seçim kararı verirse Cumhurbaşkanlığı seçimi de beraber yapılıyor. İkinci fıkrası Cumhurbaşkanın da seçimlerin yenilenmesine karar verebileceğini söylüyor. Bunun için herhangi bir gerekçe bildirmesi gerekmiyor. Bu durumda da TBMM Genel Seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi beraber yapılıyor. AKP kurmayları bilerek önceden planlı olarak Anayasa’da düzenlenmiş bu avantajı uzun zamandır zaten biliyor ve ceplerinin bir köşesinde tutuyorlardı. Bunu işletmek için düğmeye basıldı. Düğme ise Sayın Erdoğan’ın bu benim son seçimim şeklinde duygusal bir çıkış yapması olmalı!

Yeniden iktidar olmak, iktidarın nimetlerinden yararlanmak için her yolu mubah gören anlayış AKP’lilerin kendilerince tutarlı ve mantıklı kriterlere oturtulabilir ve açıklanabilir. Güce sahip olma ve hükmetme, imkânları ellerinde olanlar elbet bu imkânları kaybetmek için her yolu denerler. Burada asıl mesele “İyi de sana ne oluyor?” diye sorgulanacak bir çıkışla gündeme gelen Sayın Bahçeli’nin durumudur.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ankara’da partisinin 14. Olağan Büyük Kurultayı’nda yaptığı konuşma ile öyle bir gündeme oturdu ki, Erdoğan’ın son seçimim açıklamasından daha fazla ses getirdi. Genel başkanlık seçiminde tek aday olarak yarışan Bahçeli, kurultayda yaptığı konuşmada “Bu benim için bir final” diyen AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘a seslenen Bahçeli; “Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Bunun için Cumhur İttifakı olarak yanındayız, beraberindeyiz. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz” dedi.

Ülkücü camia şaşkın ve neye uğradıklarını bilemez bir halde baka kaldılar. Partili ülkücüler mecburiyetten ister istemez dişlerini sıkarak ‘şak şaklarını’ yaptılar ancak onların da hakikatte ne düşündüklerini gayet iyi tahmin edebiliriz. Bir zamanlar Erdoğan’a seçim meydanlarında idam urganı atan, “tekeden süt sağılır ama Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı olmaz, ondan muhtar bile olamaz” diyen adam kendisi için “zürriyetsiz” diyen, “mankurt” diyen, “milliyetçiliği ayaklar altına aldım” diyen adamı (artık neyi kurtarıyorsa bilemedik ama)  bir anda “Yüzyılın kurtarıcı lideri” ilan edivermişti.

Tamam, ittifak ve dayanışma mantığı elbet bir yere kadar anlaşılırdı lakin bu artık kara sevdadan da öte bir teslimiyet ruh haline varan bir durumdu ve hiç de güzel yansımaları olmamıştı. Beka için ittifak söylemi artık aşılmış, bambaşka bir şey, adeta Bahçeli’nin AKP’ye bilinçsel entegrasyonu gerçekleşmiş gibi bir intiba veren bu açıklamalar ülkücü tabanda kabul görecek gibi gözükmüyor. Bu duruma ilk tepkilerden birisi Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır’dan geldi. MHP lideri Bahçeli’yi sert bir dille eleştiren Sayın Çayır, sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı:

        “Sayın Bahçeli, seni anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Bir partinin Genel Başkanı nasıl başka bir partinin Genel Başkanına yalvarırcasına ‘Milleti bırakma bizi bırakma, yeni yüzyılın kurtarıcısı’ diyebilir?”

Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır’dan gelen bu tepki esasında tüm Türk Milliyetçilerinin duygularına tercüman olmuş, dudaklarını ısırıp yere bakmak zorunda bırakılan ve kahrolan tüm samimi ülkücülerin sesi olmuştu. Genel olarak menfaat uğruna AKP saflarında bulundukları iddia olunan kendisini eski ülkücüler olarak tanımlayan bir kesimin elbet hoşlarına giden ve avuçlarını patlatarak alkışladıkları Bahçeli’nin düştüğü bu hali perişan durumunun uzun vadede MHP’ye derin yaralar açacak, partinin bitişine ve AKP içinde erimesine neden olabilecek bir olumsuzluk ve utanç hali olduğunu esasında sağduyulu ve samimi her ülkücü açıkça görebilmekteydi. MHP’nin ilke ve anlayışına tamamen ters, Sayın Bahçeli’nin önüne kim tarafından konularak okutturulduğu da tartışılmaya başlanılan bu kabul edilemez teslimiyet ruhu taşıyan talihsiz açıklamaya tepkiler samimi ve idrakli ülkücü tabandan uğultulu bir şekilde yükselmeye devam edecek ve tartışmalar, reddiyeler daha da artacak gibi gözüküyor.

"Tekeden süt sağılmaz. Balda tuz bulunmaz. Suda ateş yanmaz. Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz!"

Devlet BAHÇELİ (08 Nisan 2014)

“Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak Erdoğan’ı görmek istiyoruz.” Devlet BAHÇELİ (17 Mart 2024)