Lokman Hekim, şark düşünce sisteminin ürünüdür. Yaşadığı tarih veya tarih dilimi belli değildir. Aklını kullanma sanatının odağı bir bilge kimliktir. Yol gösterici, doğruyu, güzeli tespit eden görüşleriyle tanınmıştır. Sevilmiştir. Düşünce sisteminde kök salmıştır. Boyutlanmıştır. Kur’an’da adı anılır. İslâmiyet'ten önce Arabistan’da, Anadolu'da yaşadığı rivayet edilir. Bilgelik sanatının doruğunda olduğundan Anadolu'da yaşadığı savı daha gerçekçi olmalıdır. Çünkü Anadolu, bilge kişiler üreten bir topraktır. Halk inanışına göre çok uzun süre yaşamıştır. Hemen hemen bütün dünyayı dolaşmış çeşitli bitkilerden, otlardan, çiçeklerden ilaçlar yapmıştır. Ölüme dahi çare bulmuş fakat bu buluşları yazdığı kâğıtlar bir rüzgârda uçmuş ve bulunamamıştır.

Bu uçan kâğıtlardaki bilgeye ait sözler halk hafızasında kaldığı oranda yayılmıştır. Söylenegelmiştir.

Lokman Hekim, ölüme bile çare bulduğundan bu durum halk deyişlerine yansımıştır:

Hani Karun malı n'itmiş

Hani Cengiz şanı n'itmiş

Hani Lokman canı n'itmiş

Yalan dünya yalan imiş

Adamın biri tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa yakalanır.

Lokman Hekime başvurur. Hasta gelir gelmez, hastalıklar için hazırlanmış şişelerden biri kaynamaya başlar. Bu, zehir şişesidir. "Lokman Hekim, bu zehri adama verirsem ölür. Bile bile ölümüne neden olmayayım"! Senin derdinin dermanı yok" der. Adam, çaresizlik içinde dağlara düşer, bir mağaraya sığınır. Orada bir yılan zehir kusar. Adam, "ben zaten öleceğim" bu zehirden yutayım, belki şifa bulurum" der ve öyle yapar. Uykuya dalar, uyandığında hastalığından eser kalmadığını anlar. Dönüp gelirken yolda bir çobana rastlar. Çoban buna koyunların sütünden verir. Daha bir rahatlar. Hasta başından geçenleri gelip Lokman'a anlatır. Lokman "belirli bir miktarda alınan zehir demek ki ilaçtır. Arkasından alınan süt de ona panzehir olmuştur."

Panzehir olmak kavramı buradan kalmıştır.

Hekimden hikmetler:

"Çok uzun yaşadım ama iki şeye akıl erdiremedim" demiş "birisi sıcak suyun ölüleri dahi diriltmediğine, diğeri ise ikindi namazı ile akşam arası yatıp da kalkanların mecnun olmadıklarına."

Lokman Hekim sıcak bir yaz günü harman süren köylülerle karşılaşmış. Kan-ter içinde çalışıyorlarmış. Lokman köylülerin hasta olup gelip kendinden çare isteyeceklerini düşünmüş. Tam bu sırada köylüler işe ara verip yoğurt yemeye başlamışlar. Lokman Hekim: "Bunların neden hasta olmadıklarını şimdi anladım. Yoğurt yiyerek hastalıklardan korunuyorlar" demiş.

Lokman Hekime kimin âlimliğinin üstün olduğunu sormuşlar. Cevaben: "Zamanın muhalefetinden gönlü daralmayanlardır" demiştir.

Daha çok zengin kimdir sorusuna "olgun bir akla sahip olanlardır" cevabını vermiştir.

Hangi şerbet tadıldığında öldürür? dendiğinde "şehvettir" cevabını vermiştir.

Hangi ateşin aydınlığı kendini yakar? Sorusuna da "haset" cevabını vermiştir. "Ateşin odunu bitirmesi gibi haset te bitirir." (Hadis)

Hangi bina hiçbir zaman harap olmaz? Sorusuna "adalet" demiştir.

Hangi acı başkalarına şirin gelir? Sorusuna "SABIR" demiştir.

Hangi tatlılık başkalarına acı gelir? Buna da "acelecilik" cevabını vermiştir.

Hangi hastalığın tedavisinde hekimler çaresiz kalır? dendiğinde de "aptallık, budalalık" cevabını vermiştir.

Hikemiyat dünyasının incilerinden alacağımız dersler çok, hem de pek çok!

Kaynak; Halk Kültürü, 1984 / II s.118-120

Temel Brıtannıca, c.20

(Haziran-2010)