7 Haziran seçimlerine şunun şurasında 100 gün kaldı… Kırşehir’de milletvekili çıkarabilecek üç partide hemen hemen aday sayısı 50’ye yaklaştı. En fazla aday MHP’de olurken, MHP’yi AK Parti izliyor.

7 Haziran seçimlerine şunun şurasında 100 gün kaldı…

Kırşehir’de milletvekili çıkarabilecek üç partide hemen hemen aday sayısı 50’ye yaklaştı.
En fazla aday MHP’de olurken, MHP’yi AK Parti izliyor. CHP’de ise sadece iki adayın olması dikkat çekiyor.
Bugünkü yazımda CHP’ye ve adaylarına bakalım. Yıllardır İl Başkanı olan Yılmaz Zengin, Kırşehir’de yaşıyor. Kırşehirlilerin iyi gününde, kötü gününde oluyor. Ama nedense her seçimde CHP hezimete uğruyor, ne milletvekili çıkartabiliyor, ne belediye başkanı. Bugün Kırşehir’de bırakın il merkezini ilçe merkezlerini, beldelerde bile belediye başkanı yok. Demek ki CHP’de iyi gitmeyen bir şeyler var. Hep başarısızlık, hep başarısızlık varsa ne yapmak lazım?
İşte yıllardır Kırşehir’de, ardından daha büyük illerde Diyarbakır’da, İstanbul’da, Ankara’da noterlik yapan Rifat Ertem Türkiye Noterler Birliği Genel Başkanı olacaktı ki son anda ayak oyunlarıyla Başkan Yardımcısı oldu.
Bugün Rifat Ertem CHP’de milletvekili aday adayı oldu. Medeni bir cesaret gösterdi. Çünkü üyeler ve delegelerin Yılmaz Zengin’in yazdığı, onun askeri olduğu söylense de o çıktı “Ben Kırşehir’e hizmet etmek istiyorum. Ülkem iyi yönetilmiyor” dedi.
Geçen hafta Şehrigül Düğün Salonu’nda aday adaylığını açıklayan bir toplantı yaptı. Bu toplantıda herkes gördü. Yıllardır şu veya bu nedenle CHP’den gidenler, küsenler hepsi Rifat Ertem’in yanında oldu, ona destek verdi.
Yani Rifat Ertem partide bir birliktelik sağlamış durumda. Bu da Rifat Ertem’in dürüstlüğünden, çalışkanlığından, kimseyi kırmamasından kaynaklanıyor olsa gerek.
Ben de Rifat Ertem’i tanırım. Yıllardır gazetemizi görev yaptığı illere gönderiyorum. O da gazetemizle birlikte Kırşehir’in sorunlarını, Kırşehir’de olup bitenleri yakından takip ediyor. Kırşehir’den kopmadı. Her yıl birkaç defa gelir Kırşehir’e bizleri ziyaret etmeden gitmez. Yani o “eli çantalı” değil. Evet elinde çantası varsa mutlaka bu çantanın içinde Kırşehir var.
Bugün görüyorum Rifat Ağbinin seçim çalışmalarını… Kırşehir ve ilçelerinde herkesle görüşüyor, herkes ona sevgi ve saygıyla yaklaşıyor. Kırşehir’deki hemşehrileri onu sevgi ve saygıyla bağrına basıyor. Genel Merkez yöneticileri onu yakından tanıyor ve seviyor. Ankara’daki bürokrasi içinde büyük bir çevresi var. Yani Rifat Ertem aday olur ve seçilirse, ben ve bütün Kırşehirliler biliyor ki o Kırşehir’e hizmet getirir. Rifat Ertem Kırşehir’in gülen yüzü, gören gözü olacaktır.
Atom karınca misalidir Rifat Ağbi… Çalışmayı seven, hiçbir konuda emeğini esirgemeyen, Kırşehir ve Kırşehirliler için gecesini gündüzüne katan bir kişidir Rifat Ağbi…
Birkaç gün önce gazetemizi ziyaretinde açıklamıştı Rifat Ertem. Bakın ne kadar mütevazi bir tavır ortaya koymuştu:
“Partimde ön seçim yapılacak. Delegelerimiz ve üyelerimiz sıralamayı nasıl yaparsa yapsın ben çalışacağım. Kırşehir’de ben değil, biz olacağız. Partim kazanacak…”
İşte Rifat Ağbim bu…
Zaten ondan da bu beklenir…
“Küçük olsun da benim olsun” zihniyetini güdenler değil mi partilerini karaya oturtanlar…
“Ben olursam partim, ben olsam senin partin” diyenler değil mi iktidara gelemeyenler…
Ne diyelim Rifat Ağbi Kırşehir’de sosyal demokratlar için bir şans… Keşke her partide Rifat Ağbi gibi adaylar olsa…
***
Hani Çocuk Yuvalarında, ya da Yetiştirme Yurtları’nda kalan çocuklar var ya…
Onlar Vali’ye, müdüre, belediye başkanına “baba” derler ya…
Ara sıra “Vali Baba” gelir, onların yanağını okşar, öper koklar, sevgisini gösterir gider…
Tıpkı onun gibi bir şey…
Her seçim önce aday adayı olanlar da Kırşehir’e gelir, Kırşehirlileri sever, yanağını okşar, öper koklar, ne kadar çok Kırşehir’i ve Kırşehirlileri sevdiklerinden dem vururlar. Sonra aday olup kazanırsa Meclis’te 4 yıl yan gelip yatarlar, Kırşehirlileri unuturlar. Aday olamayanlar da gerisin geriye giderler, bir dahaki seçime kadar kayıplara karışırlar.
Ey adaylar Kırşehir’i ve Kırşehirlileri yurtta kalan çocuklar gibi görmeyin. Çünkü Kırşehir bir Çocuk Yuvası ya da Yetiştirme Yurdu kenti değil…
Süt hırsızları aranıyor!

Şehrimizde bir işyerinin önünde 5 kilo sütün çalındığı bildirildi.
Hazır sütü sevmeyen, bekar bir erkek hemşehrimiz rica minnet getirdiği sütü işyerinin sıcak olması nedeniyle kapının önüne koyan arkadaşımız, işten çıkıp kapıdaki sütü almaya yöneldiğinde bir de ne görsün, 5 litrelik süt uçmuş!
Şimdi hemşehrim ne yapsın, 5 litre sütü çalındı diye yatak döşek yatacak hali yok ya!
5 litrelik sütü sobada kaynatıp, 2,5 litresiyle yoğurt çalacak, kalanıyla da sütlaç yapacakmıştı. Ama hayali suya düşmüş!
Üzülüyor tabi hemşehrim…
Ülkemizin düştüğü durum ortada…
Vatandaş sütün çalındığına değil, insanlarının sütünün bozulduğuna yanıyor.
Bu olayı duyan çarşı esnafı, “Ya Kırşehir’de hırsızlık olabilir, ama süt hırsızlığını ilk kez duyuyoruz. Demek ki çalan insanın evinde sütü yokmuş, belki çocuklarına götürmüştür” diyerek sütü çalınan hemşehrimize geçmiş olsun ziyaretleri yapıyorlarmış.
Ne diyelim geçmiş olsun hemşehrim.
Gelen cana değil, süte gelsin.

Biraz da gülelim!

Mevzuata göre ölmek
Orta kademeden bir bürokrat görevli olarak şehirden kasaba'ya doğru gidiyormuş.
Yolda bir köyde, sulak ama bataklık bir yerde mola vermiş.
Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş.
"İmdat" diye bağırmış.
"Boğuluyorum. Kurtarın beni!"
O civardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.
Bürokrat, "Bataklığa düştüm. Kurtar beni!"
Köylü, "Geçmiş olsun" demiş.
Ama kurtarmak için hiç gayret göstermiyor.
Hani nerdeyse dönüp gidecek.
Bürokrat paniklemiş ister istemez, "Lütfen" diye yalvarmış.
"Bir dal uzat. Kurtar beni!"
Köylü, "Olmaz" demiş.
"Sen şu anda Hazine toprakları üzerindesin.
Hazine malından bir şey almak suçtur!"
"Sen, dalga mı geçiyorsun" diye bağırmış.
Ağzına dolan çamurlarla bürokrat "Ölüyorum. Kurtar beni!"
Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş.
"Ben Hazine'den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat, seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakama, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Malmüdürüne talimat verilir. Şayet, Hazine arazisi değilse, İtfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar..."
"Yahu" demiş bürokrat, "Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm."
Köylü gülmüş.
"Ben ölmezsin demiyorum ki" demiş.
"Ölsen de, mevzuata uygun ölürsün!"....:))

Sevdiğim bir söz
Korkularınızı kendinize saklayın, ama cesaretinizi başkaları ile paylaşın.
Robert Stevenson