AYLARDIR seçimle yattık, seçimle kalktık… Kim kazanacak, hangi parti kazanacak, kim iktidar olacak diye kafa yorduk milletçe… Aylardır siyasi partilerin liderlerini dinledik, onların vaadlerine ve söylemlerine baktık. Yani onlar konuştu, biz dinledik.

AYLARDIR seçimle yattık, seçimle kalktık…
Kim kazanacak, hangi parti kazanacak, kim iktidar olacak diye kafa yorduk milletçe…
Aylardır siyasi partilerin liderlerini dinledik, onların vaadlerine ve söylemlerine baktık.
Yani onlar konuştu, biz dinledik. Şimdi sıra biz seçmende. Biz oylarımızla konuşacağız, onlar da sonucuna katlanacak.
Seçime saatler kala Kırşehir’de kimin veya kimlerin milletvekili olması gerektiği konusunda bir yorum yapmak istiyordum. Ama bunu bu saatten sonra değerlendirmenin de bir anlamı olacağını sanmıyorum. Ama Kırşehirlilerin nasıl bir milletvekili istediğine bakmak istiyorum.
Hani Şair Orhan Veli'nin ünlü şiirini bilmeyenimiz yoktur: “Hiçbir şeyden çekmedi Süleyman Efendi nasırından çektiği kadar...”
Bu şiiri günümüze uyarlarsak “Hiçbir şeyden çekmedi Kırşehir politikacılardan çektiği kadar” desek yerinde olmaz mı?
Tabii politikacı deyince hemen aklımıza başka şeyler geliyor. Belki bu da Türkiye'nin büyük bölümünde politikanın ayağa düştüğü için olsa gerek.
Ama Kırşehir'de son yıllarda politika gerçekten iyice ayağa düştü.
Oysa çok partili döneme girdiğimiz günden beri Kırşehir dürüst politika uğruna her türlü kazaya uğradı. Hatta bu kazaların en büyüğü de vilayetken ilçe olması idi.
Osman Bölükbaşı'nın memleketi Kırşehir hep doğru bildiğini yapar, inandığı insanlara yetki verir, asla gözünü budaktan esirgemezdi.
Bu nedenle de Kırşehir zamanın iktidarı tarafından “Bize oy vermiyor, muhalefet yapıyor” diye ağır bir bedel ödettirilerek yukarıda da belirttiğim gibi il iken ilçeliğe düşürüldü, daha sonra bu tarihi yanlışlıktan yine aynı iktidar döneminde kolu kanadı budanarak dönüldü ama bir kere olanlar olmuştu.
Tarihinde böyle büyük bir acıyı da yaşayan Kırşehir yakın tarihimize kadar kurulan hükümetlerden beklediği devlet yatırımını alamayarak hep geri planda kaldı, göç veren illerin başında yer alarak sürekli küçüldü de küçüldü.
Tarihte beş milletvekili çıkaran Kırşehir bugün iki milletvekili çıkaran küçük bir il konumuna düştü. Bunda en büyük vebal seçip Meclis’e gönderdiklerimizin Kırşehir’e gereken yatırımları, yaptıramaması, yatırımcı bulup getirememesi oldu.
Çünkü sanayisi olmayan, iş bulamayan, geçim derdine düşmüş Kırşehirliler memleketlerini terk ederek iş ve aş için başka illere güçtü. Özellikle üniversitelerde okuyan gençlerimizin hiçbiri memleketlerine geri gelmiyor, haklı olarak başka illerde iş hayatına atılmayı tercih edince Kırşehir bugün Meclis’te iki milletvekili çıkaran bir il konumuna düştü.
Böyle devam ederse -ki edeceğe de benziyor- tüm endişemiz yakın bir gelecekte Kırşehir bir milletvekili ile temsil edilecek.
İşte bir dönem daha geçti, gitti...
7 Haziran Pazar günü yine sandık başına gidip yeni temsilcilerimizi seçip Meclis'e göndereceğiz.
Bu seçimde seçeceğimiz Kırşehir milletvekilleri bırakın ülke sorunlarını Kırşehir'in sorunlarını bile dile getirip çözemeyecekse, verdikleri vaatlerin altında kalıp ezileceklerse şimdiden söyleyelim hiç de Meclis'e gitmeye heveslenmesinler.
Hem kendilerine, hem de Kırşehir'e daha fazla yazık etmesinler. Biz böyle basiretsiz milletvekilleri hiç istemiyoruz.
Biz yeri geldiğinde masaya vuracak, liderine kafa tutacak, Kırşehir'in makus talihini yenecek, yürekli ve dürüst milletvekili istiyoruz.
Yani hem devletini, hem milletini, hem de memleketini düşünecek milletvekili istiyoruz.
En önemlisi de bir kere daha seçilmeyi düşünmeden Kırşehir'i ve oylarını aldığı insanlarına hizmet edecek vekiller istiyoruz.
Çünkü Kırşehir ne çekmişse siyasetçilerden çekmiş, demokrasi gazisi bir il.
Kırşehir bugün küçülen, göç veren bir şehirse bunun sorumluları siyasetçiler ve tabi biz seçmenlerde olsa gerek.
Biz Kırşehir’e hizmet edecek siyasileri seçip Meclis’e gönderemediysek, parti liderlerinin dayattığı ve listeye koyduğu isimleri tanımasak ta sırf partimizin adayı diye destekleyip oy verdiysek bunun sorumluları kim olacak ki?
Demokrasi ve demokrat anlayışın hakim kılınması adına gerek Kırşehir, gerekse; TBMM’de sesini yükseltebilecek, haksızlıkların karşısında durabilecek şahsiyetli insanların milletvekili olmasını ne kadar çok özlemişiz meğer!
Liderlerinin arkasından ayrılmayan, liderlerinin sözü ile oturup kalkan kişilerden Kırşehir milletvekili olsa ne olur, olmasa ne olur!
Sizleri bilmem ama ben öncelikle Kırşehir’i seven, Kırşehirlileri seven bir milletvekili istiyorum.
Kin tutmayan, hatırlı, saygılı, demokrat, insanlarla iletişimi olan, Kırşehir’in sorunlarını TBMM’de sürekli gündeme getirebilen, yeni projeler üretebilecek kapasitede olan, düzgün konuşan, şeffaf olup sorunların üzerine gidebilen!
En önemlisi “Hırsız” olmayan, yetimin hakkını koruyan, devletin çıkarları için kendi çıkarlarını ön planda tutmayan bir milletvekili istiyorum…
Bu saydıklarımı tamamen yerine getiremeyen, kapasitesi bu özelliklere uymayan olabilir. Ancak; halkla ilişkisi iyi olup mücadele adamı olduğunu kamuoyuna anlatan benim de yakından tanıdığım birkaç isim elbette milletvekili olabilir.
Kırşehir’e hizmet edecek kişinin siyasi kimliği beni o kadar çok ilgilendirmiyor. Kırşehir için çalışsın hangi partili olursa olsun hiç önemli değil…
Bizler, partinin milletvekili değil, Kırşehir’in milletvekili istiyoruz
Biz, Kırşehir’in geleceğine yön verecek, kalbinde, damarlarında Kırşehir’i hisseden, düşüncelerinde Kırşehir’i yaşatan milletvekilleri istiyoruz.
Sanırım pek zor bir şey istemiyoruz.
Kırşehir kazansın istiyoruz...
Seçim sonuçlarının şimdiden ülkemize, milletimize ve Kırşehirimize hayırlı olmasını diliyor, bütün partilere ve adaylara başarılar diliyorum.

----------------

Biraz da gülelim!

İstiklâl Marşını kim yazdı?

İki Kırşehir'li, Ankara'ya düğüne gitmişler. Tabii ki gece yarılarına kadar içmişler zil zurna sarhoşlar.
Sabaha karşı geri dönmeye karar vermişler.
Ankara çıkışında trafik polisi çevirme yapıyormuş. Bunları da çevirmişler. Polis ehliyet ruhsat sormuş, bunlar hemen vermişler. Ama acayip içki kokuyorlar.
Polis: “Size ceza keseceğim!” demiş.
Polis, bunların bilinçlerinin hala açık olup olmadığını anlamak için sormuş:
- İstiklal Marşını kim yazdı!
Biri ilkokul mezunuymuş, ötekine:
- Sen sus ben bilirim! diyerek susturmuş.
Hemen heyecanla cevap vermeye çalışmış:
- Neşet ağam diyecem ama pek güccük yazsa yazsa Muharrem ağam yazmıştır!

----------------------

Sevdiğim bir söz

Zorlukların baskısı cesur bir adamın zihnini etkilemez. Dış şartlardan daha güçlüdür.
Seneca