Veli Güzelküçük ve Türkülerde Kaman Meslek yaşamımda iz bırakmış ve aramızdan ayrılmış Kamanlı iki şair-yazar-gazeteci dostum vardı. İkisi de öğretmendi ve ikisinin de adları Veli'ydi: Veli Yazar ve Veli Güzelküçük.
Veli Güzelküçük ve Türkülerde KamanMeslek yaşamımda iz bırakmış ve aramızdan ayrılmış Kamanlı iki şair-yazar-gazeteci dostum vardı. İkisi de öğretmendi ve ikisinin de adları Veli'ydi:
Veli Yazar ve Veli Güzelküçük.
Mesleği öğretmenlik olan Veli Yazar çıkardığım gazetelerde köşe yazarlığı da yaptığı için onunla arkadaşlığımız son yıllarına kadar aynı sıcaklıkla sürmüştü. Arşivimde hâlen yayınlanmamış, kimisini el yazısıyla kaleme aldığı yazıları vardır.
Kaman'da 1953-1954 yıllarında ilk gazeteyi yayınlamış olan ve Kırşehir basın tarihi açısından ayrı bir önem ve değer taşıyan Veli Yazar'la ilgili çok anlatacaklarım olacaktır elbette.
Bu yazımda öteki Veli'den, Veli Güzelküçük'ten söz etmek ve bu vesileyle hâtırasını anmak istiyorum.
Gazete bayii Serdal Güzelküçük'ün babası olan Veli Güzelküçük'ün Kırşehir basınında ilk yazı ve şiirlerine 1950'li yılların ikinci yarısında çıkan “Kırşehir Sesi” ile valiliğin yayınladığı “Kırşehir” gazetelerinde rastladım. 1960'tan sonra kendisiyle tanıştım ve kısa zamanda kaynaştım. Veli Güzelküçük Kırşehir'in de eniştesiydi ve merhum Mehmet Agâh ile Ali Osman Agâh'ın kardeşleriyle evliydi. Bu nedenle sıkça Kırşehir'e gelip gider, matbaama da uğrayıp çayımı içerdi.
Veli Güzelküçük emekli olduktan sonra mesleğine uygun olarak ulusal gazetelerin bayii olarak ticarete atıldı ve gazete-dergi yanında kırtasiye eşyası da satmaya başladı. Büyük oğlu Erdal'ı kaybetmenin acısından olacak, giderek sağlığının bozulduğu ve sık sık ameliyat geçirdiği son yıllarına kadar bu işi sürdürdü.
Ben de bacanaklarım Mustafa Beldan ve Mahmut Beldan'ı ziyaret etmek üzere Kaman'a her gidişimde Veli hocanın Belediye'nin altındaki dükkânına uğrar, çayını içip kendisiyle sohbet ederdim. Sohbetlerimizde söz dönüp dolaşır, yazdığı şiirleri kitap haline getirememiş olmaktan yakınırdı. En çok da “Kaman Güzellemesi” diyebileceğimiz yetmiş kıt'alık şiirinden söz ederdi. Her halde oğlu Serdal aşağıda kıt'asını okuyacağınız bu güzel şiirin tamamına babasından kalan yazılar arasında rastlamış olmalıdır. Dileriz ki onun şiirlerini kitaplaştırarak ruhunu şâd eder.
Veli Güzelküçük arşivimdeki kayda göre 1925 yılında doğmuş ve 17 Ocak 1998 tarihinde hayata gözlerini yummuştur.
Veli Güzelküçük'ün gazetemde yayınlanmak üzere verdiği, fakat yayınlayamayarak arşivimde sakladığım “Türkülerde Kaman” başlıklı yazısını yıllar sonra “Kırşehir Çiğdem” okurlarına sunarken kendisini bir kere daha rahmet ve saygıyla anıyorum.
TÜRKÜLERDE KAMAN
Kaman'ın doğusundadır Baranı. Yüksekçe bir dağdır. Ak bulutlar eksik olmaz doruğundan. Seyredince doruğundan enginleri ayağının altında kalır cümle yapılar. Hafiften bir de kaba yel ılık ılık dokunursa bağrına kişinin uçacağı, kanatlanıp enginlere doğru kendini bırakacağı gelir.
Baranı'nın Kaman'a bakan yöresi iki çataldır. Çatal arasında aslan yatmaz; kaplan, alageyik de yatmaz. Şahinler, üveyikler yuva yapar kayalıklarına.
Baranı Dağı çatal matal. O çatalın sivrisine dayamış belini, yönünü yeşillikler içinde görünen Kaman'a yöneltmiş yörük halk şairi Dadaloğlu. Yeşillikler dokunmuş inceden ince. Depreştirmiş duygularını. Bir bir geçmiş güzellikler gözünün önünden. Duramamış, kendini zaptedememiş Dadaloğlu. Yanık yanık ezgilemeye başlamış:
Çıktım Baranı'ya, seyran eyledim
Al-yeşil bahçeli Kaman görünür
Firkat geldi, ah eyledim, ağladım
Sevdiğimin kaşı keman görünür
Kaman için en güzel deyişi Dadaloğlu söylemiştir. Yeşillikler gün oldu, beni de dillendirdi. Gün oldu, gözyaşı döktürdü. Gün oldu, sevince boğdu. Gün oldu, kedere boğdu. Ama şimdi onların hepsi yok oldu. Bana kalan ancak bu kıt'alardır armağanı:
Yükselir buluta servi kavağın
Evler gölgeler de beyaz sıvağın
Yeşillik olmuştur senin durağın
Açıl, yol ver bana, göreyim Kaman
Yeter bol cevizin dört bir yanına
Vurgunum ben senin renk renk halına
Kapında yetişen arı balına
Arzumanım vardır, yiyeyim Kaman
Üzüm, armut, ceviz, eriğin boldur
Havan çok temizdir, bağrıma doldur
Aşkını hınç eyle, bülbüle doldur
Yanık feryadını dinleyim Kaman
Yazdığım yetmiş kıt'anın burada neşri imkânsızdır. Yalnız en son sözüm şu olmuştur:
Sıra sıra dağdan yolum aşarken
Yeşil Kaman sana bakamaz oldum
Bir ırmak misali dolup taşarken
Şimdi düz ovadan aşamaz oldum
Veli Güzelküçük öğretmenlik yaparken Kırşehir'de çıkan, o tarihte sahibi Şahap Koca, yazı işleri müdürü Dr. Kudret Kurutluoğlu, başmuharriri Cevat Hakkı Tarım olan “Kırşehir Sesi” gazetesi için de yazılar kaleme almıştır. 31 Ağustos 1957 günlü gazetede “Vahit Veli Güzelküçük” imzasıyla yayınlanan ilk yazısını da aşağıya alıyorum.
İLÇEDEN NOTLAR...
YEŞİL KAMAN
İlçeler içinde ben seni seçtim
Üzüm şarabını elinden içtim
Öyle mestoldum ki kendimden geçtim
Yeşil gözlü Kaman tek dileğim bu
Ölürsem gel beni Başpınar'da yu
Bir şiirle başladım ilçeden notlarıma... Hangi âşık, hangi şair tutabilir kendini bu güzellik karşısında? Söylemek istese farkında olmayarak dökülür dudaklarından nağmeler. Yurduna âşık bir şair o içli nağmeleri içinden gelip söylemek isterse durabilir mi?
Yeşil Kaman da âşıklara ilham kaynağı olan Kırşehir'e 53 kilometre uzaklıkta, Ankara-Kırşehir şosesi üzerindedir. Yolculuk yapan otobüsle Ankara'ya her yolcu tanır Kaman'ı. Kırşehir'den gidiyorsanız Ankara'ya kilometre 136'yı gösterir. Yeşil bir dal altındadır kilometre taşı; başını yeşilliğe dayamıştır, yeşil sevgilisine. Seyreder şoseden gelip geçen vesaitte telli duvaklı gelinleri. Gıcır gıcır geçen sap yüklü kağnıları seyreder. Kısa bir zamanda kalkınma, imar adımları ile ilerledi Kaman da. Her yeşil altında beyaz bir ev yükseldi semaya.
Çıktım Baranı'ya, seyran eyledim
Al-yeşil bahçeli Kaman görünür
Firkat geldi, ah eyledim, ağladım
Sevdiğimin kaşı keman görünür
diyen “Dadalı” oğlu gibi feryat etmeyecek, bu gün Kaman'ı gören âşıklar içli geldiyse Kaman'a neş'eli olarak ayrılacaktır. Bir bardak suyu Kaman'ın onun bütün elemlerini dağıtmaya kâfidir.
BİRKAÇ SATIRLA KIRŞEHİR... BİRKAÇ SATIRLA KIRŞEHİR... BİRKAÇ SATIRLA KIRŞEHİR...
“KIRŞEHİR TÜRKÜSÜ”NE EKLENEN DÖRTLÜĞÜN ÖYKÜSÜ
İstanbul'daki Kırşehir gecelerinden birinde Şemsi Yastıman geceye katılan Abidin Ertem'e daha önce yazmış olduğu bir kâğıdı cebinden çıkarıp verir ve der ki: “Al Abidin yiğen, sana bir dörtlük... Bunu çocuklar 'Kırşehir gülleri'nin sonuna eklesin.” Abidin Ertem kendisine bu dörtlüğün çekidüzende söylenirse çok daha güzel olacağını söyler. Yastıman “Ondan evel Allah şüphem yok” der. Abidin Kırşehir'e dönünce Şemsi Yastıman'ın verdiği dörtlüğü ilk defa Aydın Çekiç'e okutur, sonra da bu dörtlük “Biter Kırşehir'in gülleri biter” türküsünün sonuna yerleşir. Abidin Ertem bir sohbet sırasında bu dörtlüğü ve öyküsünü cep takviminden yırttığı bir kâğıda not edip Dursun Yastıman'a vermiştir. Bu not hâlen Dursun Yastıman'ın arşivindedir. Şemsi Yastıman'ın Abidin Ertem'e verdiği ve “Kırşehir Türküsü”ne eklettiği dörtlük şöyle:
Dere bizim, ark bizim,
Irmak bizim, çay bizim,
Bize Kırşehirli derler
Pilakamız kırktır bizim
BÜYÜK DOĞU’DA KIRŞEHİR
Kırşehir'de 1951 yılında Atatürk Büstü'nün kırılması olayı ile ilgili olarak Necip Fazıl Kısakürek'in çıkardığı Büyük Doğu mecmuasının 9 Mart 1951 tarihli 51. sayısında yayınlanan eleştirel fıkralar:
KIRŞEHİR
Kırşehir hâdisesi münasebetiyle yapılan bir toplantıda Kırşehir Kız Orta Mektebi Müdürü Sabri heykele bakarak şöyle demiştir:
“– Sana bütün Türk milleti değil, bütün dünya tapardı.”
YİNE KIRŞEHİR
Yine Kırşehir hâdisesi münasebetiyle yapılan toplantıda Kırşehir Erkek Sanat Okulu muallimlerinden biri keza heykele bakarak demiştir ki:
“– Allah seni Peygamberinden çok severdi."