Ülkemizde gün geçmiyor ki insanlar ölmesin, haksızlıklar, hukuksuzluklar yaşanıyor, demokrasiye ve adalete her geçen gün çok daha fazla ihtiyaç duyuluyor. 13 yıldır iş başında bulunan AKP İktidarı aş, iş, huzur ve yolsuzluklar başta olmak üzere her anlamda ülkenin rotasını değiştirmiş durumda.

Ülkemizde gün geçmiyor ki insanlar ölmesin, haksızlıklar, hukuksuzluklar yaşanıyor, demokrasiye ve adalete her geçen gün çok daha fazla ihtiyaç duyuluyor.
13 yıldır iş başında bulunan AKP İktidarı aş, iş, huzur ve yolsuzluklar başta olmak üzere her anlamda ülkenin rotasını değiştirmiş durumda. Özellikle toplumun can güvenliği sağlanamıyor, bombalar patlıyor ve insanlar acı çekiyor, can veriyor, anaların gözyaşları hiç dinmiyor.
Devletin asli görevi insanların can ve mal güvenliğini korumaktır. Ancak hak aramak amacıyla demokratik haklarını kullanan insanların güvenlikleri sağlanamıyor topluca katlediliyor ve sorumluluk alan olmadığı gibi hiç kimseden hesap ta sorulamıyor.
Devletin silahlı gücü olan Polis, devletin polisi olması gerekirken maalesef AKP’nin polisi gibi hareket ediyor. Hukuku uygulaması gereken yargı camiası ise iktidardan yana olmayanlara karşı yapılan haksızlık ve hukuksuzluklara göz yumuyor, zira kendisine dokunulmasından endişe duyuyor.
İşte bu ortamda ülkemiz iki gün sonra 1 Kasım günü yeniden sandığa giderek özgürlüğünü, demokrasiyi, hukuku kısacası geleceğini oylayacak. Öyleyse 1 Kasım sonrası, yaratılan haksızlıklara ses çıkarmayanlar başta olmak üzere, yüzlerce aydını, askerleri, gazetecileri, bilim adamlarını, Silivri zindanlarına tıkanlar ve özgürlüklere saldıran sistemin yeniden ele alınması gerçeğidir.
1 Kasım, ekmek, aş, işsizlik mücadelesi verenler için tabi ki önemlidir. Ama ön önemlisi demokrasi, hukuk ve özgürlükler alanındaki karanlığın yerle bir edilmesidir...
Demokrasi vazgeçilmez yaşam tarzımızdır.
Demokrasinin günümüzün en önemli ve en çok benimsenen siyasal rejim olduğunu unutmamalıyız.
Demokrasi insanlığın kültürel ve tarihsel birikiminin ürünüdür. Çağdaş çoğulcu demokrasi bir denge ve uzlaşma rejimidir.
Siyasal partiler ise demokrasinin en önemli siyasal kurumlarından biridir. Siyasi partiler, demokratik rejimin olmazsa olmaz şartıdır.
Bu gün ülkemizde tek parti hatta tek adam yönetimi özendirilmektedir.
Demokrasi, Hukuk ve özgürlükler yok sayılmakta, karanlık aydınlığa tercih edilmektedir.
Öyleyse ey millet, 2 gün sonra seçim sandığına gideceğiz. 1 oy çok önemlidir diye düşünerek hareket etmeli…
Demokrasiyi yeniden inşa etmek için,
Hukuksuzlukları yaşamamak için,
Özgürlükler için, iyi düşünüp doğru karar vermek gerekir.
Yaşadığımız kentimiz Kırşehir insanı da 2 gün sonra sandığa gidecek…
Kırşehir halkı; 13 yıllık AKP iktidarında ilin nüfusunun her geçen gün azaldığını, zira göç veren kent haline geldiğini biliyor.
Kırşehir halkı; vekil sayısının 3’ten 2’ye düştüğünü biliyor.
Kırşehir halkı; bu ilde gençlerin çalışabileceği bir yatırımın yapılmadığını da biliyor.
Kırşehir halkı; ev kadınının, emeklinin, çalışanın, küçük esnafın geçim sıkıntısı içinde olduğunu görüyor.
Kırşehir halkı; çiftçinin, tarımla uğraşanların zor durumda olduğunu biliyor, öyleyse yine aynı partiye oy vermem diyor.
Bu seçimde, sosyal adaletten yana olan, demokrasi diyen, hukuk diyen, önce insan, önce Türkiye diyen tercihimiz olmalıdır diyor.