Anadolu sohbet geleneği
Anadolu sohbet geleneği içinde helva sohbetlerinin önemli bir yeri vardır. Helva sohbeti terimi, eski zamanlardaki kış toplantıları hakkında kullanılan bir terimdir. Beş on kişinin bir
araya gelerek oluşturdukları sohbet meclisinin kuru geçirilmeyip o vesileyle damaklarında tat-landırılması amacıyla, mevsim kış olduğu için (o dönemlerde) meyve bulunmadığından çoğun-lukla helva pişirilip yenmesi bu toplantılara helva sohbeti denmesine neden olmuştur. Esnaf kurumları (loncalar) mevcut iken, uzun kış geceleri kendi aralarında toplanıp helva yaparlar ve düzenledikleri oyunlarla da geç saatlere kadar eğlenirlerdi.
İslam’ın yayılmasında önemli hizmetleri olan Fütüvvet teşkilatının Anadolu’da Türk-lere has bir biçimde yeniden düzenlenmesiyle ortaya çıkan Ahiliğin fütüvvet ehli ile ortak yön-lerinden biri de “helva geleneği” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ekinci, sohbet toplantıları ile ahiliğin aynı kaynaktan beslendiğini “Ahilerin en önemli sosyal faaliyetleri, özellikle uzun kış geceleri düzenledikleri yaren sohbetleridir. Yaren sohbet-lerinin hazırlıkları her yıl kasım ayında yapılırdı…” diyerek belirtir ve bu toplantıların kuralla-rını açıklar. (Ekinci, 2012:112).
En önemli Türkçe fütüvvet-nâmelerden biri olan Radavî Fütüvvet-nâmesi’nde de ahi-liğin ritüelleri arasında bir şehirden başka bir şehre helva gönderilmesi zikredilmektedir. (Kök-sal, 2008:73). Radavî bu eserde Ahi helvasının kaynağını Cebrail ve Hz. Âdem’e kadar götürür. Cebrail, cennet ırmaklarından bir miktar süt ve bir miktar balı birbirine katıp bir helva yaparak bir tarafa koymuştur. Daha sonra helva pişirme ve dağıtmanın Ahi olabilmenin dayanakları ve olmazsa olmazlarından biri olarak gösterilmektedir. (Köksal, 2010:108)
Prof. Dr. Abdülbaki GÖLPINARLI’nın yayınladığı Şeyh Seyyid Hüseyin Fütüvvet-nâmesi’nde fütüvvet ehlinin “helva pişirme” merasimi icra ettiğinden bahsedilmektedir. Helva ile ilgili olarak Afyon gezek kültüründe bulunan “helva çekme” (Bıyıkoğlu, 1997:134) ile Çan-kırı Yareni’nde bulunan “Çekme helva” geleneğine benzer bir helva geleneği Alevilik-Bekta-şilikte ve Ahilikte de bulunmaktadır. Yukarıda teltel çekme ve Ahi helvasından bahsetmiştik. Diğer taraftan bu teşkilatlara girişte “şed kuşanma” merasiminin de ortak olduğunu söyleyebi-liriz. Bu ritüel fütüvvet-nâmelerde ayrıntılı olarak açıklanmıştır. (Köksal, 2010:61) Bu gibi or-tak hususlar Anadolu’daki sûfî tarikatlar ile Ahilik ve Yarenlik meclisleri arasındaki ortak yön-lere işaret eder. Esasen günümüz Çankırı yaren kültüründe, Sünni bir anlayış hâkimdir. Ancak dönemin Şii etkilerinin açıkça görüldüğü fütüvvet anlayışının tesir ettiği Ahilik ile Bektaşilik ile ortak özellikler taşıması bu açıdan olağan karşılanmalıdır. Bir diğer ifadeyle bu tasavvufî cereyanlar ve teşkilatlar, kökenlerinde yer alan fütüvvet anlayışının ve dönemin yaygın tasav-vuf öğretilerinin izlerini taşımaktadır diyebiliriz. (Köksal, 2010:61)
Eski dönemin sosyal yaşantısını eserlerinde işleyen Musahipzâde Celâl, “Eski İstanbul Yaşayışı” adlı eserinde helva sohbetleri hakkında şu ayrıntılı bilgileri ver-mektedir. “Eski zamanlarda kış mevsiminin başlıca eğlenceleri helva sohbetleri idi. Devlet ileri gelenlerinden, hatta vezirlerinden, diğer zenginlerden ve orta halli olan-lardan ve sanat sahibi olanlardan her sınıf kendi çevresinde, atalarından gördüğü âdet üzerine birbirlerine samimi bağlılıkta bulunurlar, her fırsattan faydalanarak helva sohbetleri düzenleyip dost ve arkadaşlarına ziyafetler verirlerdi. (Kazancıgil,1993:3)
İstanbul Nasıl Eğleniyordu” adlı kıymetli eserinde “Kışın helva sohbetlerinde neler olurdu” başlığı altında Refik Ahmet Sevengil bu işin tarihi yönünü anlatır ve bir helva yapılışını aktarır: “Bu sohbetlerde yapılanların en başta geleni keten helvası idi. Ortaya sekiz-on kişilik kalaylı pırıl pırıl bir sini konur, bunun üstüne iki bilek ka-lınlığında ağdalanmış kocaman sıcak bir halka şeker konur. Bu halkanın ortasına da elenmiş un konur. Bu helvayı yapmasını bilen ustalar kollarını sıvarlar. Sıcak sularla ellerini kollarını sabunlayıp yıkarlar ve sininin etrafına dizilirler (Pîr Selman-ı Pak’a gülbank okurlar). Ağdalanmış sıcak şekeri, ellerini ortadaki una batıra batıra sağdan sola birlikte çevirmeye başlarlar. Misafirler hem seyrederler, hem de çalıp çığırırlar. Bu ağda, türkülerle, güzel esprilerle çevrile çevrile tel tel keten helvası olur. Ve misa-firlere tutam tutam dağıtılır. (Kazancıgil, 1993:4-5)