Hafız doktor Yusuf’u dinlerken, El Halil katliamının faili doktor gözümün önüne geliyor birden. Secde eden cemaate arkadan yanaşıp, otomatik silahlarla gözünü kırpmadan ateş ediyor, tetiğe o kadar uzun basıyor ki silah tutukluk yapıyor. Bütün mesleki ve insani değerlerini unutmuş, ya da hiç kazanamamış cani bir doktor!.. Bir doktor olarak görevi insan hayatı kurtarmak olan birisi nasıl ibadet eden sivil insanlara ölüm kusar anlayamıyorum. Ya bir insan olarak, bir dinin mensuplarının bir kitlesel katili nasıl kahraman ilan edebildiğini ve adına anıt dikilebildiğini ve bu anıtı düzenli ziyaret edebildiğini anlayabileniniz var mı? Akıl sağlığı yerinde olmayan sadece bu doktor ve kitlesel katliam yapan benzerleri mi, yoksa mebzul miktarda kitlesel katil üreten bütün bir Siyonist toplum mu? Evet El Halil’i görünce Hanzala’yı, onun niye bütün dünyaya küstüğünü ve sırtını döndüğünü daha iyi anlıyorum... Müslümanlar Kâbe’nin hemen yakınındaki Hz. İbrahim makamına el sürmek için yarışırken, El Halil’de Hz. İbrahim’in kabri adeta yalnızlığa çaresizliğe terkedilmiştir. Küsen Hanzala değil sadece, Harem-i İbrahim’dir, Mescid-i Aksa’dır, Beytülmakdis’dir aslında, Küsülen sadece Arap ülkeleri ve dünya milletleri değildir, öncelikle bütün bir ümmettir aslında… Küsme ey Kudüs, sen bize küsersen bağrında meftun peygamberlerin küser bize, sen küsersen Allah’ın Hidayet, rahmet ve bereket melekleri küser bize, Sen küsersen Ey mahşerin ve menşerin (diriliş) toprağı, Rabbim küsmez mi bize?

            Eriha’dayız, Lut gölü’nün yanında hurma bahçeleri ile meşhur Eriha, birde 1948 de kurulan artık büyük düzensiz şehirlere dönüşen mülteci kamplarıyla... Ama şehrin girişinde büyük bir anahtar simgesi ve altında bir yazı görüyoruz; “We will return” inşallah... İnşallah kardeşim, inşallah. Filistinlilerin evleri Kudüs'te ama kendileri üç-dört nesildir mülteci, Erihada, El Halil'de, Ramallahda hatta Ürdünde. 6 milyon Filistinli mülteci kamplarında yaşıyor. Filistinli mülteciler her eylemlerinde ellerindeki işgal edilmiş evlerinin anahtarlarını gösterip, bir gün geri döneceklerini haykırıyor. Aklıma siyonistlerin 3. kez Mescid-i Aksa üzerinde yapmayı planladıkları Süleyman Mabedi üzerine takacakları bir Rus yahudi iş adamı tarafından 14 kilo altından yapılan ve bir fanusta sergilenen yahudi şamdanı geliyor. Evet Filistin’in her tarafı mücadelenin simgeleri ile hem müslümanlar hem de siyonistler tarafından nakış nakış işlenmiş, işleniyor. Herşey ertelenen büyük hesaplaşma gününe göre dizayn ediliyor. Ertelendikçe mevcudun sızısı sancısı azalmıyor, aksine artıyor ve bu toprakların baskın bir karakteri halini alıyor. Ve bu mübarek topraklarda herkes biliyor ki, yaklaşıyor yaklaşmakta olan…

             Ardından Lut Gölü’ne uzaktan bir nazar ettik ve Sodom Gomore halklarının oluşturduğu beş yüzbin nüfuslu helak edilmiş şehri ibretle hatırladık. Hz. İbrahim’in yeğeni Hz. Lut bu halkları uyarmak için görevlendirilmiş ve bu görevi sırasında kendisine peygamberlik verilmişti. Kendisi ve eşi dışında ailesi şehirden çıktıktan sonra bütün bir ahlaksız kavmi, yapanlar ve yapanlara engel olmayanlarda dahil helak olmuştu. Hatta rivayet o ki şehirden çıkması emredilenlere arkalarına bakmamaları da emr olunmuştu ama Hz Lut’un karısı bu ahlaksızlık yurduna dönüp özlemle baktığı için helak olmuştu. Lut Gölü’nün Ürdün tarafında sayısız dünyaca ünlü turistik tesislere plajlara rağmen İsrail’in kontrolündeki Filistin tarafında turistik tesislere ve plajlara izin verilmeyişini ibretle not ettik. İsrail büyük bir bilinçle geleceği planlıyor... Ahlaksızlıkları ile helak olan bir kavmin topraklarında bilerek ve isteyerek maddi kazancı teperek Ürdün’e inat ahlaksızlığa izin vermiyor.

            Daha sonra Filistin’le Ürdün’ü ayıran ve Yahya peygamberin Hz. İsa’yı vaftiz ettiği Ürdün Nehri’nde hristiyanların vaftiz törenlerini izledik. Karşıda Ürdün askeri bu tarafta İsrail askerleri ve nehire girerek vaftiz olan hıristiyanlar. Bakara suresinde bahsedilen Talut’un ordusunun “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka” Hükmüyle imtihan edildiği nehir… İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler ve geride kaldılar. Geride kalanlar “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Talut ile birlikte ırmağı geçenler ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir. Tâlût’un askerleri, Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.” Allah’ın izniyle onları o gün bozguna uğrattılar. Davud, o gün Câlût’u intifadanın sembolü bir sapan taşı ile öldürdü (Bakara Suresi 246 – 251). Bugün Filistinliler her gün O nehri geçer gibi yaşıyorlar Beytülmakdis sokaklarında, kaçmadan, korkmadan, ellerindeki bir avuç rızıklarına hamd ederek, vakur ve şecaatle sabrediyorlar. Onlar nehri geçiyorlar ama sanki ümmetin geride kalanları geride kalıyor gibi geliyor bana. Allah’ım bizi geride kalanlardan değil, nehri geçenlerden, ayakları yere sağlam basanlardan, en önde saf tutanlardan ve kafirlere karşı yardım edilenlerden eyle Ya Rabbi!...

             Yolumuza devam ederek, Selahattin Eyyubi’ye göre Musa Peygamberin makamını ziyaret ettik. Her inancın şenliklerinin yapıldığı bir ortamda Nebi Musa şenliklerini yapma kararı alan Şarkın En Sevgili Sultanı Selahattin Eyyübi’ye selam olsun, büyük komutan önce müslümanları kaynaştıran bir siyaset izlemiş ve sonunda Kudüs’ün Fethi ona nasip olmuş. İngilizler Kudüs’ün işgali ile birlikte ilk önce Nebi Musa şenliklerin iptal etmiş, birde sultan Abdülhamit’in yaptırdığı saat kulesini yıkmış. Geçen yıl TİKA desteği ile Nebi Musa şenlikleri yeniden yapılmaya başlanmış, bütün engellemelere rağmen yakında saat kulesini de yeniden yaptırmak TİKA eliyle bize nasip olur inşaallah.

            Osmanlı döneminde askeri kışla olarak kullanılan Zeytindağı’ndayız. Karşıda Mescidi Aksa bütün ihtişamı ile duruyor. “And olsun incire ve zeytine” (Tin/1). Böyle başlar Kur'an-ı Kerim'de Tin Suresi. Yüzyıllar önce ilk kez Filistin’de görülmüştür zeytin. Üç din içinde burası çok önemli bir mekan. Yahudilere göre Mesih Zeytindağı’na inecek ve buradan Kubbetü’s-sahreya uzanan sırat köprüsü kurulacak. Zeytindağı’nın hemen altında bulunan Yahudi mezarlarındaki ölüler dirilerek Mesihle birlikte sırattan geçecek, Rahmet kapısından Mescidi Aksaya yani cennete ulaşarak kurtulacak.  Bu yüzden bir mezarın milyon dolarlara satıldığı bir mezarlık burası. Mezarlardan sonraki vadi kısmına ise kidron vadisi diyorlar yani cehennem vadisi. Kidron vadisi ile Mescidi Aksa surları arasında içinde sahabilerinde mezarlarının bulunduğu Müslüman mezarlığı var. Rahmet kapısını Mescid-i  Aksa’nın güvenliği için Selahaddin Eyyübi kapattırıyor. İsrail bu mezarlığı kaldırıp otopark yapmak istiyor, yahudiler bazen saldırıp Müslüman mezarlığını tahrip ediyorlar. Mesihle beraber yeryüzüne inecek olan Kohenler mezarlıkların içinden geçemezlermiş.  Şimdi inançlarının gereği olarak bu mezarlığı kaldırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.  Bu sebeple TİKA mezarlıkların tamiri ve tadilatı için gece yarısı vaktinde çalışan Filistinlilere destek veriyor. Nereye yüzünüzü dönseniz bir mücadele var Kudüs’te… (DEVAMI VAR)