Akşam Burj Lug Lug Vakfı Başkan Yardımcısı Musa El Hicazi ile görüşüyoruz İsrail’in bütün baskılarına rağmen 6 yıl nöbet tutarak muhafaza ettikleri Mescid-i  Aksa’nın yanındaki kendi binalarında. İstanbul Cerrahpaşa mezunu bir inşaat mühendisi kendisi. Mescid-i  Aksa ve kadim Kudüs de bazı inşaat ve tamirat tadilat işleri yapıyor. Heyecanla anlatıyor, ama anlattığı zor işlerin bedelini ödemiş olmanın gücü ve ikna ediciliği var ses tonunda; Türkiye’den biri gelse iki kişi aklımıza gelir. Sultan Abdülhamid ve Selahaddin’i Eyyübi. Biri kürt biri türk, ama sorun yok, ikisi de bizim. Cennetmekan Sultan Abdülhamid Han; “Ben bir karış dahi toprak satamam, zira o bana değil, milletime aittir. Onlar bu İmparatorluğu kurup kanlarıyla mahsuldar kıldılar. Onu, bizden koparılmadan önce üzerini kanımızla bir kere daha kaplamayı biliriz.” diyerek ABD büyükelçisini en zor zamanda kovmuşken, şarkın en sevgili Sultanı Selahattin Eyyübi; "Kudüs ve Beytü'l-Makdis, Mescid-i Aksa, Haçlıların işgali altında bulunduğu müddetçe ben nasıl olur da gülebilirim, nasıl olur da sevinebilirim ve istediğim gibi nasıl olur da yemek yiyebilirim? Hele hele, gözüme uyku nasıl girebilir?" diyerek Kudüs’ü fethetmişti.

            En sıkıntılı günlerde, hüzün yıllarında Allah, Resülü’nü buraya getirdi. Kudüs izzetli iken müslümanlar izzetli idi. Ne zaman Kudüs zillete düştü o zamandan beri müslümanların evine teker teker zillet girdi. Müslümanların izzetlerine yeniden kavuşabilmelerinin yolu Kudüs’ün özgürleşmesinden geçiyor. Kudüs özgürse Müslümanlar da özgürdür. Herkes Beytülmakdis'i özgürleştirmeliyiz diyor. Ancak hakkında bir şey bilmediğin bir yeri özgürleştiremezsin. Onun için beytül makdise gitmek görmek ve bilmek zorundayız,  Hiçbir mazeret, Kudüs’ü ziyaret etmeye ve sahip çıkmamaya engel değildir. Mescidi Aksa yani “en uzak mescid” kalbimize uzak kalmamalı. İsrailliler bize Türkiye’den mezun olanlara Osmanlılar diyor. Sizden korkuyorlar. Mavi Marmara onları perişan etti. 2 ay tatbikat yaptılar ve silahsız ölüme yürüyen insanların karşısında acze düştüler. Buraya gelmeniz bize güç veriyor, düşmanlara korku veriyor, Allah düşmanlarını kızdırıyor. 1982 de Türkiye’deydim, Aksa’da iki kişinin siyonistler tarafından şehit edildiği televizyonda haber olunca sarhoşlarınız bile içki masalarını devirip tepki verdiler. Ben o zaman anladım sizler samimisiniz, sarhoşu böyle tepki veren bir millet, ayık olursa nasıl tepki verir diye düşündüm. Dönünce ülkenizde herkese söyleyin ayık olsunlar, fitneye düşmesinler. Sizi fitneye düşürecekler, fitneye düşerseniz gücünüz gider.

            Bu vakıf binamızda dersler yapıyoruz, 300 Filistinli ile her gün program yapıyoruz. Olaylar olduğunda yaralılara ilk yardımı burada yapıyoruz. Bizimle devamlı uğraşıyorlar, en son spor hocamızı aldılar, 3 yıldır tutuklu, uyuşturucu satanlarla yaptığı mücadele nedeniyle aldılar onu. İsrail Filistinli gençler uyuşturucuya alışsın diye elinden geleni yapıyor. İsrail uyuşturucuyu sakız gibi dağıttırıyor, en ucuz uyuşturucu bizde, çünkü İsrail bunu özellikle finanse ediyor. Bizde buna izin vermeyeceğiz, inşallah. 28 Martta tüm dünyadan gelen yahudilerle “Jarusselam Maratonu” yapıyorlar, bizde ters istikamette “Kudüs Maratonu” yapıyoruz. Ama bizimkiler biliyorum en az bir hafta tutuklanacak içerde yatacak, yine de yapacağız.

            Zaman zaman Kudüs ve Mescid-i Aksa şuurumuzu unutursak, İsrail öyle bir şey yapıyor ki hemen kendimize geliyoruz. İsrail iki yıl önce Aksa’yı kapattı ve açtığında kapılara X-ray cihazı koymuştu. Hepimiz işlerimizi bıraktık, nöbet tuttuk, protesto ettik. Namaz kalmayanlar namaza başladı, Hristiyanlar bizimle beraber nöbet tuttu ve İsrail geri adım atmak zorunda kaldı. Buradaki gençlerin hepsi bir iki yıl içerde kalmıştır. Ben utanıyorum 10 ay içerde kaldım, en az ben kaldım. İsteseler de istemeseler de biz bu mübarek toprakları kurtaracağız. Çünkü peygamberlerini öldüren bir kavimdir bu kavim. Bu kavimle birlikte yaşanmaz. Hem yalan söylüyor, hem kendi yalanına iki gün sonra inanıyorlar. İnanın Müslümanlar aralarından çıksa iki günde birbirlerini yerler.

Burada anneler sabah namazı vaktinde uyuyamazlar, hepsi o vakitlerde bir ışık gördü mü bilirler ki gelen İsrail askeridir. Ya komşunun bir çocuğunu ya da kendi çocuklarını almaya gelmişlerdir.  Geçen günlerde beni aldılar, TİKA yardımlarını sordular, burada evleri tamir etmek bile yasak, niye evleri tamir ediyorsun, Türklerle nasıl görüşüyorsun diye sordular. İyi polisi oynayan biri yanıma geldi ve ne dedi biliyor musunuz; “Halife’niz var ya ona söyleyin Kudüs’ü değil O, Allahınız bile elimizden alamaz” dedi. Bu söz yüzünden Allah ellerinden alacak Kudüs’ü ama biz hak edince inşallah.

            Temmuz 1920’de Şam’a giden Fransız komutan Henri Gouraud’nun Selâhaddin Eyyûbî’nin kabrine giderek sandukasına ayağıyla dokunduğu ve “Haçlı Seferleri şimdi sona erdi! Uyan, Selâhaddin, geri geldik! Burada bulunmam, Haç’ın Hilal karşısındaki zaferini kutsuyor” diyerek inancının gereğini yapmıştı. Kenan Diyarı’nda hüzün hakim. Kudüs şimdi yeni bir Selahaddin Eyyubi bekliyor…

            Musa kardeşimi dinleyince Ariel Şaron’un, Gargad ağacı ile ilgili hadisi şerif hatırlatılarak sorulan bir soruya verdiği meşhur cevap aklıma geldi birden. Gazeteci soruyor; “Müslümanlar ve Yahudilerin savaşacağı ve sonunda Yahudilerin yenileceği hatta Gargad ağacı hariç ağaçların bile arkasına saklanan Yahudileri haber vereceğini söylüyor Müslümanlar. Çevrenizde bu kadar Müslüman ülke varken, bu olaylardan sonra korkmuyor musunuz hiç?” Ariel Şaron cevap veriyor; “Ne o Yahudiler bizleriz, Ne de o Müslümanlar sizlersiniz”

Evet bu gün değil belki, ama belki yarın, belki yarından da yakın, Bir Gün Mutlaka!.

Çünkü Ey Kudüs Sen bizim davamız, Sen bizim devamız, ve bir çoğumuz fark etmese de Sen, bizim imtihanımızsın…

            Babil kralı Nebukatnezar'ın Kudüs’ü ele geçirip tüm yahudileri sürgüne yollaması üzerine Yahudilerin "Ey Yeruşalim, seni unutursam, sağ elim kurusun.” sözüne nispetle; Eğer seni unutursak kalbimiz kurusun ey Kudüs!... Çünkü adını kalbimize bir mıh gibi çaktık Ey Kudüs. Kimse söküp alamaz onu. Çünkü Kudüs Şairimiz Nuri Pakdil’in dediği gibi; “Yüreğimin yarısı Mekke'dir, geri kalanı da Medine'dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır."

Tur Dağını yaşa

Ki bilesin nerde Kudüs

Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum

Ayarlanmadan Kudüs’e

Boşuna vakit geçirirsin

Buz tutar

Gözün görmez olur

Gel

Anne ol

Çünkü anne

Bir çocuktan bir Kudüs yapar

Adam baba olunca

İçinde bir Kudüs canlanır

Yürü kardeşim

Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin…

Nuri Pakdil (Ocak 1972) (BİTTİ)