Ömrünü Kırşehir’e adamış,  Kırşehir’in emektar, çilekeş, fedakar  insanı, “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinin kurucusu, duayen gazeteci Şevket Güner ağabeyim yazmış olduğu  “Tarihe Not Düşen Kırşehir Yazıları” başlıklı kitabını günler öncesinden bana da hediye etti. Ancak kitap hakkında yazı yazmak için okumak gerektiğinden yazı yazmak bu güne nasip oldu.

Kırşehir’in duayen gazetecilerinden Şevket Güner benim çok küçük yaşlardan itibaren tanıdığım ağabeyim olup, Kırşehirspor alt yapısında oynadığım dönemlerde Kırşehirspor’u yakından takip etmek için o zamanlar Kederoğlu İş Hanında ki iş yerlerine gider, gazete ve fikstür alırdım.

Sürekli gittiğim için iyi dostluklar kurarak çaylarını içmek nasip oldu. Şevket Güner ağabeyimi tanıdığımdan itibaren  nasıl bir zorluklarla mücadele ettiğini, soğuk matbaada tek tek dizilen kurşun harflerle gazete basılan günleri ve uykusuz kaldığı geceleri, gerektiğinde matbaada yattığı zamanları çok iyi biliyorum.

Yalnızca zor şartlarda yayınladığı gazetesinde çalıştığı günleri değil, Kırşehir’in sorunlarıyla ilgili yazdığı yazıları, hiç taviz vermeden Kırşehir’e hizmet etmeyen il yöneticilerini, siyasetçileri, sivil toplum kuruluşlarını,  hak etmediği halde siyasetçilerin sayesinde müdür olup, çalışmayan, yerini dolduramayan daire müdürlerini eleştirerek görevlerini yapmaya, Kırşehir’e hizmet etmeye davet ederdi.

Amacı doğup, büyüdüğü,  ekmek yediği, çocuklarını büyüttüğü Kırşehir’e hizmet etmek, Kırşehir’in kalkınması, gelişmesi, göç alması ve kültür şehri olmasının yanında yapılacak yatırımlarla sanayi şehri olması ve Kırşehir’de doğup, büyüyen, okuyan, üniversiteler bitiren çocukların gurbete gitmemeleri ve memleketlerinde iş bularak Kırşehir’e hizmet etmeleriydi.

Şevket Güner ağabeyimin “Tarihe Not Düşen Kırşehir Yazıları”  kitabı, Ahi Evran’dan Şeyh Edebalı’ya, Yunus Emre’den, Cacabey’e, Aşıkpaşa’dan Ahmedi Gülşehri’ne, Melik Gazi’den Kaya Şeyhine, Atatürk’ten, Adnan Menderes hükümeti tarafından 1954 yılında ilçe yapılmasından günümüze kadar,  Kırşehir’in derin tarihini, kültürünü, başından geçenleri, siyasilerin ve iktidarların Kırşehir’e bakış açısını anlatan yazılarla dolu olup, ben Kırşehirliyim diyen herkesin okuması gereken bir kitap.

Kitabını okudukça  Kırşehir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti,  yaşadıklarımı tekrar yaşadım,  bilmediklerimi, öğrendim. Meğer Kırşehir’in başından neler, geçmiş, Kırşehir’de kimler gelmiş, kimler geçmiş, kimler yaşamış heyecan ve hayretler içerisinde okudum.

Kitabı okuyan herkesin gözlerinin önünden Kırşehir tekrar canlanacak, okudukça okumaya devam edecek ve hiç bitmesini istemeyecek.

O nedenle Tüm Kırşehirlileri buram-buram Kırşehir kokan, bu güzel kitabı okumaya davet ediyorum.

Yaklaşık on yıldan fazla süreyle “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinde yazı yazan, gazetecilik, insan kaynakları ve halkla ilişkiler okumuş birisi olarak çok uzun yıllar önce tanıdığım Şevket Güner ağabeyimden de çok  şeyler öğrendim, defalarca bilgisine başvurdum. Şu an ise  kendisini örnek alarak cesaretle, korkmadan, Kırşehir’in sorunlarını yazıyor, yetkilileri göreve davet ediyor, görevlerini yapmayanları ağır şekilde eleştiriyorum.

Ömrünü Kırşehir’e adayan “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinin kurucusu, Kırşehir aşığı, duayen gazeteci Şevket Güner ağabeyimi bu güzel kitabından dolayı kutluyor, çok acı ve zor günler geçirdiği bu günlerde kendisine sabır, sağlık, huzur dolu bir ömür diliyor, kısa zaman önce aramızdan ayrılan eşi Elif ablama Allah’tan rahmet diliyorum.

*  *  *

Yukarıda da değindiğim gibi Gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”de yazı yazmaya başladığımdan itibaren Şevket Güner ağabeyim gibi korkmadan, cesaretle, Kırşehir’in sorunlarını yazıyor, yetkilileri göreve davet ediyor, görevini yapanlara teşekkür ediyor, yapmayanları eleştiriyorum.  Eleştirdiğimde, teşekkür ettiğim de babamın oğulları değiller.

 Kırşehir’de doğup, büyüyen, Kırşehirspor’da top oynayan, genel sekreterlik, danışmanlık ve siyaset yapan bir insan olarak kişilerin şahsiyetlerine hakaret etmeden, iftira atmadan, leke sürmeden yalnızca doğruları yazmak, gerektiğinde eleştirmek gerektiğinde  teşekkür etmek bir gazetecinin en büyük hakkıdır ve bundan kimsenin gocunmaya hakkı yoktur.

Bu köşemde  siyasetimin Kırşehir olduğunu ilimizi yönetenler dahil hangi parti, sivil toplum kuruluşu ve kurumlar olursa olsun beni ilgilendirmediğini,  muhteremlerin makamı, mevkisi ne olursa olsun Kırşehir’e hizmet etmeyenleri en ağır şekilde eleştireceğimi defalarca yazmama  rağmen halen birileri beni siyaset yapmakla suçluyorlar, kendilerini eleştirince yüzlerini ekşitiyorlar, burun kıvırıyorlar, yollarını değiştiriyorlar.

Kim ne yaparsa yapsın hiç önemli değil işin içine Kırşehir girdimi kanım bir başka deli akar, ne engel görürüm, ne duvara çarparım. Doğru bildiğim yoldan giderim.

Kırşehir’in hamurunu çiğneyen, çamuruna basan, toprağını, tozunu yutan, Kırşehir sevdalısı olan Kırşehir çocuğuyum. Kırşehir için sağlığını bozmuş, düşman sahibi olmuş birisiyim. Kırşehir’i hiç tanımayan birileri gibi tepeden bir yerlere gelmedim. Merdiven basamaklarını birer, birer çıkarak, çile çekerek geldim.

O nedenle Kırşehir’e hizmet edeceğim, Kırşehir için varım, Kırşehir için geldim diyerek işin başına gelen muhteremler  Kırşehir’e hizmet etmezlerse, havalı, kaprisli, kendini beğenmiş şekilde dolaşıp, sahte gülücüklerle protokollerde en önde bulunup, toplantılarda,  insanların kalabalık olduğu alanlarda etrafına toplanan yalakalarla gülüş, cümbüş sohbet etmekten başka bir iş yapmazlarsa eleştirinin en ağırını yaparım. Eğer birileri  bulunduğu noktada Kırşehir’e hizmet etmiyorsa benimde onları eleştirmem normaldir. Onlar hiç hak etmedikleri halde siyasetin ve torpilin sayesinde bir yerlere gelecekler, geldikleri  görevin ağırlığını taşıyamayacaklar,  Kırşehir’e hizmet etmeyecekler,  gelen hizmetleri engelleyecekler, Kırşehirspor’a sahip çıkmayacaklar, bende eleştirilerde bulununca yüzlerini  ekşitecekler,  onlar iyi, ben kötü olacağım öyle mi? Acaba aferin dememi bekliyorlarsa çok beklerler.

Ne yaparlarsa yapsınlar, nasıl davranırlarsa davransınlar  hiç umurumda değil. Sadece  hak etmedikleri o makamlarda bulunmalarından dolayı onlara acıyor, Kırşehir için üzülüyorum. Çünkü bu muhteremler geldikleri makamlara ve  Kırşehir’e yakışmıyorlar.

Şu konu çok iyi bilinmelidir ki daha  önce de Kırşehir’de ilimizi yönetenler oldu, siyaset yapanlar oldu, sivil toplum kuruluşu başkanları oldu, kurum müdürleri oldu. O muhteremlerde o dönemlerde çok havalı ve şişkindiler, Kırşehir cadde ve sokaklarında gezerken dünyayı ben yarattım edasıyla gezdiler, Kırşehir’in sahibi gibi dolaştılar, istedikleri gibi at oynattılar. Ancak bugün ise o muhteremleri insan yerine koyan, yüzlerine bakan ve selam veren yok.

Neden mi? Çünkü onlarda Kırşehir’e hizmet etmediler, kendilerini, menfaatlerini, çıkarlarını düşündüler, günlerini gün ettiler, Kırşehir’e ve insanlara  tepeden baktılar, bulundukları makamın ağırlığını taşıyamadılar.

Günlerin hızla akıp gittiği, makamların hiçbir insana, dünyanın Sultan Süleyman’a kalmadığı günümüzde herkes gelip geçer. Esas olan geçtikten sonra itibar sahibi olmak. Acaba bu insanlar sürdükleri saltanat bittiğinde itibar sahibi olabilecekler mi, Kırşehir cadde ve sokaklarında gezerken kimler selam verecek, kimler yanlarında olacak merak ediyorum. Aslında cevabı biliyorum.

Görev başında ki muhteremler Kırşehir’e değil kendilerine  hizmet edecekler, karşılığında  bizler eleştirmeyeceğiz,  görmezden geleceğiz “en büyük ağa bizim ağa” diye bağıracağız ve yalakalık yapacağız  öyle mi?

Hadi oradan! Yok öyle bir dünya.

İyi bilinmelidir  ki herkes ektiğini biçer. Günü geldiğinde birileri de ektiğini biçecek ve belki de birileri gibi utançlarından bir daha gelmemek üzere Kırşehir’i terk edecekler.

Bana gelince ben dün aynıydım, bugün de aynıyım, yarın da aynı olacağım. Dün olduğu gibi bugün de, yarın da  Kırşehir’de başım dik, alnım açık olarak kendime küfür ettirmeden, şerefimle, itibarımla dolaşmaya devam edeceğim.

Allah itibar ve şeref sahibi olmayı herkese nasip etmez.