Bu günlerde her kesimden insanlar dostluklardan yakınıyor bu en çokta Kırşehir’imiz de dillenmekte… Gerçek dostluğun ne demek olduğunu kuşkusuz en iyi bilenlerden biriyim! Bunu bildiğim içinde dostum dediğim kişilerin bana gelmesinde çok kendimi ona götürürüm. Ona iyilik etmeyi, onun bana iyilik etmesinden daha çok isterim.

Bu günlerde her kesimden insanlar dostluklardan yakınıyor bu en çokta Kırşehir’imiz de dillenmekte…
Gerçek dostluğun ne demek olduğunu kuşkusuz en iyi bilenlerden biriyim!
Bunu bildiğim içinde dostum dediğim kişilerin bana gelmesinde çok kendimi ona götürürüm.
Ona iyilik etmeyi, onun bana iyilik etmesinden daha çok isterim. Hatta bunu istemekle de kalmam, kendine yapacağı her iyiliği tıpkı bana yapıyormuş gibi bilmesini isterim. Çünkü bana en büyük iyiliği aslında kendine iyilik ettiği zaman yapmıştır.
Onun uzak diyarlara gitmesi ona güzel geliyor veya işine yarıyorsa bu bana benim yanımda olmasından daha güzel gelir!
Kaldı ki haberleşmek mümkün olduğu sürece insan birbirinden ayrıda kalmış sayılmaz.
Bambaşka yerlerde olmuş olsak bile o yaşarken benim için yaşıyor, gezerken de benim için geziyor, aynı şekilde bende onun için yapıyor olmalıyım bütün bunları...
Yani hayatın tadını uzaklarda olsak bile bir aradaymışız gibi çıkartmalıyız.
Üç yıl, beş yıl, on yıllar hatta bir ömür geçse bile dost olduğunu anlayamadığımız birçok insan da vardır bu hayatta.
Bu anlamda onlardan ne dost nede arkadaş olunur olan sadece acı bir hatıra ve boş geçen bir zamandır!
Bu hayatta birçok arkadaşımız olabilir ama gerçek anlamda dostun sayısı üçtür, beştir.
Dost; senin için ağlayıp senin için gülen, dertlerinle dertleşen, sevincinle mutlu, üzüntünle mutsuz olan, dara düştüğünde ilk yanında gelen, yüreğinde sana karşı en ufak bir çıkar menfaat ve aykırı düşüncesi olmayan, senin kötülüğünü asla istemeyen, iyiliğin ve mutluluğun adına her şeyi yapan olmalı. Olmalı ki adına dost denilebilsin…
Gözlerinin içine baktığında ne söylemek istediğini anlayan ve anlata bilen, geçmişini asla unutmayıp gelecek adına hep doğruları isteyen, candan, içten ve samimi olmalı, senin gibi söyleyip senin gibi anlamalı, sırrını ucunda ölüm dahi olsa kimseye vermemeli,1 santim yükselmek için 1 metre eğilmemeli, makam mevki için seni satmamalı başkalarının sözüne aldırmamalı.
Hayatta ve ayakta kalabilmek için seni asla basamak olarak kullanmamalı, menfaat ve çıkarı için sağa sola kaymamalı, bunları eşinden, işinden olabilecek dahi olsa asla yapmamalı.
Yani adam olmalı adam…
Anlayan, ağlayan, gülen, bilen, sana dair zorluklara karşı dimdik ayakta duran olmalı.
Güle ulaşmak için dikenli yollara razı olmalı. Başkalarının söz ve düşüncelerine asla aldırmamalı, ne olursa olsun senin hakkında kuşkulu endişeli ve hatta acaba bile dememeli.
Seni asla bırakmamalı, sana sımsıkı sarılmalı, yüreğini yüreğine yaslamalı.
İnsanı birbirlerine bağlayan asıl bağ kan değil gönül bağı değil midir?
O halde bu gönül bağını kimsenin çözememesi için sımsıkı bağlamalı.
Hayatın bize sunduğu en güzel sürpriz olan varsa bu güzel dostluklara sımsıkı sahip çıkalım.