Hepimiz ilde, ilçede, köylerde birlikte oturuyor ve yaşıyoruz. Birbirimizin kusurunu bazen hoş görür, bazen de tenkit ederiz.

Öyle an geliyor ki;

"Hoş göre göre, sonunda hiç görmek istemiyorsun insanların çoğunu."

Bazı yerlerde toplu olarak yaşadığımız da oluyor. Okul gibi, resmi kurumlar gibi.

Yaşıyoruz amma, insanların yaşamalarına sıkıntı yaşatıyoruz. Efendim; toplu yaşanılan yerlere bir bakın ! Oturakların önünde avuçlar dolusu işlenmiş ay çekirdeği, kese kağıtları v.s. Beğendiniz mi yaptıklarımızı ?

Vatandaşların ortak kullandıkları WC’lerin haline bir bakın. Her taraf pislik içerisinde, vatandaş lavaboyu ve tuvaleti kullanmaktan aciz. Aciz olduğu kadar hiç bir sorumluluk ve saygı edep kalmamış.

"Çok acımasız suskunluklar vardır. Bütün kelimeleri öldürür."

Vatandaşa bu çirkinliklerin neden yapıldığı sorulduğunda ilk söz "sana ne ?"

Güzel insanlar buralarda birlikte yaşıyoruz. Söylediğiniz her söze tepki gösterilebilir. Hakaret edici sözlerde söylenir.

Hz. Ali der ki; "Alçakça söylenen söze sakın karşılık vermeyin.

Çünkü o sözün sahibinde daha ne düşük sözler vardır."

Bir pazar yerine gidin. Pazar artıklarının sağa sola nasıl atıldığını görün. Bu yerleri sadece devlet kurumları mı temizler? Herkes görevini bilerek işe yaramayan malzemeleri mevcut çöp kutularına atsa acaba neyi eksilir?

Parklardaki oturakların yanlarına bakın! Her türlü yiyecek ve giyecek artıkları gırla gidiyor. Oralarda başka insanlar dinlenmeyecekler mi?

Bırakalım park ve bahçeleri. Binamızın etrafında bulunan çöp ve artıkları toplayıp belirli yerlere atıyor muyuz? Temizlikçilerden hariç binamızın çevre temizliğine ne kadar önem veriyoruz?

Kim olursa olsun, temizlik konusunda hata yapan kişileri uyarmalıyız Ukalalar azimden korkarlar. Ukalalık yapıp çevremizi kirleten insanların yakasından yapışmalıyız.

Hiç bir yer sahipsiz değildir. Sahipsiz köy merasında atsız cirit oynatmak yok öyle. Belaya bulaşmadan çirkinlik yapanları derhal ilgili makamlara bildirmeliyiz.

Hayata bakış açınızı, insanlara kaş çatarak değiştiremezsiniz. Belki gücünüz sizi uyaran insana yeter. Ancak karşınızda devletin kurumları olduğunu asla unutmayın.

Külhanbeylikle, kabadayılıkla, gözdağı vermekle, avurt satmakla bir yere varılmaz. Çevresi güzel olmayanın kalbi de güzel değildir.

Buraları kimse bana temizletemez diye kötü düşünceler içerisinde bulunmayın. Hepimiz binalarda yaşıyoruz.

Hatırlayanlar çok iyi bilirler. Köylerimizde erken saatlerde kalkan annelerimiz, evlerin etrafını bir güzel süpürür. Eğer toz kalkıyorsa sular, insanların yaşayabileceği bir hale getirirdi.

"Dünyanın en ağır yüküdür içinde hissettiklerini saklamak zorunda kalmak."

Umumi tuvaletlere yazı yazmaktan vazgeçelim. Tuvaletlerde işimiz bittikten sonra görmek istediğimiz gibi bırakalım. Duvarlarına çirkin olmasa bile yazı yazmayalım. Evimizdeki tuvaletleri nasıl temiz tutuyorsak toplu kullanılan tuvaletleri de temiz kullanalım.

Malzeme artıklarını hiç bir zaman ortalıkta bırakmayalım. Kullanılmaması gerekenler varsa bir torba içerisinde çöp bidonlarının yanına bırakalım.

Hayvanlara yiyecek veriyoruz diye, yemek ve ekmek artıklarını sokaklara dökmeyelim. eğer öyle yaparsanız herkesin kolayca gelip çattığı, öfkesini sizden aldığı ve azarladıkları şamar oğlanı olursunuz.

Özde, sözde, yaşayışta doğru ve tutarlı olmalıyız. Dürüst olmak, vefayı güven duygusunu bağlılığı, sevgi ve saygıyı beraber getirir kişiye onur kazandırır.

Yunus Emre der ki; "Edebim el vermez edepsizlik edene,

Susmak en güzel cevaptır edebi elden gidene."

Sözün özü; toplu yaşıyorsak kurallara uymak zorundayız. Göz belertip, diş gıcırdatarak bir yere varılmaz. Kimse kimseden korkmaz. Devletin belli mercileri vardır. "Rüzgar eken fırtına biçer."

Çevremizi temiz bulundurmanız dileğiyle hepinize saygı, sevgi, hürmet ve muhabbetlerimi arz ediyorum.