Bozkırın Tezenesi’nin kentinde yaşamak bir ayrıcalıktır. Birçok kişinin farkında olmadan yaşadığım bir ayrıcalık. Müziğin ve onun dizelerinin ahenginin oluşturduğu seslerin ruhumu huzura erdiren sevgisinin sesiyle… UNESCO’nun müzik alanında yaratıcı şehirleri ağına Türkiye’de dahil edilen ilk şehir olmasının ayrıcalığı ve huzuruyla…. Bozkırın Tezenesi’nin bıraktığı bu miras en değerli hazinelerdendir. İtinayla korunmalı ve geliştirilerek nesillere aktarılmalıdır. Kentin mayasında var olan sevgi ve huzura katkılarıyla…

Müzik kültürel değerlerin oluşmasında ve aktarılmasında önemlidir. Ayrıca sanat ve edebiyatla beslenirse veya karşılıklı birbirini etkileyip beslerse kişiliğin oluşmasına çok önemli katkılar sağlar. Bundandır; Bozkırın Tezenesinin açtığı yolda ilerlemek, onu geliştirmek kendine edebiyatçı ve sanatçı misyonu yüklenen insanların sorumluluğu ve görevidir. Bunun dışında kent bileşenlerinin ve yönetici pozisyonunda olanların da kaçınılmaz, zorunlu sorumlulukları vardır. Çağcıl düşünen, uygar bir toplum için sanat ve edebiyat ve onun emekçilerinin değerlerinin özümsemek ve yaygınlaştırmak, toplumun kılcal damarlarına enjekte etmek gerekir.

Cehaletiyle övünen bir toplum ve ülke olmaktan kurtulmak istiyorsak; edebiyatın, sanatın sıcaklığını yaşamalıyız. Çağdaşlaşma yolunda ilerlemek, bilimsel katkılar sağlamak, bilgi çağını yakalamak, kültürel gelişimleri süreklileştirmek için edebiyatla buluşmalı toplumun geniş kesimleri… Çünkü okuyan; sorgular, eleştirir ve var olanla yetinmez. Karanlıkta değil, aydınlıkta yürümek, yaşamak ister.

Kentte yaşamak kentli olmak anlamına gelmez. Kırsalın değer yargıları, ahlakı ve yaşam biçimiyle kentli olamazsınız. Kırın okumaya ihtiyacı yoktur veya çok az ihtiyaç duyar. Değişim ve dönüşüm ona uzaktır. Bu nedenle aydınlanmayı zorunlu bir gereksinim olarak görmez. Kır toplumları; atlı göçerleri yağmalamayla yaşarlardı. Günümüzün “medenileri” ise kentleri yağmalamayı marifet sayıyorlar. Her ikisinin de ortak özelliği bilgiye ihtiyacı olmayışı, kör bir cehalet ve güç… Düşünenlerin çoğalmadığı bir ülkede en çok betonla, çok para kazanmanın ahlaksız yöntemlerini bulmakla övünüyoruz. Aslında utanılacak bir durumda olduğumuzun farkında da değiliz. Duyduklarımızı aktarmanın bilgiçliğiyle cehaletin dibinde dolaştığımızı idrak edecek durumdan da yoksunuz. Acınacak durumdayız.

Eğitim politikaları okuma alışkanlığını kazandırmadığı gibi; eleştirel, sorgulayıcı, özgür düşünceli, aktif, sentezci, tartışmacı insan tipi yerine ezberci, boyun eğici, itaat eden bir insan tipi yetiştirmeyi amaçlıyor. Özgür düşüncenin ve eleştirinin merkezi olması gereken üniversiteler de ezberci, test çözücü, tek tipçi bir anlayışın egemenliğinde kitap okuma ihtiyacına cevap vermekten uzaklar.

Düşüncenin ve ifadenin suç oluşturduğu ilkel anlayışın egemenliğinde, kitap yasakları ve kitabın suç unsuru olarak işlem gördüğü orta çağ zihniyeti de okumaktan uzaklaştırıyor.

Sizinle bazı istatistikleri utanarak paylaşacağım, içinde bulunduğumuz cehaleti daha iyi anlayabilmemiz için;

Türkiye’de insanlar günde 6 saat TV izliyor, 3 saat internete giriyor. Sadece 1 (bir) dakikasını kitaba ayırıyor.

Türkiye’de okuma oranı 0,001 (binde bir), İngiltere ve Fransa’da 0.21 (yüzde yirmi bir)

1965’e göre yükseköğrenim görenlerin oranı 15 kat arttı. Ancak kitap okuma oranı 1965’lerin altında kaldı.

Dünyada kitap için kişi başına ortalama harcama 1.3 dolar iken Türkiye’de çeyrek dolar.

Türkiye’de kitap, ihtiyaçlar sıralamasında kendisine 235‘lerde yer bulabildi.

Toplumun 0.75’i (yüzde yetmiş beşi ) kitap okumuyor, 0.40(yüzde kırkı) hiç kütüphaneye gitmemiş. Gidenlerin büyük bir bölümü de okul kitabı veya ders kitapları için gitmiş. Amacım iç karartıcı istatiklerle sizleri yormak ve karamsarlığa sürüklemek değildir. Karanlıktan çıkışın yolu her zaman vardır ve birlikte bulacağız.

Bozkırda kitap açıyor etkinliğini önemsiyorum. Yazar-kitap-okur buluşmasına aracılık edeceğinden…. Ruhlarımızı besleyecek sözcüklerle buluşturacağından. Bizi farklı zamanlarla, farklı mekanlarla, farklı kültürlerle buluşturacağından. Yaratıcılığın ve paylaşımın önemini bize sunacağından…

Bozkırın Tezenesinin müzik alanında açtığı çığırı, yolu edebiyat alanında neden başarmayalım… Kentimizin bir kültür kentine dönüşmesinden daha büyük bir onur olabilir mi?

Kırşehir yerel yönetiminin son üç yılda kültürel etkinlikler konusunda gösterdiği çabalar ve verdiği emekler övgüye değerdir. Belediyenin; genç, dinamik, coşkulu, yaratıcı, çağdaş, edebiyat dostu Kültür ve Sosyal İşler Müdürü CUMHUR UZUN alanında her türlü övgüyü hak ediyor. Bir yazar olarak kendisini yürekten kutluyorum.

Kentin edebiyatla ve sanatla buluşmasının coşkusunu ve huzurunu tatmak istiyorsanız, lütfen ilgiyle izleyin…

Kitabın daha çok okunduğu, özgür bireylerin çoğaldığı, aklın egemen olduğu bir ülkede yaşamak istiyorsanız 28 Nisan –7 Mayıs arası Kitap Fuarına bekliyoruz.

Çocuklarınıza ve kendinize verebileceğiniz en güzel hediye kitaptır.