Bu şehre, bu mesleğe, bu memlekete tam 11 yıldır gazeteci kimliğiyle hizmet ediyorum. Görevim; kamuoyunu doğru, tarafsız ve ilkeli bir şekilde bilgilendirmek. Bugüne kadar mesleğimin gerektirdiği sorumluluğu en onurlu haliyle taşımaya gayret ettim. Ve bugün, iki yıldır Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğünü üstlendiğim Kırşehir Çiğdem Gazetesi'nde ilk kez bir köşe yazısı kaleme alıyorum. Çünkü artık birkaç kelam etme zamanı geldi.
Kırşehir’in son günlerde içine sürüklendiği gerilim, kaos ve kutuplaşma ortamının fitilini bizzat Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu ateşledi. Eleştiriye tahammülü olmadığını yüksek sesle ilan eden Sayın Başkan, halka açık bir alanda gazetecilere karşı ağza alınmayacak küfürler savurdu. Evet, bu şehirde evine onurlu ekmeğini götüren basın emekçilerine edilen küfürler sadece bireylere değil, bu mesleğe ve halkın haber alma hakkına yapılmış bir hakarettir.
Daha da ileri giderek, kendisini eleştiren gazetecilere “trol” yaftası yapıştıran bir belediye başkanı portresiyle karşı karşıyayız. Oysa aynı başkan, daha önce defalarca mikrofonlara verdiği demeçlerde, "Beni eleştirin, öyle sorular sorun ki bana ceket çıkarttırın" diyerek ne kadar açık ve şeffaf olduğunu savunuyordu. Ne oldu Sayın Başkan? Gerçekten eleştiri gelince tahammül mü edemiyorsunuz?
Buradan bir kez daha hatırlatmak isterim: Selahattin Ekicioğlu’nun, tüm basın emekçilerine karşı bir özür borcu vardır. Bu özür hem mesleğimiz adına hem de kamu vicdanı adına kaçınılmazdır.
---
Gelelim bir diğer boyuta…
Sayın Başkan’ın yardımcısı, Nazım Köksal…
Her fırsatta "Basın özgürdür, özgür basın susturulamaz" temalı paylaşımlar yapan Köksal’ın gerçek yüzü, şahsımın yaptığı bir haber sonrası ortaya çıkmıştır. Sırf kendi alanıyla ilgili bir haber yayımladım diye, çalıştığım gazetenin sahibine mesaj atarak, “Bunu işten çıkarın, aksi takdirde başınız çok ağrır” gibi ifadeler kullanma cüretini gösteren bu kişi, özgürlükten ne anlıyor merak ediyorum.
Bir yandan tutuklu gazetecilere özgürlük isteyen, diğer yandan yerel bir gazetecinin ekmeğiyle oynamaya çalışan bu iki yüzlü yaklaşımı kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Gazetecilik suç değildir! Ve bu meslek, sizin gibi makam sahiplerinin öfkesine ya da keyfine göre şekillenecek bir meslek hiç değildir!
Sayın Köksal’a da sormak isterim: Kimi ne zaman, hangi hakla işten çıkarttırma yetkisini kendinizde görüyorsunuz? Bu sizin haddinize mi?
---
Bu şehirde gazeteci olmak kolay değil… Ama susmak da bize yakışmaz.
Kalemimiz kırılır ama satılmaz.
Sözümüz kesilir ama eğilmez.
Biz yazmaya, anlatmaya ve kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz. Biz işimizi yapıyoruz, sizlerde işinizi yapın...