Bugünlerde Kırşehir gündeminde olan çeşitli konuları yazma fırsatı bulamadım.
Bir vali geldi Kırşehir’e…
3,5 yıl görev yaptı, bir poz ile geldi, bir şovla gitti!
Ben bu Valiyi ilk geldiğinde bir kez makamında ziyaret ettim. Bir daha da görüşmedim. Neden görüşmedim, neden gitmedim, bu bende kalsın.
Kırşehir’e geldiğinde daha makamına çıkmadan kendinden büyük konuşmalar yapan Vali Necati Şentürk, “Bütün kamu görevlileri olarak kapımız ve gönlümüz açık olacak. Bir tek kişinin ağladığını görürsem, ağlatırım. Bir tek vatandaşın, garibin gelip de ağladığını görürsem, gözünde yaş görürsem o kamu görevlisini de ağlatırım. Onun için halka hizmeti Hakk’a hizmet telakki edip öyle hizmet edeceğiz. Halka saygı göstereceğiz…” diyordu.
Doğru, kimseyi ağlatmadı, herkesi kendine güldürdü. Kırşehir’e hiçbir kalıcı hizmeti de olmadı.
Tarafsızlığını koruyamadı, sanki bir partinin il başkanı gibi konuştu, tepki çekti, Valilik makamına olan güveni sarstı.
Hele son günlerinde ulusal basına yansıyan görüntülerle Kırşehir’e iyilik mi etti, kötülük mü?
Reklamın kötüsü olmaz, Kırşehir’in adını duyurdu, ama “bu nasıl vali? Bu il böyle bir adama nasım katlanıyor?” sorularını sordurdu.
Kırşehir’i seven herkes Vali Şentürk’ün bu olumsuz görüntüleri ile üzüldü, ama onun elini öpüp, “baba!” diyenler de bu eleştirilere üzüldü!
Ben Kırşehir’de görev yapan nice valiler gördüm. Hepsi adam gibi adamdılar. Devlet adamıydılar.
Bir Mustafa Bezirgan, bir Mustafa Yıldırım, bir Selahattin Hatipoğlu, bir İrfan Kurucu, bir Lütfullah Bilgin bunların başında geliyor. Hayatta olanlara buradan selâm olsun.
Hepsi devleti ve hükümeti temsil ettiler, makamlarını siyasi şovda kullanmadılar, halkla iç içe olup, herkesi kucakladılar, tarafsız ve saygınlıkları ile Kırşehirlilerin gönüllerinde haklı bir taht kurup, unutulmayan valiler arasına adını yazdırdılar.
Bugün bu valilerimizin bir kısmı emekli olsa de halen görüşüyor, konuşuyor, eskileri yad ediyorum. Yeri gelmişken hepsini saygıyla, şükranla anıyor, sağlık ve mutluluklar diliyorum.
Ama dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’ın Rizeli hemşehrisi bir vali geldi Kırşehir’e, adı Selahattin Başar’dı, yerel bir televizyonda Kırşehir’in sorunlarını tartışan siyasi partiler ile sivil toplum kuruluş başkanlarının eleştirilerine tahammül edememiş olacak ki, canlı yayına telefonla bağlanıp, “Allah hepinizin belasını versin!” bile demiş ve 6 ay Kırşehir’de valilik yaptıktan sonra merkeze çekilmişti.
3,5 yıl önce de bugünkü Başbakan Binali Yıldırım’ın Erzincanlı hemşehrisi Vali Necati Şentürk te valilik görevinde belki kendince başarılı olduğunu söyleyebilir, ama iş hiç te öyle olmadı. Kalıcı hiçbir eser bırakamadı. Geldi ve gitti. Kırşehirliler derin oh çekti!
Şentürk hangi hizmeti getirdi, “bu da benim eserim!” diyebilir?
Yok, yok…
Bol bol omuzunda palto ile ziyaretler yaptı, konuştu, görüştü, “yapacağız, edeceğiz, çözeceğiz!” dedi o kadar.
Aslına bakarsanız gidenin arkasında yazı yazmayı istemem, içime de sindirmem, doğru da bulmam. Ama yaşadığım Kırşehir’de 3,5 yıldır gördüklerimi de yazmazsam Kırşehir’e ve Kırşehirlilere saygısızlık ederim. Kırşehir’in hakkını savunmamış olurum. Benim başkaları gibi hiç kimseden nokta kadar ne menfaatim var, ne de çıkarım. Çıkarı ve menfaati olup da “Vali baba” diye adamla dalga geçip, menfaatlenenler utansınlar! Gerçi onlarda utanmazlık diz boyu. Hepsinin yalakalıkları tescillenmiş bir kere. Çünkü bu soytarılar her devirde böyle yaparak yaşıyorlar..
İşte böyle bir Vali geldi, geçti Kırşehir’de…
Gelene el öptürdü, gidene “baba” dedirtti, günleri böyle boşa geçti, gitti! Ah ile vah ile!..
Sorunlar arttıkça arttı, içinden çıkılmaz bir hale geldi. Sonunda iktidar partisinin yetkilileri de. Bundan rahatsızlık duymaya başlamışlardı.
Çözüm sözünü yerine getiremeyince, devlete olan güven de sarsıldı tabii!
Sadece eğitime verdiği zararları buradan yazsam sayfalar almaz.
Düşünebiliyor musunuz 2018’e gelmişiz, hükümet eğitimde tekli öğretime geçmek için okul yatırımlarına büyük önem veriyor, ama bizim Kırşehir’de hala ikili eğitim veren okullarımız var.
Peki ikili eğitim veren bu okullarda okuyan öğrenciler sabahın 7’sinden akşamın 7’sine kadar eğitim verirken Vali Şentürk ne yaptı? Sorunu çözmek yerine, ihtiyaç olmamasına rağmen bugün 40-50 kişinin eğitim gördüğü devasa İmam-Hatip okulları açtı.
Şahsen ben ve benim gibi hiçbir Kırşehir’li imam-hatip ortaokul ve liselerinin açılmasına karşı değil. Bir taneye ihtiyaç varsa iki tane, hatta üç tane açılsın. Ama ihtiyaç olmadığı halde koca hoca binalarda bir avuç öğrenci her türlü ortamda eğitim verirken, ikili eğitim veren okullarda 30-40 kişilik sınıflarda öğrenim gören öğrenciye reva bu mu?
Devletin valisi eğitimdeki bu sorunu çözmek yerine tam tersine gitti, hatta Kırşehir il genelindeki başarılı eğitim veren okullardaki başarılı öğretmenleri de oradan alarak İmam-Hatip Okullarına gelmesi için zorlamalar yaptı.
Hatta okulların, öğretmen ve öğrencilerin sorunlarını dinlemek yerine, başarılı-başarısız ayrımı yapmadan devlet kesesinden bol bol altın dağıttı!
Bu durum bir Valiye yakışır mıydı?
Elbette bir Vali’nin siyasi bir görüşü, düşüncesi olabilir. Ama bunu alenen herkese yansıtması, göstermesi sadece kendine değil, oturduğu makama da büyük bir darbe oldu.
Bakan karşılamalarında bir avuç çoluk çocuğu toplayıp, Valilik önünde tekbir sesleri getirdi, “En büyük vali bizim vali”, “baba” sloganlara attırdı! Bütün Kırşehirlileri kendine güldürdü. Devlet adamı vali olmak kolay mı?
Öyle oldu, böyle oldu Kırşehir’de 3,5 yıl kalan Vali Şentürk’ün son görüntüleri neydi öyle! Aman Allahım kendine personellerine sormak lâzım.
Elinde Zülfikar kılıcıyla yaptığı konuşma bırakın Türkiye’yi, Dünyanın gündeminde yankı uyandırdı. Öyle ki hızını alamayan Vali Şentürk elinde zülfikar kılıçla "Musul'u da alacağız, Kudüs'ü de alacağız" diye konuşma yapmıştı. Üf, üf neydi hareketlerdi onlar! Kırşehirliler böyle bir hareketi ne görmüş, ne duymuşlardı.
Devlet adamı nice valileri binlerce Kırşehirli konvoy oluşturarak Kırşehir il sınırına kadar gidip orada uğurladıklarını daha dün gibi hatırlıyorum.
Bu konuşması epey Türkiye gündeminde ses getiren Vali Şentürk, bu eleştirilerden ders almamış olacak ki, şovuna Ahi Stadı’nda devletin makam aracıyla Kırşehir Belediyespor taraftarlarıyla sözde vedalaşırken de devam etti.
Ve sonunda Çarşamba sabahı Valilik konutu önünde yine şov yaparak Kırşehir’e veda etti, gitti! Buradaki uğurlamaya katılanlara bir baktım ki, Kırşehir’de protokolün önünde olanların hiçbirisi burada yoktu. Neden yoktular diye sormaya gerek yok ki, yeteri kadar Kırşehir’e ve makamına zarar verdiğini zül görenler zaten orada olamazlardı.
Kırşehir, Kırşehir olalı böyle bir vali görmedi.
Ben 50 yıllık gazetecilik hayatımda böyle bir vali görmedim.
Bir poz ile geldi, bir toz ile giden ve valilikten emekliye ayrılan Şentürk, yatsın kalksın hemşehrisi Başbakan Binali Yıldırım’a dua etsin.
Yoksa Kırşehir’de bu kadar görev yapıp, emekli vali olamazdı.
Şimdi Kırşehirliler yeni vali beklemeye başladılar.
Tabi biz devletine, milletine bağlı tarafsız, babacan, devlet adamı, Kırşehir için hizmet üretecek, halkın her kesimini kucaklayacak, şucu, bucu diye ayırım yapmayan, partiler üstü bir Vali bekliyoruz.
Olur mu?
İnşallah…