Aklımız kalbimiz duamız sizlerle.

Deprem çok ciddi bir konu ama ciddiye alınmıyor. Zira bir Devletin en önemli görevi insanların can güvenliğini sağlamak ama bütün siyasilerin vaatlerinin hiç birinde deprem ile ilgili bir bölüm yok.

Bu konu ciddiye alınmayınca;

"Allah'ın bir kulu gelmedi."

Açız, yardım edin, kurtarın."

Bağırmaların çaresizliği yüreklerimizi yakıyor.

Şehirlerdeki mahallelere ulaşmanın geç ve güç olduğu gibi İlçelerden ve köylerden hiç haber yok ve TV kanallarında ayrı ayrı yorumları, acı, dehşet ve ibretlik görüntüleri yüreğimiz yanarak izledik izliyoruz...

Kimden olursa olsun her bilgiye itina ile bakıp haber/ olayların, söylenenlerin değiştirip başka şekle koyulduğu ve kimlerin çıkarına hizmet ediyor olup olmadığını anlamaya çalışıyorum, bunu hayat düsturu edinmiş biriyim. Bu her zaman kişiyi özgün ve bağımsız kılıyor.

Örneğin;

İnşaat mühendislerini, Mimarları, Jeoloji mühendislerini bir kalemde harcadık...

Aslında dalında uzman ,tavizsiz, işinin ehli yetişmiş/yetiştirilmiş bilge insan ordusu oluşturulmalı ve her kurum ve kuruluşlarda yer almalılar zira bu ülkemiz için çok çok gerekli.

Deprem coğrafyamızda çok ciddi bir konu. Ciddiye alınmalı ve deprem bilimci içinde olmalıyız…

Benim anlatmak istediğim.

İçimizi acıyla dolduran görüntüleri, bizi umutla dolduran görüntüler takip ediyor. Kurtarma ekiplerinin insanüstü çabalarına tek kelimeyle saygı duyuyorum. Yunanlar bile Milletimizle yan yana, hayat kurtarmak için birlikte savaşıyorlar. Yaptıkları için onlara minnettarız.

Tabii ki diğer ülkelere ve halklara da çok çok teşekkürler…

Ancak bir Devletin en önemli görevi insanların can güvenliğini sağlamaktır.

Müteahhit-belediye-toprak sahibi, rant üçgeninde insanlarımızı felakete teslim etmemektir.

Maalesef İktidar yada muhalefetin hiç bir vaatlerinde deprem ile ilgili tanımlamalara rastlanmıyor.

Deprem çok ciddi bir konu ama ciddiye alınmıyor.

Kimse doğaya suçu atmasın…

Depremler yerkürenin canlı olduğunu gösterir, deprem olmazsa olmaz bir gerçektir..

Depremleri korkutucu yapan aç gözlü insanlar ve CEHALET vede her işi YARATICIYA havale eden beyinsiz , fizik kurallarından, mühendislik bilgilerinden yoksun katillerdir..

Nietczhe atfedilen bir söz vardır,der ki;

Depremin imtihan olduğu doğrudur.Ama din imtihanı değil, mühendislik imtihanıdır.

İşin uzmanlarınca Depremi ilgilendiren inşaatın iskeleti olduğu, bu iskeletin maliyetinin inşaatın yüzde 25 olduğu, belirtildiği halde inşaattan demirden ve çimentodan çalarak; Lüks Mermer, Lüks pencere, Lüks kapı, Lüks fayans, Lüks dolap, Lüks kombi ve petek, Lüks musluk takmanın adı;ahmaklıktır..Mezar yapmaktır.

Bu yüzden şu öneriye katılıyorum.

Bütün siyasi partilere hazineden verilecek seçim yardımı paraları adil bir şekilde deprem bölgesine harcansın..

Felaket çok büyük Milletçe el ele olalım.

Kimse kimseden yakınmasın.

Yine buradan devamla bir sorum olacak.

Sermaye niye yapacağı yardımı vergiden düşerek yapmak ister?.. Niye buna uygun zemin yaratılır?

Yardımın samimiyetine gölge düşürmeyle nereye gidebiliriz ki !?

Demem o ki:Yeter artık bu kapsamda hiç değilse deprem sonrası, yapılaşmanın,imar affının,denetimlerin üzerinde düşünülmesi ve acilen göç olayları hız kazanacağı için çözüm üretilmesi ve bu Depremin;

Bütün alışılmış ve kabullenilmiş dünya düzenlerini yıkıp geçtiğini,küsmenin, kızmanın, kırılmanın ne kadar anlamsız olduğunu adeta omuzlarımızdan tutup “kendine gel hayat çok kısa” diye sarsarak bize yeniden anlattığını;

En sevdiğimiz insanların, en sevdiğimiz eşyaların, en sevdiğimiz yemeklerin, en sevdiğimiz mekanların aslında saniyeler ile nasıl kaybedeceğimizi yeniden kulaklarımıza fısıldadığını;

Kaf dağına kadar uzanır zannettiğimiz burnumuzun büyüklüğünün de bu kadar olduğunu;

Hiç ölmeyiz, ölüm bizi hiç bulmazmış gibi taptığımız konforumuzun krallığının da aha bu kadar olduğunu kabullenip;

Güzel yaşamanın değil güzel ölmenin önemini görmüş olduğumuza dair yeniden ve bize düşen son defa ders çıkarmak bu durumdan.

Bundan sonra kenetlenme, birbirine omuz verme zamanı. Biz ne afetlerin ne belaların üzerinden geldik millet olarak.

Toparlarız, en güzel şekli ile toparlarız.

Şimdi gidip sevdiklerimize sarılalım, onların yüzüne şefkatle bakalım, "iyi ki varsın!" diyelim. Sonra da işin ucundan nasıl tutulur onu düşünelim...