Hafta sonu sahamızda oynadığımız 1461 Trabzon maçından, açık söylemek gerekirse, endişeliydim. Endişemde de haklı olduğum maçın gidişatından belli oldu. Bu endişe öyle algılanabilir ama güvensizlikten değil.

Birincisi alınan kötü sonuçların takım üzerinde olumsuz etkileri vardı. İkincisi 1461 Trabzon gerçekten çekinilecek bir rakipti. Hele hele alt sıralardaki iki takımı sahamızda yenemeyince böyle bir rakipten çekinmekte haksız sayılmazdım sanırım.

Dakika sekseni görünce “Eyvah! Bu maç olsa olsa berabere biter” diye düşünüp beraberliğe razı olur hale geldik. 1-1’i görünce de “Oh be! Beraberliği kurtardık” dedik ve bu kez şans bizden yanaydı. 90+3’de galibiyet golümüz geldi. Bu gerçekten muhteşem bir sonuç. Sonuç 0-1 mağlup iken maçı 80. dakikadan sonra 2-1’e getirmek gerçekten zor bir işti.

Ve bizim çocuklar bu zoru başararak gerçek bir övgüyü hak ettiler.

Umarım bundan sonra iyi skorlar almaya devam ederiz. Darısı Adıyaman maçına.

Herkesi kutluyorum.

***

Anlamak zor

Ülkemizde türbanın sorun olmaktan çıkması çok öncelere dayanıyor. Her yerde türban takmak artık serbest. En katı, disiplinli kurumlar olan emniyet ve hatta askeriye de bile türban takmak serbest. Bir sürü türbanlı çalışan var bu kurumlarda. Diğer devlet kurumlarını saymıyorum bile.

Hal böyleyken, durup dururken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bunu neden ortaya attı anlamadım. Bazı haklı gerekçeler öne sürülüyor ama ben hiç birine katılmıyorum.

Ne kadar dinci söylem içine girerseniz girin onlardan size kolay kolay oy gelmez. Tam aksine oy kaybedebilirsiniz bu yüzden.

Ne yapacağınızı, ülkenin sorunlarını nasıl düzelteceğinizi anlatın insanlara. Batık ekonomi, hukuksuzluk, yolsuzluk, yoksulluk, üretim vs. bunları nasıl çözeceksiniz, bunun çalışmasını yapın bence.

***

Siyasette transfer

Hiç katılmadığım, doğru bulmadığım bir konu. Mehmet Ali Çelebi’den sonra, Ahmet Eşref Fakıbaba transferi bu konuyu tekrar gündeme taşıdı. Ben bu konuda yıllardır şunu söylüyorum, milletvekili transferi kesinlikle yasaklanmalı. Bir milletvekili partisinden ayrılıyorsa, milletvekilliği otomatikman düşmeli ve bütün vekillik hakları elinden alınmalı.

Nedeni çok basit!

Bir adaya ne için oy veriyorsunuz? Örneğin sizin desteklediğiniz A partisinden aday olduğu için oy veren herkes bu nedenle oy veriyor. A partisinden ayrılıp B partisine geçince, A partisine verdiğim oyların ne anlamı kalıyor?

Otomatik olarak A partisine verilen oylar B partisine verilmiş oluyor. Böyle bir mantık olabilir mi?

Önümüzde yakın iki örnek var. İkisinin de istifa şekilleri farklı.

1. Mehmet Ali Celebi (CHP)

2. Ahmet Eşref Fakıbaba (AKP)

1. Mehmet Ali Çelebi asker bir adam. Daha bir sözünün eri olmalı. AKP’nin kendisini hapse attırdığı, onu sürünmeye mahkûm ettiği ortada. Onu bu durumdan CHP kurtardı,

kendisini milletvekili seçtirerek. Öyle olmasa belki hala hapislerde sürünüyor olacaktı. Bu kadar nankörlük olabilir mi? Ben hayretler içerisindeyim.

CHP’de fikir ayrılıkları vardı da ondan mı ayrıldı? Muharrem İnce’nin partisine geçip, oradan da AKP’ye transfer oldu. Akıl mantık alır gibi değil. Her ne olursa olsun kendisini permaperişan eden bir kuruma hangi gerekçe ile kapağı atar bir insan?

Otur partinde mücadele et. Varsa yanlışları düzeltmeye çalış. Hiç yakışmadı. Milletvekilliği düşmeli bunun gibilerin.

2. Ahmet Eşref Akbaba’nın AKP’den İYİ Parti’ye geçişi. Onun parti değiştirme şekli çok daha ahlaki. Bir kez daha söylüyorum. Vekil transferini hiç onaylamıyorum. Hangi partiden hangisine transfer olduğu hiç önemli değil.

Peki neden mi daha ahlaki?

Adam diyor ki “Bana oy veren halka ve ilime ihanet edemem! Bu nedenle partimden ve milletvekilliğinden istifa ediyorum.”

Helal olsun, başka ne diyebilirim ki! Yetmez ama evet.

Başta dediğim gibi bu vekillerin inisiyatifine bırakılmamalı. Otomatik olarak vekillikleri düşmeli. Fakıbaba istifa etti ama daha bu Meclis’te görüşülüp oylanacak. Ya düşürülmezse? Ama yine de ben kendisini kutluyorum. AKP’den İYİ Parti’ye geçtiği için değil, ahlaki davrandığı için. Yoksa transferi hiç onaylamıyorum.