Acısıyla, tatlısıyla bir yılı daha uğurlayıp, 2018 yılına “merhaba” diyeceğiz. Pazar günü 2017’yi uğurlayıp, yeni bir yıla adım atacağız.

Acısıyla, tatlısıyla bir yılı daha uğurlayıp, 2018 yılına “merhaba” diyeceğiz.
Pazar günü 2017’yi uğurlayıp, yeni bir yıla adım atacağız.
Acı, tatlı olaylar dinmiyor, günler, haftalar, aylar, geçip gidiyor ne yazık ki!
Bir yıl daha gelip geçiyor ömrümüzden. Koca bir yıl daha geride kalıyor; acısıyla tatlısıyla…
Ama o kadar çok seviyorum ki, 2017 yılının geride kalacağına.
Aslında sevindiğim koca bir yılın gelip geçmesi değil!.. Dünyada nice acı ve gözyaşı yaşandı ki 2017’de artık bitmesini istedim.
Koca bir yılda neler yaşanmadı ki?
Sahi, 2017 yılında hatırladığınız ne var acı ve gözyaşından başka?
Şöyle bir bakıyorum da; hep kötü anılar biriktirmişiz 2017 yılında.
Payımıza düşen yine acı ve gözyaşı oldu…
Acı içinde acı yaşadık. Birinin yarasını sarmadan, bir başka yaramız kanadı!
Milletçe üzüldük, kahrolduk! Yüreğimiz yandı!
2016’da hain FETÖ darbesini yaşadık, şehitler ve gaziler verdik, kap kara bir yıl olmuş, 2017 yılının aydınlık bir yıl olmasını istemiştik. Ama olmadı, beklentilerimiz, umutlarımız yine boşa çıktı.
İşte bu yüzden seviniyorum 2017 yılının geride kaldığına. Çünkü çok ama çok canımızı yaktı… Üzülmekten, ağlamaktan dermanımız kalmadı.
Dün 2017’ye girmiştik, bugün bu kötü ve zor geçen yılı kocaman bir yıl geride kalıyor…
Sevdikleriyle mutlu bir yıl geçirenler için güzel bir yıl olmuştur. Ama sevdiklerin yanında olmadan, istediğin, aradığın tam tadında olmadan, koca bir yıl daha geçip, gidiyor farkında olmadan…
Öyle ya da böyle geçip giden yıllarla birlikte yaşlanıyor, ölüme bir adım daha yaklaşıyor insan farkında olmadan…
Geçen günler, geçen yıl ömürden…
Zaman durmadan geçip gidiyor önünden…
Uzun, acı ve tatlı olsa da günler işte böyle geçiyor, koca bir yıl daha tarih sayfalarına gömülüyor.
Ülkemiz ve Kırşehirimiz için 2017 yılı gerçekten zor ve sıkıntılı geçti. Ekonomik sıkıntılar, sosyal sıkıntılar derken bir yıl daha kocadık gitti maalesef…
Elbette ümitlerimiz var, kendim adına ülkem adına…
Daha iyi bir geleceğimiz olsun, çocuklarımızın iş sıkıntısı olmasın, sağlıklı, güvenli ve mutlu bir ülkede yaşasın istiyoruz.
Ümit etmek, umutlarımız artarak devam etsin istiyorum.
Yeni yıla nasıl girersek öyle geçermiş. Kesinlikle katıldığım bir cümle.
İyisiyle, kötüsüyle, acısıyla tatlısıyla koskoca bir 365 gün geride kalıyor.
Öyle ki zaman ne kadar hızlı geçiyor ki!
Daha dün gibi hatırlıyorum, 2017’ye girişimizi. 2016 biterken 2017’ye ne umutlarla girmiştik sanki daha dün gibi.
Tabi her yılı uğurlayıp, yeni yıla girerken de aynı şeyleri söyleyeceğiz.
Artık eski yıldan bir dileğimiz kalmayacak bir an önce bitmesinden başka.
2017 herkesin hayatı için farklı geçti. Kimimiz için kötü, kimimiz için güzel, kimimiz için dönüm noktası. Ama hepsi böyle geride kalıyor.
Belki çoğumuz kararlar alacağız. Belki gene yerimizde sayacağız. Şimdi merak edilen nasıl bir 2018 olacak? Bizi neler bekliyor? Ülkemizi neler bekliyor?
Ülkemizin ve ilimizin her şeyin en güzeline kavuşmasını diliyoruz, dua ediyoruz.
Yeni bir yılla artık sen-ben kavgasını bir kenara bırakıp, ülkemiz için, milletimiz için, Kırşehirimiz için kenetlenme zamanı olsun istiyoruz.
Hiç kimsenin ötekileştirilmediği, siyasi görüş ve düşüncelerin bir kenara bırakılıp birlikte olma zamanı olsun 2018…
Dünya’nın birçok yerinde, özellikle de komşu ülkelerde sürmekte olan çatışma, gözyaşı, kan ve buna bağlı göç derin kaygı hem ülkemizi, hem de Kırşehirimizi derinden etkiliyor.
Siyasi partilerimiz arasındaki hakaret, aşağılama, ötekileştirme ülkemiz yararına olmayan, barış ve sevgiyi yok edici siyasi kutuplaşma ve ayrışma bizleri derinden üzüyor, ama maalesef elimizden hiçbir şey de gelmiyor ne yazık ki!..
Ülkemizin varlığı ve birliğine yönelik ayrıştırma ve bölme anlayışı toplumumuzun gelecekte birarada yaşama arzu ve ülküsünü yok edeceği gibi, ülke sevgisiyle bağdaşmadığı gibi, vatanseverlik de değildir.
Ülkemize ve demokrasimize yönelik her türlü saldırıyı, ekonomik, sosyal ve kültürel kazanımlarımıza karşı yapılmış saymak hepimizin aslı görevi olmalıdır.
Nereden gelirse gelsin, halkımızın canına ve malına yönelik eylem ve saldırıların bir daha geri dönülmemek üzere son bulmasını istemek te hepimizin tek dileğidir.
Siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun, hepimizin ortak istek ve dileği demokrasidir. Barış, sevgi, birlik, beraberlik ve kardeşlik dili hepimizin ortak talebidir.
Ülkemizi yönetenlerden, muhalefetten tek isteğimiz ve beklentimiz de milletimizin kaynaşmasını, güvenliğini ve bekasını yok edici her türlü davranıştan kaçınmalarıdır. Hepimiz için demokrasi ve herkese yetecek demokrasiyi yerleştirmek tek ana amaç olmalıdır.
Ne yazık ki, bölgemiz ve yaşadığımız coğrafya kan gölüne dönmüş durumda. Bu noktada, önce sınırlarımızın hemen ötesine bakıp, başta mezhepçiliği reddeden, özgürlükçü laiklik ve eşit yurttaşlık olmak üzere sahip olduğumuz Cumhuriyet değerlerinin kıymetini bilmeliyiz.
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün altını çizdiği “yurtta sulh, cihanda sulh” görüşünün hakim kılınması en büyük dileğimizdir. 15 Temmuz hain darbe girişimini hep birlikte yaşadık. 1,5 yıldır bu hain örgütün ayrık otu gibi devletin tüm kademelerine nasıl sızıp yerleştiğini, ülkeyi ne hale götürdüğü görüyor ve yaşıyoruz.
FETÖ denen bu hain örgütün Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş temellerinin zayıflatılması ve liyakat ekseninden sapılmasının ürünü olduğu unutululmamalıdır.
Bir daha böyle sorunların yaşanmaması için liyakat sistemine sahip çıkılması zorunluluğuna inanıyoruz.
Milletimizin özgürce ve refah içinde yaşayabilmesi için, devletin birliği için 80 milyon yurttaşımızın her türlü ayrımcılıktan korunması ve kucaklaşması gerektiği ortadadır.
Ulu Önder Atatürk’ün kurduğu ve bizlere emanet ettiği bu güzel ülkemizde hep birlikte mutlu ve huzurlu yaşamak varken, ötekileştirmek, birbirini yerden yere vurmak niye ki?
Dış güçlerin ülkemizi bölüp parçalamak için pusuda beklediği bir süreçten geçerken, ille de milli birlik ve beraberlik diyoruz.
Bölgesinde güçlü, dünyada güçlü bir ülke olmak hepimizin tek hedefi olmalıdır. Bunun için de her görüşteki insanların kenetlenmesiyle olacağı görüşündeyim.
İşte 2018 yılının böyle bir yıl olarak geçmesini istiyoruz hepimiz.
Daha güçlü, daha huzurlu ve mutlu bir Türkiye ve Kırşehir en büyük dileğimizdir.
Ekonominin rayına oturduğu, insanların gelir ve refah düzeyinin daha da arttığı bir 2018 yılını bekliyoruz.
Kırşehir olarak 2018 yılının sorunlarımızın çözümlendiği, yıllardır beklenen yatırımların gerçekleştiği, işsizliğin azaldığı, nüfusunun arttığı parlak bir yıl olarak geçmesini istiyoruz.
İşte bugünlerde insanlar bir şeyleri kutlamak için, biraz eğlenmek gülmek için dünden razı yeni yıl coşkusuna. Hepimizin buna ihtiyacı var.
Ben de heyecanlıyım, çünkü yeni yılda kendim için, yaşantım için, ailem için ben de birtakım dilekler diliyorum ve 2018’in uğuruna inanıyorum. Ya da inanmak istiyorum.
Her yıl olduğu gibi yeni yılda da umut ve beklentilerimiz var.
Yeni yıl, öncelikle bu güzelim memlekete huzur getirsin.
İnsanların yüzleri hep gülsün.
2018 yılı; mutlulukları ve sevinçleri doyasıya paylaştığımız bir yıl olsun.
Çocukça sevinç çığlıkları attığımız, sevgimizi paylaşarak çoğalttığımız bir yıl olsun.
Yeni yılınız kutlu olsun…

***

Sevdiğim bir söz

“İkiyüzlü insanlardan gerçekten nefret ediyorum, hangi yüzünü ilk olarak tokatlayacağıma karar vermekte zorlanıyorum." Yong Junhyung

***

Biraz da gülelim!

“Büyük ikramiye çıkana kadar canımı alma!”

Adamın biri bir kahveye girer ve “Millet bana bakin!.. Size söylüyorum!.
Tam 30 s…ene sonra ben bu kahveye gene geleciğim” der ve çıkar.
Kahvedekiler “Adam deli herhalde” diye fazla önemsemezler.
Ve aradan 30 sene geçer. Aynı adam kahveye gene gelir ve der ki:
-‘Hatırladınız mı beni millet. Size demiştim 30 sene önce, ben yine geleceğim diye. İşte geldim” der.
Kahvedekiler tabi ki şaşırır.
Adam devam eder. “30 sene sonra gene geleceğim bu kahveye” der. Ve gider.
aradan bi 30 sene daha geçer. Nesil değişmiştir, 30 sene önceki insanların çocukları kahvede oturmaktadır artık. Adam kahveden içeri girer, “Bana Bakın Millet Ben Sizin babalarınıza
söyledim. Size de söylüyorum 30 sene sonra ben bu kahveye gene gelicem” der ve çıkar.
Kahve milleti gene bunu takmaz.
Aradan 30 sene geçer ve adam gene gelir. ‘Beni hatırladınız mı millet 30 sene önce tekrar gelicem demiştim, işte geldim ve 30 sene sonra gelip sizin çocuklarınıza da aynı şeyi söylicem” der ve gider.
Aradan bi 30 sene daha geçmiştir. Ve adam gene kahveye gelir, “Bana bakın millet. Ben sizin dedelerinize söyledim. Babalarınıza söyledim, şimdi size söylüyorum tam 30 sene sonra ben bu kahveye gene gelicem” der ve gider.
İçlerinden birisi “Arkadaşlar bana bu olayı dedem anlatmıştı. Gelin hocaya gidelim, bu adam niye ölmüyor, nedir bunun hikmeti? diye soralım” der.
Ve bir hocaya giderler. Hocaya durumu anlatırlar.
Hoca “Ben bu gece rüyaya yatayım. Azrail ile konuşayım. Bakayım niye canını almıyor bu adamın, size yarın haber veririm” der.
Ve gece olunca hoca rüyaya yatar. Rüyasında Azrail ile konuşur. “Ya Azrail!. Sen bu şahısın canını niye almıyorsun?”
Azrail “Zamanında bu adam bir dilek diledi. Ve bu dileği kabul oldu. Onun için” der.
Hoca, “Ne diledi ya Azrail?” diye sorar.
Azrail, “Allah’ım bana Milli Piyango’dan büyük ikramiye çıkana kadar canımı alma diye diledi” der.
Hoca “E Allah istese buna büyük ikramiyeyi çıkartamaz mı?’
Azrail “Çıkartmasına çıkarır da!…….. ŞEREFSİZ BİLET ALMIYOR Kİ...