Bu sözleri benim gibi 50 yaş ve üstündekiler çocukluğunda televizyon olmadığı için radyodan maç dinlerken duyarlardı. Topun nerede olduğunu, kimde olduğunu spiker anlatır, kaleye ne kadar uzak, burada kaç futbolcunun bulunduğunu ballandıra ballandıra anlatır, arada bir gelişen ataklarda “vay anasına seyirciler top direkten döndü! Ya da defanstan döndü!” diye veryansın ederdi.
Bu sözleri benim gibi 50 yaş ve üstündekiler çocukluğunda televizyon olmadığı için radyodan maç dinlerken duyarlardı.Topun nerede olduğunu, kimde olduğunu spiker anlatır, kaleye ne kadar uzak, burada kaç futbolcunun bulunduğunu ballandıra ballandıra anlatır, arada bir gelişen ataklarda “vay anasına seyirciler top direkten döndü! Ya da defanstan döndü!” diye veryansın ederdi.
Şimdi ben de bazen bu sözleri kullanıyorum. Çünkü bu sözü çok seviyorum.
Gazete olarak Kırşehir’de yaşanan bir sorunu gündeme getirince hemen birileri dalıyor, yaşanan olayları, yaşanan sıkıntıları başlatıyor anlatmaya, “Şöyle oldu, böyle oldu!” diye…
Tıpkı bizim gibi yıllar önce televizyonda görmediğimiz için radyodan dinlediğimiz maçlar gibi…
Bazen okuyucularımızdan aldığımız bilgilerle, bazen bizzat benim şahit olduğum olayları gündeme getiriyor ve yaşanan sorun ve sıkıntıların çözümünü istiyoruz. Zaten Kırşehir’de basın olarak bu bizim asli görevimiz.
Yazdığımız haber ve yorumun ardından bir yetkili telefona bir hışımla sarılıp beni arıyor ve başlıyor anlatmaya…
“Ya abi öyle olmadı, böyle olmadı, yazdığınızda şunlar yanlış!”
Ben de kendisine bizzat benim yaşadığım, gördüğüm olayı anlatıyorum, o hala ilgisi olmayan başka konuları dillendirip, “Biz şöyle çalışıyoruz, böyle hizmet ediyoruz, biz halka şöyle kolaylıklar sağlıyoruz. O gün elektrik yoktu, bilgisayar bozuktu, aksaklıklar ve gecikmeler yaşanmış olabilir…” diyerek bizim yazdığımızın aslında olduğunu dışa vuruyor.
Yani bizim 40-50 yıl önce maçları radyodan dinlediğimiz gibi anlatıyor.
Oysa günümüz teknoloji çağı. Artık kimse karanlıkta kuş avlamıyor. Görüyor, yaşıyor, cep telefonundaki kamerayla görüntülüyor. Siz hala yarım asır önceki gibi bizleri uyutmaya, kafanızca bizleri kandırmaya çalıyorsunuz…
Yani herkes aya gidiyor, Kırşehir’de bazı kurumun başında müdür, amir pozisyondakiler yaya gidiyor!
Beyler lütfen artık kendinizi yenileyin!
Kendinize gelin!
Karşınızda 21. Yüzyılın teknolojisini kullanan insanlar var.
Sizler hala o küçük beyinlerinizle bizi yanıltacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz.
***
Geçmiş olsun
Bizim Kırşehir Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürümüz Osman Demir’in kaburga kemiğini kırdığını üzüntü ile öğrendim. Ne diyeyim Allah şifa versin.
Ne demiş atalarımız, “Eşekten düşenin halini eşekten düşen anlar” diye.
Bendeniz de 20 gün önce kolumu kırdığım için bilirim kırığın ne kadar zor oluğunu.
Yatamıyorsun, kalkamıyorsun, sağa sola dönemiyorsun, bir kolunu kullanamıyorsun. Yazılarımı bile ya tek tek yazıyorum, ya da yazdırabiliyorum.
Hayatta bir çok konuda yaşanmış tecrübe esastır. Eşekten düştüysen ne yapacağını, git eşekten düşene sor. Sana sayfalar dolusu bilgi ve tecrübe aktaracaktır. Hiçbir kitapta da bulamayacağın bilgiler.
Ne diyeyim Osman Müdürüme…
Çok şeyler söylerim ona, ama şuan o da benim gibi kırıkla uğraştığı için fazla moralini bozmayacağım. Ama o benim evime gelerek geçmiş olsun dediği gün söylediği bir sözü hatırlatacağım.
“Bak benimle uğraştın kolunu kanadını kırdın, ayağını kaydırdım. Ayağını denk al! Benimle uğraşmaya devam edersen bu sefer ayağın kırılır!” diyen Osman Müdürüme ben şimdi ne diyeyim?
Valla o bana beddua ettiğini ima etti, ama vallahi ben ona beddua etmedim. Çünkü Allah kimsenin başına vermesin, kırık çok zor.
Allah şifa versin. Osman Müdürüm de benim gibi kırık kırık çalışıyor, işe gidip gelmek zorunda. O başkaları gibi rapor alamıyor, evinde istirahat edemiyor. Bir gün Valiliğe gitmese bütün işler aksıyor, sorun ve sıkıntılar artıyor.
Şimdi benim kolumun kırılmasına, Osman Müdürümün kaburgasının kırılmasına kıkır kıkır gülen ve bizlerle dalga geçen Kırşehir Belediye Basın ve Halkla İlişkiler Müdürümüz Halil Çalışır’a ne diyeyim ben?
“Gülme komşuna, gelir başına” desem mi diyorum, ama yine de demeyeceğim.
İnşallah o da bizim gibi kırık ve çıkıklarla uğraşmaz. Çünkü onun da bir yeri kırılsa Kırşehir Belediyesi’nin bütün işleri yatar.
Allah kimsenin başına vermesin.
***
Biraz da gülelim!
Sıraya geç!
Bir adam sabah yürürken ilginç bir cenaze kafilesi fark eder; önde giden köpekli bir adam, arkasında bir tabut ve 10 metre arkadan gelen bir başka tabut ve tek sıra olmuş yaklaşık 200 adam. Tuhafına gider. Kafilenin basındaki adam kuşkusuz cenazenin sahibidir, yanına yaklaşır ve sorar:
-Beyefendi, bu üzüntülü gününüzde hatırlatmak istemem ama ölenler neyiniz oluyor?
Adam yanıtlar:
- Öndeki karım, arkadaki de kayınvalidem.
- Vah vah başınız sağ olsun. Nasıl oldu?
- Köpeğim karıma saldırıp öldürmüş. Kayınvalidemde karıma yardıma gelmiş onu da öldürmüş.
Adam düşünür, ulan bu köpek sayesinde bende karımdan ve kayınvalidemden kurtulurum der ve sorar:
- Beyefendi kopeğinizi ödünç alabilir miyim?
- Sıraya geç!
***
Sevdiğim bir söz
“Yaşam ancak problemlerimizle yüzleşmeye başlayıp bunları çözmeye başladığımızda gerçek olmaya başlar. Bu olmadan daireler çizeriz ve yaşamaktan yoruluruz. Enerjinizi boşa harcamayın. Hayatla şimdi yüzleşin.