Son zamanlarda olağanüstü durumlar yaşıyor Türkiye. 
İktidar patisi yerinde kalmak için olanca gayretiyle kendini savunurken, muhalefet partileri de olanca kuvvetiyle hükümeti zorlamaya devam ederken halkını düşüneni pek görmek nasip olmadı. 
Bütçe görüşmelerinde, nereye ne kadar ödeme yapılacağını öğrenmek isteyen muhalefete, iktidar partisi yani hükümet, dirsek göstererek mümkün mertebe harcamaları gizlemeye ve sundukları bütçeyi kabule zorluyor.
Nasıl engellenirse engellensin, Meclis’te bütçe geçecek. Bütçede Diyanetin ve Cumhurbaşkanının örtülü ödenekten hiç bir görüntü yok.  Çünkü oralar örtülü adından da anlaşılacağı gibi halkın hiçte işine yaramayan fuzuli gündemle halkı uyutmaya çalışılırken, dışarıda Türkiye için alınan yatırım kararlarıyla hükümeti zora sokmaya çalışılması ayrı bir mücadele boyutu.  
Alınan yatırımların piyasayı ve ekonomiyi etkileyeceği muhakkak. Fakat askeri alanda Türkiye’yi zora sokmak haklı olan direniş ne kadar devam eder? Lükse alıştırılan bir toplumun alışık olduğu yaşamı geriye döndürmek hayli zor olsa da, yokluklara alışık olan Anadolu halkı önüne konan zorlukları atlatır ümidindeyim. Yeter ki savurganlık ve fuzuli  harcamalarda ulus olarak kaçınalım.
Avrupa Birliği’nin kararlarına gelince, Türkiye gibi büyük bir pazarı kaybetmek kendileri için de kabul edilir bir davranış değildir. Fakat Türkiye’ye mal satan ülkelerin kendi aralarındaki rekabet belki saklanarak pazarı kaybetmek istemezler. ABD’nin etkisinde kurtulup veya aminin izini olmadan Türkiye’ye ticari hareketlerini sürdürmesini beklemek iyimserlik olur. 
Türkiye’yi istikrarsız hale getirmek için elinde pek çok argümanları bulunan aminin, Pakistan, Katar ve bazı Türki Cumhuriyetlerini zorlayacağını düşünmek gerekir. Bugün Türkiye’nin % 50 dış ticaretinin AB ülkeleriyle yaptığı düşünülürse ve aynı zamanda ithal edilen gerek sanayi ürünleri gerek endüstriyel ürünlerin ham maddesinin ithal edilerek ekonomi çarkının döndüğü gerçeği varken, ekonomi alanında daha fazla sıkıntı yaşanacağı gerçeğini unutmamak lazım. 
Esasında Amerika’nın esas sorunu S 400 varlığı olmadığını herkes bilir, aminin esas sıkıntı son zamanlarda Türk Savunma Sanayisinin atak yapmasıyla büyük bir müşteriyi kaybetme korkusu yanında, NATO içerisinde Türkiye’yi kontrol edememekte yatar. Türkiye’nin zor bir müttefik olduğunu adamlar saklamıyor. Esasında Amerika’nın hiç bir zaman dünyada dost olarak gördüğü bir ülke yoktur. Zaman zaman babası İngiliz’le anlaşmazlığa bile düşer. Türkiye’nin S 400 savunma sistemini alması ayni zamanda gururlu aminin hazmedememesinin yanında kendilerinin bu savunma sisteminin gerisinde kalmalarının ezikliği de var. Yalnız Türkiye bükülmez ve amide baskıları artırarak Türkiye’yi dışlaması, NATO’nun yeni üyelerini bir sefer daha düşünmelerine iter ki, bu da aminin prestij savaşına dönüşür. 
Türkiye’nin NATO’dan çıkması diye bir söz konusu olamaz. Her hangi bir şekilde diplomasıyla bu sorunun çözülmesi gerekir. Bilhassa askeri alanda ihtiyaç duyulan ve kara savaşında çok önemli silah olan tank üretimi yapılamaz, zaten yapılmadı da. 
Bütün Dünyadaki tank üreten ülkelere tank motorunu Almanya yapıyor. Amerika, Çin ve Kore’de bunlara dahil. Aminin onay vermediği her hangi bir ortaklığı ve askeri alış verisi yapamaz.