Kırşehir meydanları demokrasiye bayrak salladıkça, aklımın derinlerinde yine bir tarih uyanıyor. Bir işgal düşünün.

Kırşehir meydanları demokrasiye bayrak salladıkça, aklımın derinlerinde yine bir tarih uyanıyor.
Bir işgal düşünün. Uzaklardan çok uzaklardan yöneten ve yönlendiren. Zemininde İslam ve yurtseverlik iddialarının yattığı ama o söz konusu ülke ve halktan uzak, hiç suya sabuna dokunmadan. Tabandan bu yana kaynar suların hazırlandığı.
Çok önceleri gerek siyasal, gerekse köşe yazılarımda verdiğim ve yazdığım demeçlerde, FETÖ gruplarının büyük bir İslâm felsefesi adı altında gün be gün artarak kalabalıklaştıklarını, ciddi politik manevralarla İslâm felsefesini ceplerine koyarak bugünün iktidarını yarattıklarını söylemiştim. Hatta bugünün iktidarının iktidara gelebilmek için FETÖ gruplarının da basamak olarak kullanmalarının bir ihtimalini de not düşmüştüm.
Sosyal plandan başarı planına doğru toplumsal yerleşim şuydu.
Çoook eskilerden gelen siyasal zafiyetlerin getirdiği FETÖ kümelenmeleri, ülkede sağ refleksli politik bileşkelerle bir cemaat ordusu kurulmuş, devletin en üst kademesinden toplumun en alt katmanlarına kadar yerleşmişlerdi.
''Benim memurum işini bilir'' diyen Turgut Özal önderliğini alarak ülkeyi adeta söğüşleyen dönemin başbakanı Mesut Yılmaz'a kimse gık demedi.
Türkiye'de Amerikan firmalarının distribütörlüğünü yapan Süleyman Demirel'in o kadın başbakanı Tansu Çiller başbakan olduğunda Amerikan vatandaşıydı kimse bir şey demedi.
70'lerde Amerikan filolarına baş kaldıran ve tüm yurtsever mücadelesini veren, idam edilen, yurtsever gençlerin idamına yine bu refleksler ile ''evet' denilmişti.
Tüm bu reflekslerin altında bir cemaat ordusu sinsice büyüyor daha vahim kaoslara karşı adeta emperyalizmin iş birlikçiği refleks çalışmaları yürütülüyordu.
Tarihin kısa aralıklarıyla doğan siyasal buhranların getirdiği rüzgar cemaat ordusunu güçlendiriyor tüm planlarını başarıya ulaştırıyordu. İdam ve işkence dalgaları 80 ihtilalına kadar taşmış yine dönemin askeri darbesiyle bir toplum kökünden adeta koparılmıştı.
Sonra Çorum, Maraş, Sivas, Gezi katliamlar ve 15 Temmuz darbe denemesi ülkede kümelenen FETÖ elamanlarının işgüzarlığıyla adeta cehennemleri getirmişti.
Tarihe bakıldığında FETÖ grupları bir çok siyasal parti ve liderlerle ömür geçirmiş ve büyümelerine taviz verilmiş. Devlet, liderler ve devlet kadroları adeta bir oyuncak gibi kullanılmış. Tam da burada 2002 yılında yine cemaat çabalarının girişimiyle Türkiye siyaset tarihine yeni bir parti yeni bir lider hazırlanmıştı.
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan. Bugün 15 yılını dolduran AKP ve lideri Recep Tayyip Erdoğan İslâm felsefesi çıtasını yükseltenler ile iktidara gelmiş ise de, son 3 yıldır FETÖ gruplarının, Pensilvanya’nın, Amerikan istihbaratının da Türkiye ve kendi üzerinde oynanmak istenen oyunu görmüş, ülke için ciddi bir tehlike gösteren FETÖ'ye ''artık yeter, dur'' demiştir.
Düşünün sizler bir yola baş koyuyorsunuz ve bu yolda baş koyduklarınız sizi liderliğe taşıyor, ama sonra her şeyin fazlasını istiyor, sonra bu ortaklık büyüsü bozuluyor.
Şimdi size soruyorum. 40 yıllık cemaat yapılanmasının asıl sorumluları kim?
40 yıl boyunca kim neden sustu?
Ülke için gelişen bu tehlike niçin durdurulmadı?
40 yıllık büyüyen bu kötü kokunun rengini yazan aydınlar neden öldürüldü?
40 yılın bir başına sorumlusu yalnızca AKP mi?
Darbe girişimini o ilk gece ağızlarında tebessümlerle kutlayanlar, bugün ülkenizin her kim olursa olsun Cumhurbaşkanı, Başbakanı lav edilseydi, bu ülkede sabahları tankların palet gıcırtılarıyla uyansaydık çok mu demokrasi olacaktı?
Oyun oyun içinde. Bugününe, ülkene ve ülkenin tarihine sahip çık.
Siyasallaşmadan barış içinde. Başka Türkiye yok!