Genellikle ölünün üzerinde çıkarılan giysi olarak bilinir. Buna halk arasında ecel donu (kefen) de denir.

            Büyük olsun, küçük olsun insanların vefatı sırasında belli ölçülerde genellikle beyaz kumaştan kefen dikilir ve bu şekilde mezara defnedilir.

           Öyle zaman oldu ki, harp, deprem, büyük yangınlar esnasında nice insanlarımız kefensiz olarak toprakla buluştular.

           İnsanlarımızın vefatından sonra yeni olan elbiseleri dikkatlice temizlendikten sonra fakir ve düşkünlere dağıtılır. Her ne kadar hayır olarak verilirse de, bazı insanlar "Ölü soyhası" mı giyeceğim diyerek o elbiseleri giymekten kaçınırlar.

          Her insan tekrarı olmayan bu hayatı yaşayarak ahirete irtihal eder. Sağlığımızda o kadar paralar harcayarak yaptırdığımız elbiseler, iç çamaşırlarımız  vefat edince neden işe yaramaz?

         Ölümün yüzü o kadar soğuk işte! Garantimiz olmayan bu hayatı hepimiz yaşayıp gün gelince geçip gidiyoruz bu dünyada. Geriye bıraktığımız giysilerin adı "Ölü soyhası" olarak kalıyor ne acı değil mi?

        Sevgili arkadaşlarım!

        "Herkes bir gün uğurlanır. Kimisi bir yola,

         Kimisi de dönüşü olmayan bir sona."

         İşte dönüşü olmayan bir yola gittiğimiz zaman o paha biçilmez giysilerimiz hiç bir işe yaramıyor. Görenlerin ağzından tek bir söz "Ölü soyhası! "

        "Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için,

         Dünyadakiler birbirini yiyorlar."

         Hayatta iken çiçekler gibi süslendiğiniz giysilerden fakir fukaranın da yararlanmasını sağlayın. Ölünce o elbiseler insanları ürkütüyor. Hiç giymeseniz bile bir soğukluk hissediyor insanlar.

         Güzel sözlerden bir örnek ,

         "Vaktinize hazır olun, ecel vardır  gelir bir gün.

          Emanettir kuşca canın, sahip vardır alır bir gün !"

          Sırtımıza giydiğimizin hepsi emanettir. Ne kadar pahalı olursa olsun, hiç giymemişte olsa, ölen insanın o güzel giysileri Ölü soyhası olarak anılır.

          Sağlığımızda yoksulları giyecek yönünden sevindirelim. Ucuz da olsa, pahalı da olsa gönüllerini alalım. Yoksa giydiğimiz en kaliteli kumaş ölümümüz halinde ölü soyhası olarak anılır ve bilinir.

          "Her derdin bir çaresi vardır derler,

           Peki ya çaresizliğin?"

           Fakirlikten üzerine bir elbise alamamış insanların durumunu bir düşünün.  Sağlığınızda onların hatırını alın, onları güzel güzel giydirin. Yoksa sizin giydiğiniz elbiseler vefatınızdan sonra hep ölü soyhasıdır. Bu giyecekleri sizin çocuklarınız bile üzerlerine takmazlar. Çünkü adı çok düşündürücü ÖLÜ SOYHASI!

         Çok para ile aldığın her şeyi değerli sanma pahalı başka, soyha başka! Dönüp arkanıza bir bakın "Gitmez" dediğiniz kaç kişi var yanınızda. 

          Şu fani dünyada yaşayıp gidiyoruz işte. Bazen kırılarak, bazen darılarak, bazen söz tutmayarak. Vefatımızda nasıl defnedileceğimiz, giysilerimizin kimlere verileceği hususunda tedbir alıp, Öbür dünyada rahat uyuyalım.

          Sözün özü: Ölene sevinme . Zamanın sana ne sakladığını bilemezsin."

          İnsanın duyduğu acıdan duman çıksa, dünya karanlığa gömülürdü. Öyle ise ölü soyhası diye vefat edenlerin üzerinden çıkan giysileri aşağılamayalım.

          Sevgili arkadaşlarım. Ölü soyhası diye aşağılamayın. Kibirlenmeyin. Kibir, bele bağlanmış taş gibidir.. Onunla ne yüzülür, ne uçulur.

          Sevgili dostlarım ! Allah kimseye; söyleyemeyeceği dert, ödeyemeyeceği borç, iyileşemeyeceği hastalık vermesin.