GÜZEL bir ka­dı­nı sev­mek içten gelen bir duy­gu­dur. Her güzel kadın se­vi­lir mi? Veya sever miyiz? Duy­gu­sal elekt­rik­len­me­nin önem­li ol­du­ğu­nu bi­li­yo­rum. Et­ra­fım­da güzel sa­yı­la­bi­lecek çok sa­yı­da se­ve­bi­le­ce­ğim kadın var­ken kader beni ona sü­rük­le­di. Onu sev­dik­çe yeni bir tat alı­yo­rum. Gü­zel­li­ği her gün ar­tı­yor. Tıpkı bir ki­ta­bı her oku­yu­şum­da al­dı­ğım tat gibi… Bey­ni­mi do­yu­ma ulaş­tır­mak gibi… Ru­hu­mu ve yü­re­ği­mi do­yu­ru­yor sev­gi­si… Ço­cuk­ça saf­lı­ğı beni ken­di­si­ne sü­rük­le­miş ol­ma­lı. Hiç­bir piş­man­lık duy­ma­dan…
Yol­lar­da seni arı­yo­rum. Boş göz­ler­le… Gelip ge­çen­le­re seni so­ru­yo­rum. Oto­büs­le­rin cam­la­rı­na ba­kı­yo­rum. Ka­fa­la­rı­nı cam­la­ra da­ya­mış, dı­şa­rı­yı sey­re­den­le­ri sana ben­ze­ti­yo­rum. Bana gel­di­ği­ni sa­nı­yo­rum. Umut­la­rı­mın çok kısa süre sonra ka­rar­ma­sı ile se­nin­le olan yal­nız­lı­ğı­ma dö­nü­yo­rum.
Yü­re­ği­me gön­der­di­ğin de­li­ci ışık­la­rın, kız­gın ate­şin­le bir­lik­te par­la­yan bey­ni­min, ru­hu­mun sü­kû­ne­te eri­şi­ni ya­şı­yo­rum.
Far­kın­da ol­ma­dan te­sa­dü­fen sak­la­dı­ğım fo­toğ­ra­fı­na bak­tık­ça yü­zü­nün sol­gun­lu­ğu­nun ye­rin­de ışıl­da­yan ba­kış­la­rı­nı gö­rü­yo­rum.
Sana âşık ol­du­ğum­da duy­du­ğum gu­rur­la el­le­rin­den sım­sı­kı tu­tu­yo­rum. Yü­re­ğim ve aklım bir­leş­miş­ken el­le­rim ve alnım soğuk soğuk ter­li­yor.
Sen bir kar­şım­da, bir yok olu­yor­sun. Ah, sev­gi­lim! Senin ha­ya­le­te ve ger­çe­ğe dö­nü­şen si­lû­eti­ni hiç kay­bet­mek is­te­mi­yo­rum.
Sana tap­tı­ğı­mı söy­le­yip diz çök­tü­ğüm­de göz­le­rin fal taşı gibi açıl­dı. Kork­tum. Tan­rı­çam ol­du­ğu­nu, sana tap­tı­ğı­mı de­fa­lar­ca söy­le­di­ğim­de, kal­bi­min uğ­ru­na bir köle olu­şu­nu an­lat­ma­ya ça­lış­tı­ğım­da inan­dı­ğı­nı be­lirt­mek için ba­şı­mı göğ­sü­ne bas­tır­dın. Duy­du­ğum mut­lu­luk­tan yü­re­ği­min bir çın­gı­rak gibi sesli atı­şı­nı hay­ret­le bir­lik­te din­li­yo­ruz. Fı­sıl­tı­lar­la ılık aşk söz­cük­le­ri bı­ra­kı­yor­sun ku­lak­la­rı­ma… İçim­de­ki özlem bü­yü­yor. Ah! Uzak­lar­da olan sana do­ku­na­bil­sem! Sihir bo­zu­lur diye bazen kor­ku­yo­rum. Ne­fe­si­nin sı­cak­lı­ğı­nı, te­ni­nin ko­ku­su­nu, avuç­la­rım­dan da­mar­la­rı­ma akan ılık­lı­ğı öz­le­dim. Bu öz­le­min beni yu­ta­cak bir gün… Gök­yü­zü­nün ber­rak­lı­ğı al­tın­da iş­le­di­ği­miz gü­nah­lar­dan yağan yağ­mu­run bizi te­miz­le­ye­ce­ği­ni bi­li­yo­rum. Öz­le­min ve sev­da­nın gü­nah­kâr­lık ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­di­ğin­de biraz te­sel­li bu­lu­yo­rum. Bazen şaş­kın­lık­tan kafam ka­rı­şı­yor, duy­gu­la­rı­mın ak­lı­ğı sa­ra­rı­yor, en­di­şe­le­ni­yo­rum.
Aşkın ölüm­lü ol­du­ğu­nu söy­le­di­ğin­de dur­gun­la­şı­yo­rum. “Aşka da ece­liy­le ölüm hakkı ta­nı­ma­lı” diye dü­şü­nü­yo­rum.
Otur­du­ğun apart­ma­nın önün­de­yim. Ka­fa­mı yu­ka­rı çe­vi­rip ba­kı­yo­rum. Otur­du­ğun oda­nın pen­ce­re­si açık ve per­de­si yarı ara­lık. Se­vi­ni­yo­rum. Kimse senin ve benim mâ­be­di­me gir­me­miş. Ko­ku­la­rı­mız hâlen orada ol­ma­lı. Beni bek­li­yor. Sana ulaş­ma ve ka­vuş­ma is­te­ği­içi­mi ne kadar ya­kı­yor ve acı­tı­yor­sa yaz­mak da beni o de­re­ce ra­hat­la­tı­yor. Ya­şa­nan­la­rın ya­zıl­ma­sı… Apart­ma­nın önün­de otu­ru­yo­rum, seni bek­le­mek için…
Evin­de­yiz. Oda­la­rı do­la­şı­yo­rum. Seh­pa­da ak­şam­dan kalma kül tab­la­la­rı­nı bo­şal­tı­yor­sun. Da­ğı­nık or­ta­lı­ğı ace­ley­le to­par­la­yıp dü­zelt­me­ye ça­lı­şı­yor­sun. Ak­şam­dan kalan yatak çar­şa­fı­nı de­ğiş­ti­ri­yor­sun.
Sa­de­ce iki­mi­zin ko­ku­su­nun, te­ri­nin, ne­fe­si­nin si­ne­ce­ği yeni çar­şaf­lar… Ara­lan­mış per­de­den dı­şa­rı­ya ba­kı­yo­rum. He­ye­can dı­şın­da­ki bütün duy­gu­lar ge­çi­ci ola­rak beni terk etmiş gibi…
Be­lin­den ya­ka­lı­yo­rum. Sa­rı­yo­rum. Du­dak­la­rı­na sı­kı­ca ya­pı­şı­yo­rum. Sı­cak­lı­ğı­nı te­nim­de, du­dak­la­rım­da his­se­di­yo­rum. Kız­gın bir ate­şin ya­kı­cı­lı­ğıy­la ya­nı­yor bütün be­de­nim. Ça­re­si­zim.
Kuy­tu­luk­la­rı­mın bir kıs­mı­nı ken­di­me sak­lı­yo­rum. Keş­fe­dil­me­le­ri­ni bek­le­ye­rek. Bun­dan gizli bir haz du­yu­yo­rum. Bütün be­de­ni­mi öpü­yor­sun, te­ni­mi içine çe­ki­yor­sun; kokum, ne­fe­sin, terim ıs­lak­lı­ğın olu­yor. Acı için­de kıv­ra­nı­yo­rum. Ölü­müm kol­la­rın­da olsun is­te­miş­tim. O an kol­la­rın­da son ne­fe­si­mi ver­me­yi ne kadar ar­zu­la­dı­ğı­mı bir bil­sen… Sağır ve dil­siz, kay­bol­sam… Bir sen ha­tır­la­san beni… Ol­mu­yor. Be­de­ni­ne ya­pı­şı­yo­rum. İnim inim in­li­yo­rum. Ka­ran­lık­ta senin gös­ter­di­ğin yolda ay­dın­lı­ğa çık­mak is­ti­yo­rum.
Uzun sür­me­yen ge­ce­le­ri­min sa­ba­hın­da uyan­dı­ğım­da beyin hüc­re­le­ri­me iş­le­yen, yok­lu­ğu­nun ya­rat­tı­ğı acı­nın sen­siz­li­ği ve hüz­nüy­le boş göz­ler­le et­ra­fa ba­kı­nı­yo­rum. Ge­ce­nin kâ­bus­la­rı­nı ge­çi­ci ola­rak hap­set­ti­ğim de­lik­le­rin­den çı­kar­ma­mak için ola­ğa­nüs­tü bir çaba har­cı­yo­rum. Bu çaba yor­gun ve bit­kin dü­şü­rü­yor beni… Ge­ce­le­ri dü­şüm­de se­nin­le ço­ğa­lır­ken söz­cük­le­rin di­li­min ve ka­le­mi­min ucuna akıp bon­cuk gibi di­zi­li­şi­ni en­gel­le­ye­mi­yo­rum. Ra­hat­lı­yo­rum. Uyu­ya­ka­lı­yo­rum.
Derin, ka­ran­lık bir ku­yu­da­yım. Ölüm me­le­ği yanı ba­şım­da do­la­şı­yor. Çır­pı­nı­yo­rum. Ba­ğı­rı­yo­rum. Bütün ça­ba­la­rım bo­şu­na… Ken­di­mi Az­ra­il’in in­sa­fı­na terk edi­yo­rum. Senin bu­la­nık, in­ce­cik gö­rün­tü­nü görür gibi olu­yo­rum. Bir gö­rü­nüp bir kay­bo­lu­yor­sun. Ku­yu­dan aşa­ğı­ya ba­kı­yor­sun. Ben seni gör­mü­yo­rum. Ancak sen beni gör­müş ol­ma­lı­sın ki yor­gun, bit­kin be­de­ni­me ve bey­ni­me ba­kış­la­rı­nı ve ne­fe­si­ni fır­la­tı­yor­sun. Yü­züm­de bir se­rin­lik, yü­re­ğim­de bir fe­rah­lık… Seni his­se­di­yo­rum.
Beni yu­ka­rı­ya çe­ki­yor­sun. Işığa doğru çe­ki­yor­sun. Göz­le­rim ka­ma­şı­yor. Işık­la bir­lik­te beni at­mos­fe­rin yük­sek­li­ği­ne uçu­ru­yor­sun. El ele­yiz. Gökte asılı, öy­le­ce bek­li­yo­ruz. Kar­şım­da­sın. İnce­cik, narin be­de­nin du­dak­la­rın­da­ki gü­lüm­se­men­le… Kol­la­rı­na bı­ra­kı­yo­rum ken­di­mi… Öle­bi­li­rim artık…