Kırşehir tarım, hayvancılık ve memur yaşamı ile ekonomik koşulları konusunda ayakta durmaya çalışan bir şehir. Özellikle son 2 yıldır Türkiye genelinde de olduğu gibi Kırşehir ekonomik anlamda çok sancılı bir süreç geçirmekte.

Kırşehir tarım, hayvancılık ve memur yaşamı ile ekonomik koşulları konusunda ayakta durmaya çalışan bir şehir. Özellikle son 2 yıldır Türkiye genelinde de olduğu gibi Kırşehir ekonomik anlamda çok sancılı bir süreç geçirmekte. Yıllardır üretimin söz konusu olmadığı ilimizde, esnaflar ve bireyler deyimi yerindeyse resmen kan ağlıyor.
Neden bunları yazıyorum.
Bir referandum sürecine daha doğru ilerliyoruz. Bu süreç bizlere ne veriyor, bizlerden ne alıyor ve referandum da “evet” dersek neyi onaylamış, “hayır” dersek neyi onaylamış oluruz. Yahut her iki kararda neyi ret etmiş oluruz.
Ben “hayır” derken şunu göz önüne alıyorum.
Halk olarak yönetildiğim ülkede, bizi yöneten sistem bizlere toplumsal huzur sağlıyor mu? Ekonomik çıkarlarımı gözetiyor mu? Refah ve gelir düzeyim artıyor mu? En önemlisi eğitimde gelişiyor muyuz?
Bu sorular karşısında siyasilerin bizlere sunduğu referandumu göz önünde bulundururken ülkemin menfaatleri nedir demek durumundayım.
Bugün çok basit örneklerle sizlere sunacağım koşullar, bir çok ülkenin dahi sahip olamadığı cumhuriyet sisteminde çözüme kavuşmuyorken, başkanlık sistemi ile nasıl çözüme kavuşacağı doğrusu çok aklıma yatmıyor.
Mazot fiyatları olmuş 5 lira, gübre fiyatları, tarımsal ilaç fiyatları el yakıyor, ekilen arpanın, buğdayın, ayçiçeğinin satış bedeli masrafları dahi karşılamıyor ki, Kırşehir ilimizde yüzlerce çiftçinin tarım arazilerinde kullandığı tüm traktörler banka kredili.
Geçimini sağlamak zorunda kalan çiftçiler gübre, ilaç, tohum paralarını ödemek için bankalardan arazilerini ipotek vererek tarım kredisi çekiyor, bir yıl sonraki hasat maliyetleri dahi karşılamıyorken, yeniden kredi çekerek ömürlerini bankalara köle olarak adıyor. Çiftçinin yüzünün gülmeyeceği bir başkanlık sistemine “hayır” demek durumunda kalıyorum.
Asgari ücrete köleleştirilen Petlas işçileri, Çemaş işçileri, serbest piyasa işçileri 1400 TL. net maaşla 600 TL. kira ödüyor, 300 TL elektrik, su, telefon faturası ödüyor. Ve bu işçiler yaptıkları fatura ödemelerinde de üstüne üstlük KDV - ÖTV, kaçak-göçek vergileri ödüyor ki; tekabül eden tutar ortalama 200 TL kaldı geriye 300 TL. Her ay bir maaşı yetiştiremeyen işçi bayramlarda, düğünlerde, eşya alımlarında, çocukların dershane okul masraflarında banka kredi kullanmış 300 TL’yi de bankaya kredi ödüyor. Şimdi Petlas'ta kimya kokularını ciğerlerine soluyan, Çemaş'ta ciğerlerine metal tozu yutan bu işçiler gül gibi ömürlerini soldururken, cumhuriyet sisteminde çözemediğiniz bu sorunu başkanlık sisteminde ne ile, nasıl çözeceksiniz? Bu yüzden '' hayır '' demekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Bu ülkede onca ev hanesi var ki, bacaları hala ana ağıtları ile tütüyor. Şehit verdiği çocuklarının hala neden şehit olduğunu bilmeyen gözü yaşlı aileler ile dolu. Bu yüzden elimden '' hayır '' demekten başka bir şey gelmiyor.
Kırşehir eğitim de en başarılı illerden bir tanesi. Yıllardır bu böyle. Son bir kaç yıldır dayatılan 4+4 sistemleri, imam hatip dönüşümleri, dün cemaatin adamlarının okul müdürleri yapıldığı, alın teriyle müdürlük görevinden alınanları da göz önüne aldığımda elimden “hayır” demekten başka bir şey gelmiyor.
Kırşehir esnaflarının durumu da ortada. Ardılarında sorunlarına çözüm arayan adam gibi bir oda yok desek yeridir. Esnaflardan her ay yüzlerce lira aidat ödentisi kesen, odalarda süren sistem yalakalığı ve rant vurgunları söz konusu iken, odaların sahipsizliği ve vergi kıskacı altına giren esnaf yüzlerce lira borcun içinde inim inim inliyor. Bir esnafın yıl içerisinde yaptığı masraf; kirası, vergisi, işçi ücreti, genel masrafları derken ortalama yıllık: kirası 2000 TL., 1 işçi için verdiği maaş 1400 TL. işçi için ödediği gelir vergisi stopajı 150 TL. SGK primi 598 TL., KDV vergisi 50 TL. geçici vergisi 1000 TL. kira stopajı aylık 200 TL damga vergileri yıllık 500 TL, banka kredisi 2000 TL. oda aidatı 50-100 TL arası. Bağ-Kur primi 550 TL. 1 yılın en küçük esnafa maliyeti yaklaşık 100 bin Türk Lirası ve bu esnafın yıllık satış hasılatı masrafın 3/2 si oranında. Böyle bir durumda elimden “hayır” demekten başka bir şey gelmiyor.
Borçlarında n ötürü icra, hapis cezası, aile huzursuzlukları v.s. göz önüne alındığında toplum ciddi bir travmanın içerisinde.
Soruyorum; bu çözülmez sorunun maliyeti başkanlık sistemi geldiğinde nasıl çözüme kavuşacak. Madem çözüme kavuşacak, böyle bir kaynak veya çözüm var, neden son 15 yıldır hayata geçirmiyorsunuz? Neden onca yıl bu insanlar böyle bir çıkmazın, yoksulluğun içine itildiler.
Kırşehir'de öyle insanlar tanıyoruz ki, dün çok fakirlerken siyasi ayaklarla adeta zenginlikte rekor kırdılar. Adeta para kasasına dönüşen bu insanlar, toplum bu haldeyken neden sorgulanmıyor, “nereden aldın bu parayı, bu araziyi, bu arsayı ?” Bu yüzden elimden “hayır” demekten başka bir şey gelmiyor.
Cumhuriyet sistemi adil bir sistemdir, demokratik bir sistemdir, her zaman barışı ve huzuru temin eder. Cumhuriyet sistemi, eğer samimi çalışılırsa ekonomik kalkınmanın en öncü ve çelik sistemidir. Bu yüzden şuan ki mevcut sistem güçlü bir HAYIR'ı çok çok hak etmektedir.
Ülkenin bekası, halkın refahı için en hayırlısı görünüyor ki; talan ve yalana karşı “hayır” diyebilmekte.