Son on yılda psikoloji okuryazarlığı inanılmaz arttı. Ancak ilginç bir şekilde depresyon, kaygı bozukluğu, dikkat eksikliği bozukluğu, yemek yeme bozukluğu gibi tanılar da artmış bulunuyor.

Üstelik,LucyFoulkes ve JackAndrews tarafından kaleme alınan bir makaleye göre: farkındalık ve sorunlar arasında bir bağ bulunuyor.

Araştırmacılar ise bulgularını şöyle özetliyor:

“Psikolojik sorunlar hakkında yapılan farkındalık yaratma çabaları, istemeden de olsa, raporlanan psikolojik sorunlarda artışa yol açmaktadır.”

Araştırmacılar, önce iyi haberi veriyordu.

Psikolojik hastalıklarla ilgili sosyal damgalama azaldı. Artık, geçmişe nazaran psikolojik sorunlar hakkında, daha rahat konuşuyor ve uzman yardımına daha sık başvuruyoruz. Dolayısıyla artan tanı sayısının bir kısmıda buna bağlıydı.

Ama işin bir de karanlık boyutu var. Kendimize ve çevremize tanılar koymaya başladık, sıradan sorunları hastalık olarak görüyor, etiketler takıyorduk ve bu çok tehlikeli bir hâl, almaya başlıyor. Çünkü uydurduğumuz tanılar, kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşüyor.

Filozof olan Hacking'in, ünlü "Döngüleme Etkileri" hipotezine göre süreç şöyle işliyor:

1. Kendimizi ve çevremizi anlamlandırmak için bilgi edinmeye çalışıyoruz.

2. Karşımıza sosyopat, narsist, dikkat eksikliği gibi birçok tanı çıkıyor.

3. Ardındaki kriterleri incelemeden kendimizi ve çevremizi bu tanılarla açıklamaya başlıyoruz.

4. Sıradan olumsuz duygu, düşünce ve davranışları bile bu hastalığın göstergesi sayıyoruz.

Dolayısıyla artık sıradan kaygı, sıradan kıskançlık, sıradan bencillik, sıradan öfke, sıradan dikkatsizlik diye bir şey kalmıyor. Uzmanların deyimiyle, gündelik hayat psikiyatrizasyona uğruyor.

Psikolog Marshall Rosenberg’in dediği gibi: etiketlemek ve tanı koymak iletişimin en yıkıcı hâlidir.

Anlamak için kelimelerden yararlanıyoruz. Ama kelimelerin üzerimizdeki gücünü unutuyoruz.

Bir tanı buluyor ve artık kendimizi ve çevremizi sadece o tanıyla değerlendiriyoruz.

“Merak yok olduğunda reçeteler yazılmaya başlar” der psikanalist adam Phillips.

“Çok fazla tanım yapmak, çok fazla şeyi dışarıda bırakmak demektir.”